Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 19.05.2018
Okunma Sayısı : 2447
Yorum Sayısı : 2


Bugün  19  Mayıs.  

Bundan  tam  99  sene  önce  bugün  Mustafa  Kemal  Atatürk  Samsun'a  çıkarak  Milli  Mücadeleyi  başlatmıştı.

Evet,  T.C. İnkılap  Tarihi  ve  Atatürkçülük  derslerinde  Mustafa  Kemal'in  Samsun'a  çıkışını  böyle  anlatırız.  

İşin  aslına  bakacak  olursanız  Mustafa  Kemal  19  Mayıs  1919 da  Samsun'a  çıkarak  milli  mücadeleyi  başlatmamıştır. Milli  mücadele  15  Mayıs  1919 da   Yunanlılar  İzmir'e  ayak  bastıklarında  onları  tabancasının  mermileriyle  karşılayan  Osman  Nevres'in  (  Hasan  Tahsin  )  aynı gün  şehit  olmasıyla  başlamıştır  zaten.  

Daha  da  geriye  gidecek  olursak  Hasan  Tahsin'in   Yunan  keferesine  sıktığı  kurşundan  beş  ay  önce  Fransız  keferesine  sıkılmıştır  ilk  kurşun  ve  bu  kurşunu  sıkan  da  Hatay  İlimizin  Dörtyol  ilçesinin Karakese  Köyünden  Mehmet  Çavuştur.  (  Mehmet  Kara  olarak  bilinen  bir  zat  ) ilk kurşunun  tarihi  ise  19  Aralık  1918  dir.

Yani  Milli  mücadele başlamıştır  aslında.  

30  Ekim  1918  de  imzalanan  Mondros  Ateşkes  Antlaşmasından  hemen  sonra  başlayan  işgallere  Türk Milleti  boyun  eğmemiş  ve   milli  mücadeleyi  başlatmıştır.

Bu  durumda  Atatürk'ün  Samsun'a  çıkarak  başlattığı  şey  nedir?

Atatürk'ün  başlattığı  şey,  asla  kesin  bir  zafer  getirmeyecek  olan  ve  tamamen  bölgesel  kurtuluşu  amaçlayan  direniş  hareketlerini  örgütleyerek  topyekun  bir  kurtuluşu  sağlamak  için  milli  güçleri  tek  hedefe  (  Vatanın  kurtuluşu )  yöneltmek  için  gereken  teşkilatlanmayı  ve  önderliği  yapmaktır.  

İşte  bu  mücadele  anlatılırken  sık  sık  karşımıza  çıkan  bir  soru  vardır:  Mustafa  Kemal'i  -  Devleti  kurtarmak  amacıyla-  Samsun'a  gönderen  bizlerin  hain  olarak  tanıdığı  ya  da  bizlere  hep  hain  olarak  anlatılan  Padişah  Vahdettin  midir?

Şu  meşhur  40.000  Altın,  padişahın  kendi  atlarını  satması  vs.  Olaylarına  hiç  girmeden  ama  doğrudan  doğruya  devamlı  Atatürk'ün  yanında  bulunan  Falih  Rıfkı  Atay'ın Atatürk'ün  bana  anlattıkları ''  adlı  eserinden  bizzat  Atatürk'ün  anlattıklarına  bakalım.

Atatürk  bu  kitabın  128.  ve  129.  sayfalarında  şöyle  diyor:

“Paşa paşa, şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi artık bu kitaba girmiştir (elini demin bahsettiğim kitabın üstüne bastı ve ilave etti: ) tarihe geçmiştir.” O zaman bunun bir tarih kitabı olduğunu anladım. Dikkatle ve sükunla dinliyordum: 
“Bunları unutun'' dedi. ''Asıl şimdi yapacağın hizmet hepsinden mühim olabilir. Paşa paşa, devleti kurtarabilirsin.''

Evet,  eğer eserin  sadece  bu  paragrafını  ele  alacak  olursak  görürüz  ki  Mustafa  Kemal'i -  Devleti  kurtarması  için-  Samsun'a  gönderen  bizzat  Padişah  Vahdettin'dir.

Ancak, koskoca  bir  kitapta sadece  bu  paragraf  elbette  yeterli  değildir.  Evet,  Mustafa  Kemal'i  Samsun'a  gönderen  Padişah  Vahdettin'dir.  Ona  ''  Paşa  paşa  bu  devleti  kurtarabilirsin''  de  demiştir  ama  Atatürk,  Padişah  vahdettin'in  kendisini  memleketi  düşman  işgalinden  kurtarsın  diye  Samsun'a  gönderdiğine  inanmamaktadır.  Nitekim  aynı  kitabın  aktardıklarına  göre Mustafa  Kemal  şöyle  devam  etmiştir:

... Acaba Vahdettin benimle samimi mi konuşuyor? O Vahdettin ki yabancı hükumetlerin yüzüncü derece aletleri ile temas arayarak devletini ve saltanatını kurtarmaya çalışıyordu, bütün yaptıklarından pişman mı idi? Aldatıldığını mı anlamıştı? Fakat böyle bir tahmin ile başka bahislere girişmeyi tehlikeli gördüm. Kendisine basit cevaplar verdim: 'Hakkımdaki teveccüh ve itimada teşekkürlerimi arz ederim. Elimden gelen hizmette kusur etmeyeceğime güvenebilirsiniz.'

Söylerken kafamdaki muammayı da halletmeye uğraşıyordum. Çok iyi anladığım, veliahtlığında, padişahlığında bütün his ve fikirlerini, temayüllerini, sahtekarlıklarını tanıdığım adamdan nasıl yüksek ve asil bir hareket bekleyebilirdim?

'Memleketi kurtarmak lazımdır, istersem bunu yapabilirmişim' Kısaca hemen hükmümü verdim. Vahdettin demek istiyordu ki: Hiçbir kuvvetimiz yoktur. Tek dayanağımız istanbul'a hakim olanların siyasetine uymaktır. Benim memuriyetim, onların şikayet ettikleri meseleleri halletmektir. Eğer onları memnun edebilirsem, memleketi ve halkı bu siyasetin doğru olduğuna inandırabilirsem ve bu siyasete karşı gelen Türkleri yatıştırırsam, Vahdettin'in arzularını yerine getirmiş olacaktım. "Merak buyurmayın efendimiz" dedim. ''Demek istediklerinizi anladım. emriniz olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an unutmayacağım.''  

 'Muvaffak ol' hitab-ı şahanesine mahzar olduktan sonra huzurundan çıktım. 

Tüm  bu  anlatımlarda  kesin  olan  bir  şey  varsa  o  da  Mustafa  Kemal'i  Samsun'a  gönderen  bizzat  Padişah  Vahdettin'dir.  Ona  oldukça  geniş  yetkiler  veren,  aslında  hiç  de  kırık  dökük  olmayan  Bandırma vapurunu  tahsis eden,  Bandırma  vapuru  ile  birlikte  ayrıca on  altı  değişik rütbelerde subay,  yedi  memur  ve  yirmi  dört  er (  yani  toplamda 47  personel)  tahsis  eden  yine  Padişah  Vahdettin'dir.

İyi  de  Padişah  bu  yetkileri,  bu  kadroyu  ve  Bandırma  Vapurunu  Mustafa  Kemal,  Pontusçu  Rum  çetelerine  karşı  direnen  Karadenizlilerin  ellerindeki  silahları  alsın,  Mondros  Ateşkes  Antlaşmasının  şartlarına   halkın  kesinkes  uyumunu  sağlasın  diye  mi  verdi  yoksa  ''  Paşa  paşa  devleti  kurtarabilirsin''  Derken  gerçekten  de  devletin kurtulmasını  mı  kastediyordu?  

Mustafa  Kemal'e  göre  devletin  kurtulmasını kastetmiyordu.  Daha  doğrusu  devletin  kurtulmasını  kayıtsız  şartsız  ingiliz  himayesine  boyun  eğmekte  gördüğü  için  onlar  ne  derse  onu  yapıyordu  ve  yaptırtmak  istiyordu.  

Peki  şu  anlatımı  nasıl  yorumlamalı?

PADİŞAH VAHDETTİN– Şu gördüğünüz düşman gemilerini buradan nasıl çıkarabilirsiniz?

MUSTAFA  KEMAL– O gördüğünüz zırhlılar karada yürümez.

PADİŞAH  VAHDETTİN – Peki bu işi nasıl yapabilirsiniz?

MUSTAFA  KEMAL– Emredersiniz.

PADİŞAH  VAHDETTİN – Ne yaparsanız yapın, fakat bunları buradan kovun… Yanınıza çalışabileceğiniz maiyetinizi alınız. Samsun’a hareket ediniz. Yarın Bandırma vapuru hareketinize hazırdır. Şark vilayetleri askeri müfettişi olarak yola çıkın. Allah yardımcınız olsun ( Cemal Granada- Atatürk'ün  Uşağının  Gizli  Defteri ) 

Evet,  bu  konu ile  ilgili  olarak  pek  çok  belge,  pek  çok  kayıtlara  alınmış  konuşma  metinleri  vardır  elimizde  ancak  bu  belgelerin  yorumlanmasında  ''  Padişah  Vahdettin  bir  hain  değildi.  O  da  vatanın  kurtulmasını  istiyordu''  dediğiniz  taktirde  hemen  yobaz,  gerici,  saltanatçı hatta  hain  damgasını  yiyorsunuz  ki  rahmetli  Ecevit'ten  tutun  da  -  şaşırtıcı  olsa  da -  Can  Dündar  bile  ''Atatürk  Düşmanı '' olarak  damgalanmaktan  kurtulamadı  sırf  Vahdettin'in  '' Paşa  paşa  bu  devleti  kurtarabilirsin sözünün  gerçek  olduğunu  söylediği  için.  Ancak  bunun  tersi  de  söz  konusudur.  Eğer  ''  Padişah  Vahdettin  Atatürk'ü  Samsun'a  ülkeyi  kurtarması  için   değil  kendini  kurtarmak  için, Mondros  Ateşkes  Antlaşması  mucibince  kendisine  baskı  yapan  İngilizlerin  istekleri  doğrultusunda  - silahlanarak  mücadeleye  başlamış  olan-  milli  güçlerin  ellerindeki  silahları  toplasın,  milli  direnişleri  engellesin'' Diye gönderdi ''  şeklinde  yorumlarsanız  bu  sefer  de    dinsiz,  imansız,  Osmanlı  düşmanı,  ecdadına  hakaret  eden  soysuz ''  damgasını  yiyorsunuz.

Peki  olayın  doğrusu  ne?

Dediğim  gibi,  bu  konuyla  ilgili  o  kadar  çok  şey  yazılıp  çizilmiş,  o  kadar  çok  her  kafadan  ayrı  bir  ses  çıkmıştır  ki ''Kesin  doğru  işte budur.''  Demek  mümkün  değildir.

İşte  o  sebepledir  ki  insanlarımızın  bir  kısmı  16 Haziran  1926  da   San  Remo'da  vefat  eden  Padişah  Vahdettin'in  ardından  ''  VAH VAH! ALLAH RAHMET EYLESİN. BİR TARİH KAPANDI. KİM İSTERDİ Kİ BÖYLE OLMASINI. ÇOK NAMUSLU BİR ADAM ÖLDÜ...( Hamdullah Suphi Tanrıöver’den naklen Fethi Sami Baltalimanlı) ''  Diyen  Mustafa  Kemal'e  bakarak  Padişah  Vahdettin'in  hain  olmadığına  inanır,  kimisi  de 1927 de  irad  ettiği  Nutukta  ''Saltanat ve hilâfet mevkiini işgal eden Vahdettin ,mütereddi, şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini tahayyül ettiği deni tedbirler araştırmakta.''  Sözlerine  bakarak  hain  damgasını  yapıştırırlar.  

Lokman  Suresi  23.  Ayetin  sonunda  ''  Kalplerde  olanı yalnız  Allah  bilir ''  der.

Padihah  Vahdettin'in  Mustafa  Kemal'e  ''  Paşa  paşa  bu  devleti  kurtarabilirsin''  dediği  gerçek  midir?  Evet.  Bunu  hangi  maksatla  söylediği  konusunda  yapacağımız  her  türlü  yorum( Lehinde  ya  da  aleyhinde )  zandan  öteye  gitmeyecektir.  Kalplerde  olanı  ancak  Allah  bilir.

Padişah Vahdettin'in  Mustafa  Kemal'e  ''  Paşa  paşa  bu  devleti  kurtarabilirsin''  Dediği  kesin  midir?  Evet.  Mustafa  Kemal'in  bu  devleti  kurtardığı  kesin  midir?  Evet..İşte  Tarihin   bir  bilim  olarak  söyleyeceği  budur.  Bunun  dışındaki  her söz  sadece fikir  yürütmekten  ibarettir.   

Peki  Vahdettin'in  hainliği?

O  konuda  son sözleri  benim  açımdan  oldukça  değerli  bir  tarihçi  olan  sayın  Prof.Dr.  İlber Ortaylı'ya  bırakıyorum:

'' Vahdettin  tahta  geçtiğinde  başkent  bombalanıyordu. Eyüp  Sultan  camiinde  kılıç  kuşanma töreni  yapılacaktı.  ''Yine  bomba  atarlarsa?''  Demişler.  'Yok  bugün  artık  bombalamazlar''  demiş. Vahdettin  dediğin  Bebek'le  Aksaray arasında( İstanbul'da  iki  semt )  hüküm  süren  bir  insan...Vatan  hainliği  ile  ne alakası var? O  devir  öyle  yargılanmaz.

Milli  mücadelenin  derlenip  toparlanması,  ayrı  ayrı  amaçlar  için  mücadele  eden  milli  direniş  teşkilatlarının  tek  bir  amaç  etrafında  birleşip  bölgesel  değil  de  topyekun  bir  kurtuluşu  sağlamak  amacıyla  bir  önder (  Mustafa  Kemal  Atatürk )  etrafında  ''  Ya  İstiklal  ya  Ölüm ''  Parolasıyla  toplanması  ve  uzun  bir  mücadaleden  sonra  vatanın  kurtulması  yolunda  atılan  en  önemli  adım  olması  açısından  19 Mayıs  1919  oldukça  önemlidir. 

''19  Mayıs  Gençlik  ve  Spor  Bayramımız  tüm  milletimize  kutlu  olsun.''

O  kutlu  mücadeleye emeklerini,  terlerini,  kanlarını,  mallarını  ve  canlarını  veren  başta  Atatürk  olmak  üzere  tüm  şehit  ve  gazilerimizden  Allah  razı  olsun. Bu  vatanın  kurtuluşunda her  kimin  nokta  kadar  da  olsa  bir  katkısı  olmuşsa   mekanı  cennet  olsun.  

( Paşa Paşa Bu Devleti Kurtarabilirsin. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 19.05.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.