Bugün  sizlere  bir  köpekten  bahsedeceğim. Bildiğiniz  alelade  bir  ev  köpeği. Bir  İngiliz  Cocker'ı.  Lakin  Türk  Kukır'ı  diyor  sahipleri. Uzun  kulaklı  sevimli  mi  sevimli  bir  yaratık. 

Peki  ne  özelliği  var  bu  köpeğin  ve  kimin  köpeği  bu?

Efendim  bu  köpek benim  arkadaşlarımdan Nuray Hanım'ın  köpeği.  Pardon,  daha  doğrusu  Nuray  Hanımın  kızı  Gamze'nin  köpeği... Gamze  her  ne  kadar  şimdilerde çıta  gibi  bir  genç  kız  olsa  da  bir  zamanlar  oldukça balık  etli  bir  vatandaş  olduğundan  ve  o  devirlerinde  gofreti  çok  sevdiğinden  köpeğin  adını  Gofret  koymuş. Böylece artık  gofretten  ve  benzeri  abur cuburdan  uzak  durabiliyormuş. 

Nuray arkadaşım her ne kadar  köpeğin  sevimli,  bazı  hallerinden  hoşlanıyorsa  da  özellikle  sık  sık  kıl  dökmesi  sebebiyle  aslında  bir  an  önce  evden  uzaklaştırılmasından  yana.  Lakin  kızı  şiddetle  karşı  tabii  ki  köpeğinin  evden  kovulmasına... Hatta  ''  O  giderse  ben  de  giderim ''  Diyormuş.  Nuray  arkadaşım  da  düşünüp  duruyormuş  ''Acaba  ikisini  birden  mi  kovsam? ''  diye. Hatta  gazetelere  ''  Köpeği  ile  birlikte  kızımı  da  alacak  damat  adayları  aranıyor ''  diye ilan  vermek şeklinde  oldukça  hain ve  menfur  emelleri  bile  varmış. Gerçi  Gamze'nin  çakı  bir  bir  Türk  subayı  olan  Mehmet  adında  bir  sevgilisi  varmış  ama  Mehmet  de  köpeklerden  pek hoşlanmadığı  için  bu  sevgililik  hali  her  an bitebilir  endişesiyle  Nuray  Hanım  işi  garantiye  almak  istiyormuş. 

Evet,  gelelim  bu  Gofret'in   ne  özelliği  var  ki  ben  bugün  onu  yazımın  konusu  ettim?

Ramazan  Ayının  başlaması  ile  birlikte  Gofret  hanımda  (  Evet  o  da  bir  hanım )  bir  takım  değişiklikler  farketmiş  Nuray  Hanım... Ramazanın  ilk  günü  sabahtan  akşama  kadar  ağzına  lokma  yiyecek  koymamış  Gofret.  Mama  tabağına  konan  hiç  bir  şeyi yemediği  gibi  su  tasına  konan suyun  başına  kadar gidip   suyu  içmeden  dönüyormuş.

Bu  arada  Gofret'in  bir  ilginçliğinden  daha  bahsedeyim:  Gofret  yenebilecek  bir  madde  olması  kaydıyla  her  şeyi yiyen  bir  köpekmiş.  Mesela  kavun,  karpuz, salatalık,  nutella,  pırasa,  ıspanak,  havuç,  hatta  benim  ağzıma  sürmediğim  kerevizi  bile...Aklınıza  ne  gelirse...  İşte  o  sebeple  de Nuray  Hanım,  akşama  kadar  Gofret'e  ''Acaba  bunu  mu  istiyor?''  düşüncesiyle  bir  sürü  değişik  yiyecek  alternatifi  sunmuş  ama  Gofret  hiç  birine  patisini  bile  sürmemiş. Gamze,  Gofretin  en  sevdiği  yemek  olan  zeytinyağlı  taze fasulyeyi  koymuş  önüne,  ona  bile  dönüp  bakmamış.  

Susuzluktan  dili  bir  karış  dışarıda  ''he  he  he ''  yapıp  durduğu  halde  su  da  içmiyormuş  onca  ısrara  rağmen.

Akşam  olmuş.  Aile  oturmuş  sofraya  bir  taraftan  ezanın  okunmasını  bekliyorlar  iftar  yapmak  için,  bir  taraftan  da  Nihat  Hatipoğlu'nu  seyrediyorlar  televizyonda. 

Bir  bayan  soruyor:  ''  Hocam,  kadınlar  da  teravih  namazı  kılar  mı?''  

Gofret  ekrandaki  kadına  havlıyor.  Sanki  ''  Ulan  Allahın  aptalı.  hayatında  hiç  teravihe  giden  kadın  görmedin  mi  mahallende,  sokağında  ''  der  gibi. 

Gofret'in  havlaması  Nuray  arkadaşın  dikkatini  çekmiş.  Derken  bir  başka  soruda  Gofret  daha  fazla  havlamış.  ''  Hocam !  Kocam  öldü,  ben  cenazesine  gitmedim.  Bunun  günahı  var  mı?''

Hele  hele  de  vatandaşın  biri  ''  Hocam !  Ben  yeni  doğmuş  yeğenimin  kulağına  ezandan  önce  Beşiktaş  diye  seslendim.  Bunun  günahı  var mı?''  Diye  sorunca  Gofret  ''  Yuuuhhh ''  Diye  bağırmış. 

Velhasılıkelam Gofret  insanoğlunun  bu  kadar  çok  saçmalayabilmesi  karşısında  bir  köpek olarak  isyan  etmiş  adeta.  ''  Kapatın  şu  saçmalığı''  der  gibi   avaz  avaz  havlamış.  (  Şimdi  birileri  çıkıp  da  köpekler  avaz  avaz  havlamaz ''  derse  resmen  infial  ederim  yani. )  

Sonunda  Ankara  için  iftar  ve  müezzinler  başlıyor : ''Allahuekber, Allahuekber ''

Nuray  arkadaş  az  etine  dolgun  olduğundan  zaten  zar  zor tutmuş  orucu.  O  sebeple  müzezzin  daha  '' Allah''  dediği  anda  ''Ekber''i  beklemeden  '' Bismillah  deyip  dalıyor  Allah ne  verdiyse.  Lakin o  da  ne?  Ezan  okununcaya  kadar  ağzına  lokma  koymayan  Gofret  de  dalıyor   su  kabına.  Suyu  bir  güzel  içtikten  sonra  dalıyor  mama  kabına.  Allah  ne  verdiyse  mideye  indiriyor  mama  kabındaki  yiyecekleri.  Lakin  doymuyor.  Bunun  üzerine  tencerelerdeki  yemeklerden  veriyorlar  ki  ilk  günün  menüsü :Ezogelin  çorba, nohut, pirinç  pilavı, salata,  ...Gofret  hepsinden yiyor  bol  bol.

Nuray  hanımın  oğlu  Burak  ''  Yuh  anasını  satayım.  Resmen  annemle  yarışıyor. Biz  daha  bismillah  demeden  bu  ikisi  tencereleri  yarıladı ''  Diye  sitem  ediyor.  

Nuray  Hanım  ve  ailesi  yemeklerini  yedikten  sonra  üzerine  bir  kahve  içiyorlar.  Aman  Allahım  o  da  ne?  Gofret , Nuray  Hanımın  elindeki  kahve  fincanına  bakıyor  ve  kuyruğunu  pat  pat  yere  vuruyor.  Yani  resmen  ''  Ulan  hani  bana  kahve.  Bizimki  can  değil  mi?''  der  gibi.  Oysa  Nuray Hanım  ''  kahve  içersen  kararırsın''  Diye koskoca  on dokuz  yaşındaki  Burak'a,  yirmi  bir  yaşındaki  Gamze'ye  bile  kahve  içirtmiyor.  

Denemek  için  bir  kaba  az  kahve  koyuyorlar.  Gofret  şalap  şulup  kahveyi  de  mideye  gönderiyor.  Öyle  acı, orta,  şekerli  gibi  bir  seçeneği  yok. Kahve olsun  da  nasıl  olursa  olsun.

Sonrasında  bizim  bu  sevimli  aile  başlıyor  televizyon  seyretmeye  klasik  Türk  aileleri  gibi.  Tabii  ki  her  klasik  Türk  ailesi  gibi  -özellikle  de  Ramazan  ayında-  televizyon  seyrederlerken  bir  taraftan  çekirdek  çitleyip  leblebi  yerlerken  bir  taraftan  da  can  erik, çilek,  armut  gibi  meyveleri  tıkınıyorlar.  Haliyle  Gofret  de  onlara  eşlik  ediyor.  Hani  becerebilse  o  da  çekirdek çitleyecek  ya  bir  tek  onu  beceremiyor.

Derken  efendim  gece  oluyor  ve  yatıyorlar.  

Uykunun  en  tatlı  yerinde  Gamze,  yanaklarının  üzerinde  bir  ıslaklık  hissediyor  ve  ''  Yapma Mehmet. Evlenmeden  olmaz.  Hele bu  mübarek  gecelerde hiç  olmaz.  Sahura  şunun  şurasında  kaç  dakika  kaldı  ki''  Diyor  ama  suratının  şapır  şupur  yalanması  üzerine  öfkeyle  '' Mehmeeettt''  Diye  bağırarak  gözlerini  açtığında  ne  görse  iyi:  Gofret  adeta  ''Sahur  vakti.  Haydi  kalk ''  Dercesine  suratını  yalıyor. 

Gamze  uykudan  uyanınca  Gofret  bu  sefer  önce  Nuray  Hanımı,  sonra  da  Burak  abisini uyandırıyor.  Burak  ''  Adriana !  Bir  anda  ne  kadar  da  değiştin.  Tıpkı  bizim  Gofrete  benzemisin''  Diyor  gözlerini  ovuşturarak.  Gofret  ise  ''  Sapık  bu çocuk.  Dinime  imanıma  sapık ''  Diye  geçiriyor  içinden.  Öyle  ya  günün  her  saatinde  hatta  uyurken  bile  Adriana  Lima düşünülmez  ki.  Değil  mi  ama?  Hem  kendisi  Adrina  Lima'dan  bin  kat  daha güzel. 

Nuray  Hanım  sahur  için  yumurtalı  patates  kızartması  yapıyor.  Peynir,  zeytin,  domates,  salatalık,  derken  mükellef  bir  sahur kahvaltısı  hazırlıyor.  Gofret  domatese  dokunmuyor.  Çünkü köpekler  domates  ve  tatlı  yemezlermiş. Gerçi  Gofret  her  şeyi  yiyor  ama  domates  ve  tatlı  konusunda  köpek  gibi  davranıyor.  

Aile  iştahla  sahur  kahvaltısını  yiyorlar  ama  yumurtalı  patates  kızartmasından  yemeleri  pek  de  mümkün  olmuyor.  Gofret  ''  17  saate  yakın  oruç  tutacağım,  kolay  değil ''  dercesine  yumurtalı  patates  kızartmasının  oldukça  büyük  bir  kısmını  mideye  indirip  üzerine  de  bir  sürahi  civarında ayran içtikten  sonra  kendisi  için  hazırlanmış  yatağının  üzerinde  kıvrılıyor. 

İlk  gün  için  Gofretin  bu  yaptıklarına  bir  anlam  veremeyen  Nuray  arkadaşım  ve  ailesi  daha  sonraki  günlerde  de Gofret'in  iftar  ve  imsak  saatleri  arasındaki  zaman  dışında  hiç  bir  şey  yemediğini  ve  tek  damla  sıvı  içmediğini  görünce  hayretle  ''Yahu  bu  resmen  oruç  tutuyor''  Diyorlar.

Evet,  bir  köpek  oruç  tutar  mı  tutmaz  mı  işte  bu  soruya  ancak  televizyonlarda  her  akşam  iftar  ve  sahur  programlarında  fetva  üstüne  fetva  veren  hocalarımız  cevap  verebilir  ama  bana  kalırsa  Gofretin  bu  davranışının  en  makul  ve  mantıklı  açıklaması  sadakattır. Bunu  ancak  - özellikle  köpeklerde  var olan- sadakatle  açıklayabiliriz.  Sahiplerinin  gün  boyu  hiç  bir  şey  yemediğini ve  içmediğini  hisseden  Gofret,  onlar  açken  tok  karnına  yatmayı  köpekliğine  yakıştıramıyor.  

Peki  insanoğlu?  İnsanoğlu  komşusu  aç  iken  tok  yatmayı  -bir  insan  olarak-  kendisine  nasıl  yakıştırıyor?  

 Unutmadan:  Gofret'in  (  Hay  Allah  ya  Gofret'in  diyorum,  Yani Nuray  Hanımların ) bugünkü  iftar  menüsü   tavuk çorbası kuru fasulye, pilav karpuz imiş  ve  Gofret  hepsinden  de kemal-i  iştiha  ile  yemiş.  Sanırım  Allah'ın  nimetlerini  en  fazla  hakkedenler  onlar.  Ne  dersiniz? 

RESİMLER

1- Gofret  Hanım
2- Gofret  Hanımın  iftar  saatine  kadarki  durumu.  Önündeki  mamaya  ve  suya  dokunmuyor  bile
3- Gofret  Hanım  orucunu  açmak  için  ezanın  okunmasını  bekliyor.
4- Gofret  Hanım  sahurda  yumurtalı  patates  kızartmasını  mideye  indiriyor. 

( Bir Köpeğin Orucu. başlıklı yazı Sami Biber tarafından 22.05.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.