Bugün, üç tel saçın düşmüş,

Oturduğun koltuğun hemen yanı başına.

Tıpkı masalların sonundaki üç elma misali,

Düşmüş işte, gökten düşer gibi üç tel,

Benim bahtıma…

Öyle ince, öyle narin, öylesine sen…

Masallardan bile daha bir anlamlı,

Daha bir güzel ,

Daha bir ayrı yakıştı nedense bilmiyorum,

Bu üç tel, benim ellerime.

Yuvasından düşmüş bir serçe gibi sığındım,

Senden emanet, bitmeyen hasretine,

Üç tel…

Üç sen gibi, nakış nakış işledi yüreğime,

Üç gül ve bir hasret,

Senden düşen işte nasibime,

Mevsimler sende döner gibi, sanki kıştan bahara,

Gönül gel sen aldanma bu yalancı baharlara,

Bu bir avuntu sadece,

Bir vaha hasretinin ortasında

Ömrü bir hasret aralığı kadar işte en fazla.

Ne hallere düştüm, gör bak ben sende.

Yine yenildim dilime, gözlerime, yüreğime.

Geceyi teslim ettim dinmeyen bir hüzne,

Kendimi sende bilinmez bir meçhule,

Benim dilim lal, senin yüreğin sağır işte,

Duymuyorsun bir türlü,

Ben ne kadar istesem de.

Karanlığa haykırır gibi,

Sessizliğe fısıldıyorum adını, gizliden gizliye,

Duymayacağını bile bile.

Bir umutla uyanıp bakıyorum,

Yokluğuna uyandığım her sıradan güne,

Yok…

Yok işte, kahretsin…

Yine yoksun,

Yine kaldım elimde, üç tel saçın ile.

Gecenin hüznünden yadigâr, üç sen kokulu tel ile.

Ay düşünce hayalinin üzerine,

Bir yıldız daha kayar hasretine doğru,

Karanlıklar ötesinden tam yüreğime,

Ve sen…

Ve sen bir düş gibi belirirsin, gözlerimde yine.

Kurşun gibi ağır bu yokluk,

Vurulur düşerim,

Düşer kalırım ben sende.

Aslında…

Aslında ben hep seni bekledim sessizce,

Gel dediğinde koşabilmeyi,

Git dediğinde,

Her şeyden geçercesine kendimden kaçabilmeyi.

Özlediğimde, geceme dolunay,

Kaybolduğum sensizlik denizlerinde,

Yakamozum olabilmeni,

Aklıma düştüğün her vakit,

Göğsümün tam üzerine çöküp,

Bir daha hiç gitmeden kalabilmeni,

Ümidi ümit edebilmeyi,

Onlar da kırılıp yerle yeksan olduğunda,

Kendime senli yalanlar söyleyebilmeyi,

Sende yaşamadığımı bildiğim halde,

Bütün kırgınlıklarıma rağmen, sende yeşerebilmeyi.

Aramadığın zamanlarda,

Üç tel saçın ile kendimi teselli edebilmeyi,

Bakışlarını düşürüp ardına çekip gittiğinde,

Ben,  gözden ve herkesten ırak,

Kendimden geçebilmeyi istedim.

Neylersin bağlıyım şimdi sadece üç tel saçın ile,

Hayat denen bu bilinmez keşmekeşe.

Gidem desem kopmuyor, kalsam beni tutmuyor.

Ne yapsam, ne söylesem, bir türlü tat dökmüyor,

Kırıldı mı bir kere, kendime bile sözüm geçmiyor.

Senden gayri her şey kalmış bende,

Bir sen geçip gitmişsin, gitme kal derken ömrümde.

Daraldım, bu bitmeyen hüzün denizinde,

Adın dilimi yakar, demlenir hasretimde,

Yaran bir sızı,

Kanar kendi halinde,

Derinlerde bir yerlerde.

Cana değdi o son gülüş…

Korkarım yok bu hasrette,

Ne benden sana,

Ne de senden bana,

Bir geri dönüş.

 

https://www.youtube.com/watch?v=mMHQj1JU4sM

( Üç Tel başlıklı yazı Damlalar... tarafından 24.05.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.