Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 26.05.2018
Okunma Sayısı : 1675
Yorum Sayısı : 0
PARA  PARA  PARA  VARLIĞI  BİR  DERT  YOKLUĞU  YARA  1.  BÖLÜM

Bizim  çocukluk  ya  da  delikanlılık  yıllarımızda  önce  Rüçhan Çamay,  daha  sonra  Cici Kızlar  adlı  bir  grup  tarafından  söylenen  hoş  bir  şarkı  vardı:  ''  Para  para  para,  varlığı  bir  dert  yokluğu  yara''

Paranın  varlığı  ne  kadar  derttir  bilmem  zira  ömrüm  boyu  hiç  bir  zaman  öyle  çok  param  olmadı.  Hayatımda  gördüğüm en  büyük  para  emekli  olduğumda  elime  tutuşturulan 28  Milyar  Tl  idi  ( Bugünkü  28.000  Tl ) o  parayla  da  ancak  bir  araba  alabildik.  Yani  paranın  varlığının  nasıl  bir  dert  olduğunu  hiç  bilmem  ama  yokluğunun  nasıl  bir  yara  olduğunu  çok  iyi  bilirim.

Paranın  yokluğu  dedim  de,  Osmanlı  Devletinde  de   para  yoktu  ta 1840  yılına  kadar.  Yok  yok yanlış  söyledim.  Kağıt  para  yoktu  1840  yılına  kadar.  Ayrıca  onca  savaş,  onca  badireye  rağmen  1853  yılına  kadar herhangi  bir  yabancı  devlete  borcu  da  yoktu  Osmanlı  Devleti'nin.

Şöyle o  yıllara inip  iyice  -  görmek  için-  baktığımızda  göze  çarpan  şudur:  Osmanlı  Devletini  ilk  kağıt  parayı  basmaya  da  ilk  kez  yabancı bir  ülkeden  borç  almaya da  sevk  eden  sebep çağdaşlık(!)  ve  demokrasidir(!).  Evet  evet  demokrasi ve çağdaşlık...  Osmanlı  Devleti  daha  demokratik  olayım  dedikçe  paraya  ihtiyaç  duymuş,  daha  çağdaş  olayım  dedikçe  yabancı  ülkelerden  borç  almak  zorunda  kalmıştır.

Nasıl  mı?  Kısaca  izah  edeyim:

Osmanlı  Devletinde  ilk  kağıt  para  1840  Yılında  Sultan  Abdülmecit  döneminde  basıldı. Neden  peki?  Çünkü  Osmanlı  Devleti  1839  da  ilk  kez  ve  en  büyük demokrasi  hareketini  yapmıştı.  Tanzimat  Fermanı  ile  artık  hem  daha  demokratik  hem  de  daha  batılı  bir  devlet  oluyordu.  Gerçi  II.  Mahmut  başlatmıştı  hem  demokrasi  hareketlerini  hem  de  devletin  yüzünü  batıya  döndürmeyi  ( Âyânlarla  imzalanan  Sened-i  İttifak,  ilk  Demokrasi  hareketi,  [Osmanlı'nın  Magna  Cartası ] olarak  kabul  edilir.  Ayrıca  II. Mahmut  -  içinde  kıyafet  devrimi  de  olmak  üzere-  pek  çok  yenilikler  yaptığı gibi  aynı  zamanda  sarayda  opera  dinleyen  bir  padişahtır. ) ama  Tanzimat  fermanı  ile  ilk  kez  açık  seçik  ve  net  bir  şekilde  kanunların  padişahtan  da  üstün  olduğu  belirtildiği  gibi  Sultan  II.  Mahmut'n  hafifçe  batıya  döndürdüğü  başı  Abdülmecit  döneminde  tam  olarak  batıya  dönmüştü.

Evet,  devletin  yüzü  batıya  dönmüştü  ama  bunun  bir  maliyeti  vardı.  İşte  bu  maliyetin  karşılanması  için  paraya  ihtiyaç  vardı. Bu ihtiyaç  da  devleti  ilk kez  kağıt  para basmak  seçeneği  ile  karşı karşıya  bıraktı  ve  bakın  ne  oldu?

 İlk  kağıt paramız  olan  kaime (  Ki  eskiler  hep '' gayme''  derdi.) elle  yazılan  bir  para  olarak  piyasaya  çıktı. Evet,  bildiğin  kağıt  üzerine  elle  yazılan  bir  para...Bu  paranın  üzerine  padişah  Abdülmecit'in  hep  koynunda  sakladığı  mühür  vuruluyor  ve  piyasaya  öylece  sürülüyor.   İlk  olarak  160.000  Osmanlı  altını  karşılığında en  küçüğü  10,  en  büyüğü  500  kuruş olan  ve  tam  adı  ''  Kaime-i  Mutebere''  Olan  Osmanlı  paraları  basıldı. İşte  bu  ilk  emisyon  para  yani  Kaime-i  Mutebere  aslında  hazine  bonosu  gibi  bir  şeydi.

İlk  kağıt  paranın  basılmasına  aslında  ne  derece  para  basmak  denir  onu  da  bilemiyorum ama  hemen  peşinden  gelen  emisyonlarda daha  büyük,  daha  paraya  benzeyen  paralar  basılmaya  başlandı ( 1842  yılından  itibaren )  ve  bu  arada  piyasadaki Kaime-i  Muteberenin  (  ilk  emisyon  kaimeler)  tedavüldeki  ömrü  sadece  iki  sene  oldu.  Çünkü  gerek  yerli  kalpazanlar  gerekse  yabancı  kalpazanlar  tarafından  çok kolaylıkla  taklit  edilebiliyordu.

Osmanlı  Devleti  daha  çağdaş (!)  daha  demokratik (!)  oldukça  daha  fazla  paraya  ihtiyaç  duyuyordu  ama  padişahlar  henüz  daha  gururdan  taviz  vermek  de  istemiyorlardı yani.  Koskoca  Devlet-i  Aliye'nin  -  bir  takım  giderler  için-  dış  ülkelerden  borç  alması  oldukça  ayıp,  hatta  şer'an  kat'iyyen  caiz  değildi.  Lakin  gelin  görün  ki  bir  taraftan  İngiltere,  diğer  taraftan  Fransa  ''  Daha  fazla  ıslahat,  daha  fazla  demokrasi  ''  Diye  Osmanlı  Devleti'in  yakasına  yapıştığı  gibi  1841 deki  Londra  Antlaşmasıyla  Boğazlar  üzerinde  elde  ettiği  imtiyazı  kaybeden  Rusya  da  ''  Ulan  Osmanlı,  ben  sene  sorarım''  Diyordu.  

Rusya Osmanlı  Devleti'ne sormaya  kalktı.  Ancak  Rusya'nın  emelleri  kendisiyle çakışan  İngiltere,  Fransa  hatta  İtalya'nın  Piyemonte'si  hemen  yardıma  koştular  ama  tabii  ki  Osmanlı'ya  ''  Sen  de  elini  taşın  altına  sok''  dediler.  Osmanlı  Devletinde  ise  para  nanay...İngiltere  ve  Fransa  ''  Biz  sana  borç  veririz  merak  etme ''  Deyince  ilk  kez  yabancı  devletlerden  (  İngiltere  ve  Fransa )  Borç  para  aldık  1853  yılında.  O  tarihten  itibaren  de  artık  bir  daha  belimiz  doğrulmadı.

1856  Yılına  gelindiğinde  Osmanlı  Devletinde  çağdaşlaşma  ve  batılılaşma  yolunda  çok  daha  önemli  bir  adım  atıldı.  O  denli  batılılaştık   bu  tarihte...  Mesela  1856  daki  Paris  Antlaşmasında  Osmanlı  Devleti'nin  bir  Avrupa  Devleti  olduğu ve  toprak  bütünlüğünün  Avrupalı  devletlerin  garantisi  altında  olduğu  şeklinde  bir  madde  vardı.  Yani  hep  himaye  eden  Osmanlı  Devleti  1856  dan  sonra  artık  himaye  edilen  bir  devlet  durumuna  düşmüştü.  

İşte  bir  taraftan  Paris  Antlaşmasıya  özellikle  İngiltere'nin  kucağına düşerken  bir  taraftan  da  Islahat  Fermanı  ile  daha  da  demokratik  olduk (!) [ Bizim  halk  o  zaman  da  bidon  kafalıydı.  Güzelim  Islahat  Fermanından(!)  anladıkları  sadece  şuydu:  ''Bundan  böyle  artık  gavura  gavur  demeyecekmişiz.''  ]   bir diğer taraftan  ise 1853  de  ilk  kez  aldığımız  borçları  ödemek  için  para  lazımdı.  

Bilirsiniz,  zamanımızda  da  bazı  saflar bugün  de ''  Yahu madem  para  sıkıntısı  var,  devletin  darphanesi  ne  güne  duruyor.  Bassın  para,  dağıtsın  işçisine,  köylüsüne,  memuruna ''  Derler  ya aynen  işte  öyle  o  dönemde  de  bazı  çok  bilmişler   ''Devlet  para bassın''  Dedi.  Ancak  hükumet  elbette  para  filan  basmadı.  Peki  bu  durum  karşısında  ne  oldu  dersiniz? Zamanın  Osmanlı  Bankası, Hükumetten  izin  almadan  beş  liralık  banknotları  bastı ve  piyasaya  sürdü. ( 1855 yılından  itibaren yaklaşık bir yıl süren çalışmaların sonunda 1856 yılında İngiliz diplomat Layard başkanlığında her biri 20’şer sterlin değerinde 25 bin hisseden oluşmak üzere kuruluş sermayesi 500 bin sterlin olan merkezi Londra’da olacak The Ottoman Bank (Osmanlı Bankası) kurulmuştu.) 

Devamı  gelecek  bölümde...

RESİMLER:

1- İlk  Osmanlı  kağıt  parası  olan  Kaime-i  Mutebere (  Soldaki )
2- Osmanlı  Bankasının  1856 da  Osmanlı Hükumetinin  onayı  olmaksızın  bastırıp  piyasaya  sürdüğü  para

( Para Para Para Varlığı Bir Dert Yokluğu Yara 1. Bölüm başlıklı yazı Sami Biber tarafından 26.05.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.