Gün ola devran döne,
gelir 24 Haziran seçim günü, akıbet belli olacak, akla kara çıkacak meydana. Köyde,
Rüstem emmi köylünün seçimden oyunu kullanmadan önce kahvehanede son kararları
için, biraz soluklanarak beklediği köyün vazgeçilmezi olan bu fikir
toplantısına vararak, gülümser. Yıllardır bu son karar anı için kahvede buluşma
fikrini, ortaya çıkaran da kendisidir. Selam vererek her zamanki masasına oturur.
Yıllardır bu masası hep boş kalır kimse oturmaz, onun mutlaka gelerek
oturacağını bilirler.
-Gönül dostlarım, komşularım gönülde son kararı almak için
hepiniz hoş geldiniz.
Herkes
-Hoş bulduk Rüstem emmi diyerek ayağa kalkarak gönülden selam
vererek otururlar.
-Bizleri bir merkezde buluşturacak bir seçimle, oy vermek
için son bir düşünce fırtınası ile buluşmak, yine birlik beraberlik içinde bize
nasip oldu çok şükür. Biliyorsunuz seçimler gönlümüzde hususi bir yer kaplar, birlik
ve beraberliğimizin meydana çıktığı bir maratondur az sonra başlayarak bu
maratonu, anlam çerçevesinde anlamlandırarak birlikte odaklanarak, bir gönlün
penceresinde dünyamıza bakarak yol almış olacağız. Bize gerçekten gönlünü
gerçekten açanı seçerek bularak, onun gönlünde yarınlarımıza yürüyeceğiz yine
birlikte el ele gönül gönül’e bu birlikteliğimiz ki, ne bu cihana ne kimliklere
sığar, sadece gönüllere sığan bir var olma mücadelesi içinde hakkımızda hayırlı
olanı seçeceğiz. Ben kimseye sunu seçin bunu seçin demeyeceğim, herkes seçmekte
özgürdür. Sizler kimin gönül diliyle konuştuğunu benden iyi bilirsiniz. Günlük
hayatınızda sizlere vaatler sunanı dinlediniz tarttınız diliyle ve gönlü ile
kim neler konuştu şahit oldunuz. Size samimi sıcak geleni elbette seçeceksiniz.
Karşı masada oturan köyün yarı akıllı delisi olan Zübeyir ayağa
kalkarak söze girdi.
-Rüstem emmi Rüstem emmi, bize seçimlerde vaatler sunan çok dili
bizi kandırmaya yatkınsa nasıl emin olacağız. Benim yaptığım gibi, anlatım
ustası olduğuna bakmayarak, samimi içten gülümseyenlerin sıcaklığından ısınarak
endişeden uzak eden, çalışması ile bizlerin gönül derinliklerine hitap edeni,
benim zekâmdan üstün olursa seçerim diyerek herkes nasıl seçecek, benim zekâm
bunu fark etmeye müsait, peki köylü nasıl bunu anlayacak?
Köylüler hepsi birden gülümsedi. Rüstem emmi.
-Oğlum Zübeyir herkes seni tanıyor, sen adayların her
konuşmasını dinlerken köylüler adayı değil seni seyrederek, sendeki his ve
duygularını izleyerek sende hangi aday samimi bir hava vererek gülümsetti ise
elbette ona oy verecek.
Zübeyir köyün saf biraz delisi görünse de en akıllılarından
en sevilenlerinden sayılıyordu. Hisleri duyguları çok kuvvetli ve isabetli oluyordu.
Koltukları kabaran Zübeyir şöyle bir geriye sandalyesine kurularak, ben
akıllıyım diyerek nispette bulunarak oturdu.
-Bakın Zübeyir oğlum sizden önce istatistik yapmış içine
gönlümüzü ferahlatan bakış açısıyla anlam haritasını önümüze sererek ne demek
istediğini de nasıl bir seçim yaparak oyumuzu kullanacağını bize hatırlattı.
Kendi seçimine fikrine egemen değil de, toplumun düşüncesine hayat yapısına
fikrine uygun bir yönetimle bizi idare edecek olanı seçeceğiz elbette.
Zübeyir yine ayağa kalkarak söze girdi.
-Rüstem emmi egemen ne demek bize onu önce açıkla ki ne demek
istediğini anlayalım.
-Aferin Zübeyir oğlum açıklayayım. Herkese sözümü geçiririm,
ben herkesten üstünüm ki seçildim havasına giren kendini hükümran kendini tek
hüküm sahibi olduğunu sanandır kendini egemen sayan. Oysa toplum beni seçerek
buna layık gördü, öyle ise ben onlara hizmet etmek için hizmetkârım onların
hakkını savunmak için çalışan bir işçiyim diyerek her düşüncesinde insanın
mutluluğunu baz alanı seçmektir.
Zübeyir
-Rüstem emmi sen bize bütün duygularımızın düşünce ve şuur
merkezi olan sezgi ve idrak ile seçebilen, hem hayra hem de şerre yönlendiren
gönlümüz yani kalbimizle ile seç diyorsun değil mi?
-Bravo evladım iyi anladın. Gönül bizde çok önemlidir, bizden
başkalarında böylesine gönül kavramı da yoktur. Bizi Âlemlerin Rabbine kestirme
yoldan yaklaştıran ve uzaklaştıranda gönüldür. Bakın bizi yine bir arada toplayanda
yine bu gönüldür. Âlemlerin Rabbi sıfatımıza para gücümüze boyumuza bakmıyor bu
gönül merkezinde ne taşıyoruz ona bakıyor.
Zübeyir.
-Rüstem emmi ben takva, tövbe ile Allah’ın rızasına varmak
için tevazu’yu gönlümde eksik etmiyorum, onların kanatlarıyla uçuyorum her an,
buda beni gönlümün hakka ulaşmak için var olduğum bilinci ile varlığımı var
ederek insan-ı kâmile ulaşmak adına beni kâmil insan yaparak, riyadan, kibirden,
aç gözlülükten uzak ederek sizlere beni sevdiriyor bunu biliyorum.
-Aferin Zübeyir oğlum, bizler senin kâmil bir insan olduğunu
okuyarak kendini yetiştirdiğini biliyoruz.
Zübeyir.
-Çoğunuz bana deli diyorsunuz!
-Yok, evladım sana biz okuma delisi diyoruz, yani okuma aşkın
çok ondan öyle diyoruz. Herkesin senin kadar bilgisi yok ki sana kâmil insan desinler
evladım, o nedenle okumaya âşık delisi diyorlar.
-Tamam, şimdi oldu, sağ olasın Rüstem emmi. Aramızda kalsın
senin gönül söylemlerinde çok güzel, o yüzden mikrofonu hep sana vererek seni
dinliyoruz haberin olsun. Gönlümüzde var olanla bize bakan orada oturan taht
kuran Allah’tır diyerek, sultanların ve hükümdarların oturduğu büyük bir saray
değil, geniş ve değerli taşlarla süslü bir koltukta değil, gönül tahtı önce
Allah’a aittir, Allah’ın bu tahtının nuruyla dolu gönlümüzle, bu gönlümüze
layık olanı seçerken bunu unutmayın da diyorsun. Sende hep gönül dostu Yunus
gibi konuşuyorsun.
Rüstem emmi şaşırdı.
-Söyle Zübeyir oğlum nasıl konuşuyorum?
- Hakikati biz insanların çabuk kavrayabilmesi için, önce
bize benliği bırakıp, bir anlığına olsa da cisimden ve kazanç dünyasından
uzaklaşarak, gönül dünyasına yaklaşarak, yaptıklarımızla insanı severek onu
mutlu ederek bunu sözle değil, samimi duygu ve hislerle yani ‘dış’tan bedenden
geçip damarlarımıza hislerime etki ederek bizi saracak bir sıcaklıkla bedenden
‘içeri’ girmesi ile hissettirmesi ile gerekmektedir diyorsun.
-Bravo Zübeyir oğlum sen her şeyi çözmüşsün, buyur artık
bundan sonra söz hakkı hep senin, gel geç yerime, haydi utanma gel evladım…
Mehmet Aluç