KARANLIĞA KURŞUN SIKILIR MI?
Sıkıldığı yerler
vardır, sıkılmadığı yerler vardır. Öncelikle kurşun hedefini vurmak üzere
sıkılır. Hedefini vuramayan kurşunlar, kelimenin tam anlamıyla maddi ve manevi
anlamda israftır. Kahramanlarımızın terörle mücadelelerinde gece gündüz demeden,
mağaralarda gizlenmiş hainlere karşı, hedef yeterince küçültülüp, tortop
edildikten sonra karanlığın ciğerine ciğerine kurşun elbette sıkılır.
Deli cesareti veya kör
cesaretle karanlığa kurşun sıkmak, bazen faydadan çok zarar da getirebilir. Amaçsız
rastgele bol miktarda karanlığa sıkılan kurşun, korkaklık emaresi de olabilir. Önceden
gizlenmiş düşmanın yeri tam belli olmadan karanlığa kurşun sıkıldığı zaman, en
büyük risk; düşman ilk kurşunlarla vurulamamış ise, kurşun izlerinden yerimiz
belli olacak ve ani bir geri taarruzla kendimiz vurulabileceğiz.
Buraya kadar işin
silahlı düşmanla savaşına yönelik örnekler verdim. İşin asıl önemli noktası
ise, sosyal, ekonomik, siyasi ve stratejik konularda karanlığa kurşun sıkmanın
seyri, çok daha değişik bir yüzle karşımıza çıkar.
Siyasi anlamda, yeter
ki rakibi yaralasın da, neresinden yaralarsa yaralasın anlamında, asıllı -
asılsız, temelli - temelsiz, ciddi – gayri ciddi, hukuki – hukuk dışı
söylemlerle karanlığa ateş etmek, siyasi mücadelenin en çirkin yüzüdür. Sonuca
ulaşmak o kadar kolaydır ki: “İspat etsin, edemezce şerefsiz, karaktersiz ve
müfteridir”. Sözleri göklerde uçuşur. Sonuçta siyaset adına boşa harcanan
enerjiler ve vatandaşlarımızın ümitlerini yerle bir etme basiretsizlikleri.
Ekonomik anlamda, bazı
makro ekonomik göstergeler oldukça olumsuz olmasına rağmen, ciddi anlamda
bilimsel iktisadi tedbirleri hızla uygulamaya koymak yerine, “bize bir şey olmaz,
bunun gibi ne krizler görmüşüz, sakın moralimizi bozmayalım, bize iftira
atıyorlar, yaptıklarımızı hazmedemiyorlar, ele aldıkları göstergeleri ortaya
koyan ekonomik kuruluşlarla biz zaten küsüz” gibi sıkılan kurşunların hepsi de,
hedefsiz karambole yani karanlığa sıkılan kurşunlardır.
Şimdi de bir başka
cepheden karanlığa kurşun nasıl sıkılır veya sıkılmaz ona bakalım. Ağustos 2017
de prostat CA’dan ameliyat olmuştum. Üç ay sonra birtakım ilaçlarımla eş
zamanlı olarak, 45 seans da Rapyoterapi
aldım. Üç ay sonra Radyoterapimin sonuçlarını test etmek üzere PED çektirdik. Sonucunu
doktorumla değerlendirirken, benim aldığım ilaçlarımın yan tesiridir diye pek
ciddiye almadığım, hafif ama sürekli seyreden bir baş ağrımı sevgili eşim,
paddanadak doktoruma söyleyiverdi.
Doktorum bana dönerek, “bana
hiçbir şey söylemedi ama” dedi ve hemen sordu. “Gerçekten ağrıyor mu hocam? “Ağrıyor
ama zannedersem aldığım ilaçların yan etkisi” dememle birlikte, “olurmu öyle,
niçin bana her durumu bildirmiyorsun? diye hafiften serzenişte bulundu. Hemen beyin
MR’ına yallah…
Beyin MR’ı çekildim ve
kafatası kemiği ile, beyin zarı arasında 1,5 cm bir kitle. Beyin Cerrahı ile
Medikal Onkoloğumdan konsultasyon istedi. Beyin cerrahım operasyon önerdi.
Medikal Onkoloğum Radyoterapi önerdi. Beyini oydurmak kolaymıydı. Radyoterapi
hoşuma gitmişti. Üstelik Medikal Onkoloğumuz hem daha rütbeli hemde daha tanınmış
bir hekimdi.
Heyecanla Radyoterapi
Doçentime koştum ve “Medikal Onkoloğumuz Radyoterapi önerdi hocam” dememle
birlikte; “Beyin Cerrahımız ne dedi” dedi heyecanla. Biraz cansız bir şekilde
başımı öne eğdim ve “operasyon önerdi, ben buraya asla radyoterapi verdirmem”
dedi” dedim.
Bunun üzerine derhal
operasyona gidiyoruz demesin mi!!! Ama hocam, demem ile birlikte, kaşlarını
çattı ve “BEN KARANLIĞA KURŞUN SIKAMAM” dedi.
“Beyindeki nesnenin ne
olduğunu bilmiyoruz, iyi mi kötü mü bilmiyoruz. Eğer iyi huylu ise, sevimsiz
hastalık için verilecek olan Radyoterapiden fayda yerine zarar görmez miyiz? Kötü
huylu ise, ne kadar kötü? Ne ölçekte ve sürede bir Radyoterapi uygulayacağız? Üç
ay sonra karanlığa attığımız kurşun hedefini bulmadığı gibi, sert bir zemine
rastlayıp geri sekerek gözümüzden bizi vurursa ne yapacağız? Sen bizim en
sevdiğimiz hastamızsın ve yetkin bir otorite iken, nasıl beni karanlığa kurşun
sıkmaya zorlarsın? Başarısız bir sonuçta
ben sizin yüzünüze nasıl bakarım? Dedi.
Mesajı almıştım. “Hocam
kabul ediyorum, ancak bu hafta sonu Bursa’da Üniversite sınıf arkadaşlarımızla
yıllık büyük buluşmamız var. Ön ödememizi de yapmıştık. Eşimle birlikte
arkadaşlarımla buluşayım hem de moral depolarım” demem ile birlikte, o narin ve
nazik hocam sandalyasından doğruldu, sesini de biraz yükseltti. Kurşunu tam hedefine
doğrulttu: “Bursa Mursa yok… Doğru Beyin Cerrahına gidiyorsun ve en kısa tarihe
operasyonunu aldırıyorsun. Aha şimdi Beyin Cerrahı hocamızı ben de arıyorum”.
Boynumu eğdim. Tamam hocam
dedim. Gün Çarşamba idi. Cuma günü Bursa’da toplanacaktık. O Cuma saat 15.00 de
Tıp Fakültesi Beyin Cerrahisinde operasyona girdim.
Kurşun bedava değil. Her
zaman ve her yerde bulunmuyor. Maddi bir değeri var. Attığımızda bir daha asla
geri gelmiyor. Hedefi vursa da, vuramasa da stoklarımız azalıyor. Vuramadığımız
zaman yerimiz belli oluyor ve taarruz hakkı karşıya geçmiş oluyor.
Bırakalım KARANLIĞI…
aydınlığa bile sıkmak için planlayacağımız mermilerimizi ve hedeflerimizi kılı
dörtyüz kırk yararak ayarlamamız gerekiyor. Elbette bazen karanlığa da kurşun
sıkmamız gerekebiliyor ama, her türlü araştırma, planlama, konsultasyon,
değerlendirme imbiğinden geçirdikten sonra…
Selam, sevgi ve
dualarımla… Allah’a emanet olunuz…
30 Mayıs 2018. Çarşamba
Saat: 11.00 Antalya
Doç.Dr. Süleyman
COŞKUNER
Kaliteli Yaşam Uzmanı