Sizi hiç
ama hiç tanımayan birisi sevildiğinize dair bir şeyler söylüyor ve buna neyin
vesile olduğunu soruyorsa nasıl bir cevap verirsiniz ona? Sizde olan ve onda
olmayan şeyin ne olduğunu merak ediyor ve sizin aşırı sevilmenizin ardında
yatan gerçeğin ne olduğunu öğrenmek istiyorsa ona ne dersiniz? Sizin
tarafınızda herhangi bir sorun yok görünüyor ama onun tarafında bir sorun
olduğu aşikar.
Merhaba, bile demedi.
Nasılsın? diye de sormadı.
Direkt konuya girdi.
Eveleyip gevelemedi.
Orta sahada top çevirmedi.
-
Onun seni bu kadar sevmesi için ne yaptın?
Sende
olup da bende olmayan ne? diye.
Beklemeden cevapladım:
-Kalp!
dedim.
Sustu.
Kadınlar şiddetin, tacizin ve küfrün
çokça olduğu bir vakitte güzel sözlere, iltifatlara ve ruhlarını okşayacak şiirlere ihtiyaç
duyarlar. Yürekleri şiirler dolu e ağızlarına kadar inceliğe bürünmüş olanlar
her zaman için fark yaratanlardır kadınlarda. Tam da bu şekil düşünürken 'Ona güzel sözler söyle. Şiir oku mesela!'
demek istedim ama diyemedim. Ya da 'Ona
şiir yaz!' diye seslenmek istedim ama yapamadım.Düşünsenize siz şiir
yazılıyor! Muhteşem bir duygu. Harika bir armağan... Ya güzel sözler
söyleyemiyor ve yazamıyorsa! Neyse!
Tavsiyelerim o kadar çoktu ki ama
bunları ona söyleyecek derinlikte değildim.
İnsanoğlu tavsiyeden ve nasihatten
azadedir.
Herkes kendi aklının çizdiği
yoldadır.
Ve yüreğinin sesinin izindedir.
Bir şiir yaz.
Bir çay demle.
Bir çiçek sev.
Hayat çok kısa ama.
Buyum ben.
Dupduru...
Tek yüzlü...
Hem biri beni sevsin diye özel bir
çabamda yok. Tam tersine hiç sevilmediğimi düşünüyorum. İçten gelir sevgi. Öyle taleple olmaz. Söyle
demekle hiç olmaz. Birinin seni sevmesini istiyorsan olduğun gibi görün. Farklı
kılıklara ve tavırlara girme. Ve yürekten konuş. Bu konuşma sesinin her tonunda
kendisini ortaya koysun ve tatlı, ılık bir su gibi muhatabının yüreğine doğru
aksın. Bir rüzgarın teni okşaması gibi senin ağzından çıkan her söz
karşındakinin ruhunu okşasın.
Bana bunları sorduğunda onun
çaresizliğini gördüm.
İmkansızlığını...
Acı çektiğini...
Nasıl yapacak, ne edecek bilmiyorum
ama birisinin gözüne girmektense kendi iç dünyasını iyice bir gözden
geçirmesini isterim. Çünkü değişim ve gelişim içten başlar, içten dışa doğru
ilerler. Kedisini tamamlayan ve geçekleştiren her kişi illa ki başkasının
aradığı ve hayran duyduğu bir kişi olur.
Hem sevmek için birisinin sizi sevmesini beklemenize lüzum yok. Allah
rızası için şöyle içten bir 'Sevdim gitti seni!' deyin ve başlayın
sevmeye.
-
Bu kadar kolay mı olacak sence? dedi.
-
Kaybedecek neyin var bu dakikadan sonra? diye sordum ona.
-
Kaybedecek hiçbir şeyim yok! dedi.
-O
zaman ne korkuyorsun? dedim. 'Başkasının
nasıl sevildiğini izlemekle mi geçecek ömrün? Hem bu çok da acı verir sana.' Beni
anladığını kafasını aşağı indirip yukarı kaldırarak ifade etti. Gözleri
dolmuştu, bunu sözlerinden de anlıyordum.
Göğe baktı. Belki de Turgut UYAR
geldi aklına. Sonra gözlerini kapattı. Belki de Orhan VELİ'Yİ düşünüyordu
gözleri kapalı. Tek Hece Aşk diye sayıkladığını duydum. Belli ki Cemal SAFİ' Yİ
yad ediyordu.