Köyümde öğretmenken, bilgi yarışması için öğrencilerimizi öğretmen
Mehmet Avcı’yla birlikte Şavşat’a götürdük. Ramazan’dı. Yarışma öncesi
çocukları doyurmamız gerek diye düşündük. Ve bu işi Mehmet Bey bana rica etti.
Bu işin bu kadar zor olacağını bilsem kabul etmezdim. Mesele para ödemek
değil, oruçlu oruçlu lokantada bulunmak.
Neyse,
öğrencilerimiz, lokantada yerlerini aldılar. Dönerleri söyledim. Ama lokantanın
içinde durulur gibi değil. Hem sıcak hem dönerin verdiği hararet tarif
edilemeyecek kadar zor bir durum. Arada
dışarı çıkıyor ve tekrar ihtiyaçlarını sormam için çocukların yanına giriyorum.
Bu giriş- çıkış üç- beş kez sürdü. Oruçlu oluşum o kadar zor duruma koydu ki beni.
Ben ki o gün orucumu bozmadım, daha da bozmam.
Kendi kendime konuşuyorum:
-
Eğer açlık ve yoksulluk benim şu halim gibi ise
yanmışız. Demek açlar ve yoksullar biz yerken bize böyle bakıyorlar. Hüngür
hüngür ağladım. Orucun esas mahiyetini işte o zaman iyice anladım. Muhammet AVCI
M
M
M