Kirli nüansı karanlığın izbelerden kaçışı

Erteleyen yürek sesine biat

Düşüp de karanlığa

İçtiğimiz gözlerimizle

Şifa niyetine aydınlığı.

 

Karambolda zamanın dünkü mizacı

Yanılsama yüklü belki de

Gidip gelmelerin kıvancı.

 

Örtüp saklıyı

Şerh düştüğümüz

İçimizde kalan sırları,

Serlerle değil

Sevgiyle yıkadık evreni boydan boya

Sev dediğimize yüklenip

Sevilmeyi talep ettiğimiz

Hele ki Allah aşkına

Dönüp de suretimizi

Sonsuzluğa meal bildiğimiz

Bir de denmedik ne ise

Sadece ilahı aşkın

Rahmeti kana kana içip

Dünden kopup anda saklı

O titrek ışığı.

 

 

Z’aman yasını tutuyor dünde saklı umudun şerh düştüğü yarını da basıyor bağrına.

 

Edebiyle yaşıyor mısralar, kıvancıyla aşk tutuşuyor; bir namede saklı iştiyak diriliyor aşkın rahmetine biat bir satıra düşüyor yolu kalemin bir de yatır niyetine gölgeleri topluyor ruhun rahmeti yine en deli imtiyazda söz öbeklerinde kına yakılıyor ağıtın minvali hangi şiirse ve hangi yalnız düş ise düşüp de gözlerimden niyazımda buyur ettiğim asrın alameti.

 

Hazzın ne şevkinde ne de umurunda aslında insanı dağıtan da insan: belki beşeri gizemlerinde ünlem niyetine sokulduğumuz kabirlerde bizler gün yüzü görmeden göçüp gidenlere methiyeler dizerken…

 

Tutuşan gönülde bir buse niyetine kondurduğumuz her name.

 

Aslımıza uzak mı yoksa hüznün kıvrımlarında hazır ol’a duran yüreğin kıtaları?

 

Yorgunluğun miadı mı doldu yoksa sevgilinin nazarında bir yetim şarkı mıyız da infilak eden gök kubbede esir kaldık aşkın rahmetine uzak kalamadığımız satırlarda bir mizansen uğruna bocalarken aşkın nazire yaptığı bülbül benzeri deyişlerde top yekûn serildiğimiz…

 

Suskunluğumu talep ederken tahliye ediliyor sözlükteki tüm saklı ve edepli kelimeler.

 

Boyumun ölçüsünü almışken suskunluk nasıl ki mizacın izdüşümü, benlik bir deyişten sıyrılıp beylik bir söylemden de imtina edip belirsizliğe dair bir tümce tünemişken aklımın balyalarında saklı o gizeme… muhalif olduğum yine maruzat bellediğim yine kendimle kıyasıya kapışıp bir türeviymişçesine evrenin, son bir darbe alıyorum madem geçmişimdeki saklı hayaletlerden… demeyi de imtina edip sözünü yüreğimin balla kesiyorum ve anlık bir rötuş ile gazabını ve ihanetini kötülüğün sonlandırıyorum kısa süreliğine olsa bile.

 

Tümlendiğimin resmi belki de yarılanan ömürde ben bir çeyrek daha uzatırım gayesi ile ömürlük şikâyetlerimden sıyrılıp baş koyduğum sevgi muharebesi.

 

Annemin teyakkuzları belki de yine ana yüreğinde neye tekabül ediyorsa evlatları…

 

Dost meclisinde bir kuram mı yoksa kural mı sırlarımıza ortak ettiklerimiz?

 

Hakkın rahmetinde sual olmaz demenin verdiği bir hidayet menşeli inanılmaz bir güç yine peyda olan ben gözümü açtığım her yeni gün yeni bir milat bellerken.

 

Ömürlük hezeyanlardan muzdarip olduğum kadar yine aslıma ihanet etmenin de vebali… evet, zaman zaman şüpheye düştüğüm benliğin işgali yine benlik düzenekte beylik bir kıyımdan arda kalan ve son methiye: ne kendime dair ne de laf olsun diye sarf ettiğim.

 

İzdiham nedeni ne çok duygu.

 

İkbal derdi ne çok umut ve hayal yükü.

 

Gönülden süzülenlere gözden süzülenler iken eşlik eden.

 

Yüreğin mealini sunmaksa her şiirimde bir doku telaffuzu ile bir yürek teneffüsü yine vebali de sırları da evrene intikal eden.

 

Surelerden işliyorum maneviyatın hacmini; büyüyen o kartopunda ben bazen sıcak su ile eriyorum aslında beşeri gazabın bir uzantısı her meylettiğim güzelliği ansızın kaptırırken belki de yüreğin intihali yine son deyip de başa aldığım bir ömürlük yaşamı tek bir yazıya yığma telaşım.

 

Suretlerin devinimi.

 

Asılsızlığın iz düşümü.

 

Sözcüklerin vebali.

 

Kem bir göz değil de kem bir zihniyet yine kendime muhalif iken.

 

Galeyana gelenlerden uzak durma meselesi belki de yalnızlığın iz düştüğü hilalde ben kayan bir yıldızdan geride kalan üç beş toz bulutu iken.

 

Derli toplu kimliğin sunumu iken edepli cümleler.

 

Edebin açılımı iken sessizlik ve görünürde kabullendiğim ama kabul görmeyi de yürekten dilediğim.

 

Şimdimin mealini yazarken dünüm de kurcalıyor yine aklımda hangi handikap varsa ben asla taviz vermemek adına kimliğimden bir sureyi kerelerce yazarken yürek tahtama.

 

Emsalsiz bir hoşnutluk gerisi. Hakkın nezdinde neye tekabül ettiğimizin merakı değil de endişe duymamız gereken yine ihlâs yüklü yüreklerden olma temennimiz bir o kadar hidayetin sancağına asılı kalmamız.

 

Gönülden gönle kurulan köprüler yine aslına biat ve tüm kötülüklere inat.

 

Şimdinin de gücü yarına ulaşma amacımız mı yoksa kaygılarımız mı bizi bize uzak kılan belki bir o kadar yakın…

 

Zaman tükenirken diriliyorum.

 

Hacmindeyim, kovuğundayım sevginin ve aşkın rahvan kıyamında ben asla kıyıma uğradığıma inanmazken…

 

Bir med-cezir etkisi yapıyor kimi söylem kimi beyan kimi insan. Kulaçladığım rahmeti özümseyip ansızın şerh düşüyorum hayata belki de düştüğüm boşluğa yükleniyorum yine türevi hüznün kimi zaman umuda delalet ederken.

 

Sevdiklerimden uzak kılındığım.

 

Belki sessizce sevdiklerim.

 

Sessizce nefret edilebilen bir insan ihtimalini yok sayıp…

 

Aciz kimliğin hangi yüzündeyim? Ya da umurunda mıyım birilerinin… demekten tensiye edip devam ediyorum yoluma.

 

Dünden çıktığım yola ve bu yüzden bir türlü varamadığım o kayıp yaka yine arayı açtıklarım belki de aramın açıldığı mutluluk denen düzenek ve hicvinde ömrün, ben beyit tadında hayatlara özenirken.

 

Bir şairin kimliğine yakın hissettiğim ve şair ruhların deryalara denk düşen titrinde kaptı kaçtı bir masal da değil iken yaşamak denen o süreç.

 

Sözcüklerin dayatmasıyım.

 

Deyişlerin aşığıyım.

 

Kalemin sunumundayım ya da beni bana sunma amacı ile insanlarla kurduğum iletişimden yana mutluluğun en tepe noktasında yine bir kelamdan nasiplenip bir rüyadan uyanmamak adına.

 

Gözlerim açık gördüğüm bir rüya ve her kapadığımda tüten o yanık kokusu yine içimin beyitlerini bir silgi ile silme ihtimaline karşı gözlerimi aralıksız açık tuttuğum.

 

Serzenişte bulunduğum insanlar var ne de olsa dostun dosta nazı geçiyor.

 

Bazen kayıp düştüğüm o şiirsel zemin belki uyanmamak adına belki de dış uyarıcılarla gerçek hayata döndüğüm belki de bir kıstas ve hüviyetimi tescil ettirdiğim bir mecra, bir yansıma ama asla bir yanılsama değil.

 

Deli gücü var kalemin tüm günü çuvala koyduğum.

 

Beylik bir deyişle söndürüldüğüm ömürlük heyecanlarımı hala diri tutmak adına dingin hüviyetime sığındığım lakin erişemediğim o huzur katsayısı.

 

Sanırım meleklerin derin uykusunda benim nöbette olan.

 

Benim, yazan.

 

Benim, günahlarımı bir bir tahliye eden.

 

Benim, sevgiye şerh düşen bazense meleklerimi kanatlarından dürtüp, yazma sırası sizde, diyen.

 

Normale konuşlu kim ise yine aslıma ihanet etmenin zorluğu ile tıknefes koşan bir varlık gecenin isine, zikrine ve zifirine yenik düşmeden bilakis şevkin doruğunda, aşkın uzamında ve yüreğin de sancağını dört elle kavramış.

 

Bir türeviyim önceki hayatımın.

 

Bir nüansım belki de dünlük mecramda unuttuklarımı sonsuza kadar hatırlamamaya ant içtiğim.

 

Annemin dedikleri gün gibi ortada ve affettiklerim lakin tarafınca gazabına uğrayıp da bir türlü kötü yüreklerinden kim ise beni asla tahliye etmeyen ve etmeyecek olan.

 

Yeni sunumlar…

 

Yeni insanlar…

 

Gözlerimden yana dertliyim ve kulaklarımdan yana ne de olsa algılarım beni bana yorgun kılan ve duyumsadıklarım ile İlahi Gücün varlığına itaat etmekten mutluluk ve kıvanç duymanın ötesinde İlahi Aşkın da doruğuna çıkmaz üzere olduğum.

 

Zaman yalıyor dünü de maziyi de.

 

Aşk yalpalatıyor insanı ve daha çok seviyorsunuz ve daha’sını da talep ederken evrenden, siz sadece kulluğunuzu iştigal ediyorsunuz söz konusu sevgi, rahmet ve aşk iken yine inancın kıvancında Yaratandan ötürü yaratılana daha da bağlanıyorsunuz.

 

Tutuşan ilahi dürtüler.

 

Mecazi bir firarsınız belki de.

 

Yalayan nefsi ama yanmayan nefsin ateşi çünkü söndüren de sizsiniz hele ki tüm gücünüzle evrene ve İlahi Aşka tabi olduğunuza kani iseniz.

 

Ölü imgelerden medet uman bu anlamda yürek sesinden hallice faydalanıp yürek yürek çarpan bir hayat belki bir abdal belki tükenişin son merhalesinde küllerinden yeni hikâyeler yazan yine sevginin katsayısını her halükarda sunduğunuzun da beyanı yine kalemin yaz dediğine biat ve inatla severken tüm sevilmeme ihtimalini de yok sayıp.

 

 

 


( İzdiham Nedeni... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 16.06.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.