Zaman yalıyor sırları
Sırlı kapıları geceye açılan
O nahoş hengâmenin…
İmece usulü olmalı oysa acılar
Nasiplenip döngüden
Sırıtan kadere aldırmadan
Sür-git hayaller
Kimi kap-kaç
Kimi sonu gelmek bilmeyen vakur
yalanlar.
Gecenin uzamında hoyrat kıvılcımı
Gönül yangınında saklı olsa da
Yerin göğün telaşı.
Halden anlayan kim ise nakşeden
Issızlığı
Duvara çivileyen bir tablo
maharetinde
Hayat okulu, deyip de kaçkın
Hayallerin tınısına aldırmadan.
Hayli geçkin şarkılar nem’e tabi;
Gönlü yorgun deyişler ve dervişler
ise
Asılı kaldığımızın bileşkesi
İpi ile kimin iniyorsak kuyuya.
Bir isyandan özür borçlusun
Kimi zaman
Hatta yanlı bir gölgede
Ruhunla olmuşsan talan
Zehir zemberek kuytularda
Yaftalanan benlik
Üç kuruşa değişirken eskiyi
Nasılsa mazinin tasası
Derdin kelamı hangi satırsa…
Gök delinmeden
Yüreği sermeli
Aşkın istikametinde
Kör ve bağnaz sancılar
İçin alameti olsa keşke
Keyfe keder.
Hanidir yoksunuz da vefadan
Zamanla kul olmuşuz birbirimize
Azın çoğu
Belki yüreğin tekeri dönerken
İçin için
Havsalanda tutuklu mu yoksa
Bunca zaman içinde saklı tuttukların?
Kininden, kirinden uzak ömrün
Kalıbını bastığın
Kim bilir hangi satır arası?
Şimdini unutmadan
Göğe erdiğin dileklerinle
Yalan dolan küskünlerin
Zıt tebessümlerinde
Olmalı mı yarı alaycı bir kâbus
ertesi?
Tütenden değil
Kin tutandan kork
Sevgiye biat yüreği kazan
Sevdiklerinle hoş tuttuğun değil mi
Ömrün mizacı?
Top tüfek neye yarar
Hele ki vicdandan yoksunsa kulun
hicvi.
Zaman da tutmaz yasını
Paslı yürekten akan değil
Dilin sure tadında her bir kelamı.