Teyit merkezine düştü yine yolum;
aslıma sadığım ne de olsa.
Zapt ettiklerim akla zarar belki bu
güne kadar kıyamet binlerce kez kopmuştu ve nazenin varlığımla çoktan ardında
toz bırakan ölü bir yıldızdım ben.
Gözlerimdeki sureleri okumanı
isterdim.
İçimdeki yanardağı hissetmeni
dilerdim lakin ben senin içine düştüğün Gayya kuyusuna oldukça uzağım bu
anlamda acınması gereken kim diye, hayli sorguluyorum keza ahvalim de
sorguluyor beni hem de tümseklerde arıza çıkaran bir arabadan inip taban
teperlerken…
İçliğimde yalan yok, dostum.
Hiçliğimle de epeydir iştigalim
madem…
Devamı olmalı mı sence, demez olaydım
ne de olsa sözcükler tükenmiyor içimdeki ısrarcı duygu tutanağı ile epeydir
hasbıhal ediyorum madem.
Yüzün yok artık biliyorum.
Oysaki yüzüne çok aşinaydım bir
zamanlar.
Kinin kaldığı yerde kabarmış da
kabarmış ve ben büyüyen gölgenden pek bir uzağım.
Zamanın tınısında seyreden zengin
menşeli duyguların da kralı hani özümsediğim belki ayıplanan belki yüksündüğüm
zamanında ve şimdi hasat zamanındayım.
Öykündüğüm hiçbir şey yok sadece
kefe’nin iki tarafında tarttıklarımla tartmaya gücüm yetmeyenleri de Allah’a
havale edip dar pencerenden tutsak olduğun o küçük dünyaya bakıyor ve esefle
içimi geçiriyorum aslında tutkunu olduğun kıskançlık duygunla sen haşır
neşirken yine abartı sözcüklerin ve taraflı dostlarınla epey de havalarda
konmaktan dahi aciz iken evrenin her hangi bir tepesine… ne de olsa Kaf Dağının
zirvesindeki varlığın her şeye set çekiyor.
Küçümseyen insanlar var aslında
kendilerini yüceltip beni de görmezden geldiklerine dair yanlış bir tutumla
kuyumu kazmakla içli dışlı. Tanımıyorum hiç birini zira Tanrı da bihaber
varlıklarından ne de olsa içlerindeki boşluk onları çoktan cehenneme çiviledi
bile.
Sevmek idi maruzatımız bir zamanlar:
hani birbirimizi severken ve konuşurken dahi birbirimize kıyamazken. Bunun bir
mizansen olduğunu seneler sonra fark ettim.
Aslıma uygunum ben.
Asılsız olan söylemler ise bir
kulağımdan girmez iken… zaten diğer kulağım da eşi gibi güzelliklere meyyal ve
doğada bu kadar güzel renk ve ses varken asla da muhatap olmuyorum sırıtkan
mizaçlarında geniş bir yürek ve geniş bir mezhep taşıyanları da asla kale
almazken.
Bir göndermeden ibaret varlığın
aslında kendini kendine tanıtmaktan aciz ve anneliğini sorgulamazken şimdi mesken
tutmuşsun pek çok eski dürtüyü üstelik bilfiil konuştuğumuz ve sadece ikimizin
arasında sır olarak kalmaya mahkûm iken şimdi teranenden herkes nasipleniyor
oysaki bana özel bir sunum sanmıştım her sözcüğünü ve ben senin saçlarını
sevgiyle örerken bilemedim tarafınca topa tutulduğumu.
Belki hayallerimiz kadar küçük
dünyalarımız.
Belki hayallerimiz kadar enginlerin
engini.
Hayali olmayanlar da var.
Hayallerini gerçekleştirip
güzelliklere de adım adım yaklaşan.
Öğreniyorum her yeni gün sayısız şey
öğreniyorum.
Mesela insanlar nasıl kazan kaldırır?
İnsanlar nasıl sevmekten vazgeçer?
Aldatıldığımı öğreniyorum günbegün.
Aldatmak nasıldır ve neye dairdir,
gibi sorularımın cevabını öğrenmeye niyetli değilken sevgimi büyütmeyi
öğreniyorum anbean, günbegün.
Zamirler var/mış.
Gizli özneler de.
Zamansız gidişinle zamansız
yalnızlığımın katlandığını gözlemleyenlere de cevabımı veriyorum: ben asla
yalnız değilim.
Kalabalık cüssenle ve yanlı
dostlarınla kendine saraylar kurmuşsun ama o saraya layık olmak da her babayiğidin
harcı değil çünkü sen yalan sevgilerinle gözünde büyüttüğün kimliğinle önce
dost olmayı beceremedin.
Çok şey zan altında.
Çok insan da.
Muteber sıfatlar ise hak edilir
durduk yerde kimse kendine bu sıfatları ön göremez, eski dostum.
Gölgemle kavgalı olduğum zamanlardan
geldim ben ve sen benim hayallerimi çalıp kendine yeni ama çalıntı bir dünya
yarattın.
Oysaki özgün olduğunu sandım ben
senin bir ömür yanındayken bilemedim de içindeki kuyuda neleri ve kimleri
öldürdüğünü.
Gerçekten sevmiştim seni.
Bağnaz sancılarınla mutlu olduğunu
iddia etme bil ki rol çok sırıtmış yüzünde zaten yüzün de kaybolmuş oysa
yüzünle gurur duyardım bir zamanlar ve sen bunu asla kabul etmez en güzel yüzün
ve hayallerin bana ait olduğunu savunurdun, ben ise güler geçerdim yoksa
kendimi bu kadar çok beğenip aynı yerde saymama vesile olurdu senin bu yalancı
iltifatların.
Sevdiklerinle hasbıhal ettiğini
unutmuşsun aslında sevildiğini sanıp sevdiğini sandıkların.
Sandıklarımda saklı sayısız kara kutu
var, eski dostum öncelikle Allah katında paylaştıklarımız var tek tanığın
sadece Allah olduğu.
Sevdikçe büyüyenlerdenim ama içindeki
çocuğu değil sadece maneviyatını ve sevgisini pay edenlerden yoksa asla iki üç
kişi ile sınırlı da değil hani.
Tükenmediğini görmek büyük mutluluk.
Belki de herkese komik ve garip gelen
uçuk hayallerim.
Ama ben bu hayallerimi gerçeğe
dönüştürüyorum her gün ve kimseler bunu asla idrak edemez çünkü yazmadığım ve
söylemediğim çok şey var sadece yüce Yaratıcı ile muhatap olduğum.
Bir dogma ürünü değilim.
Yanlış üretim asla değilim.
Gerçi hayli uçuk ve akla zararım ama…
kimseye zararım yok en azından hele ki tüm zararı sadece kendime verdiğim bu
anlamda kimse beni benim yaraladığım kadar yaralayamaz.
Niyazlarım kabul gördükçe…
Kusurlarımı fark ettikçe…
Ruhuma daha da çeki düzen verdikçe…
Sevmeni dilerdim ama gerçekten
birilerini sevmeni… sever gibi gözükmediğin ve gönülden sevdiğin… benim bir
zamanlar seni sevdiğim gibi.