Aslına rücu eden göğün ırmaklarında dolaşan kafiye tadında istilası yine beylik zincirleme kazalarında usul yüreğin, dün bazlı bir istikametten yolu düşüp de yarına.

 

Varlığın hikmeti sanki yorgun bir telaffuz acziyeti beşerin, kuramları ihlal edip kuruntulara sebebiyet veren.

 

Göğün şafağına tutsak yıldızdan düşüp de yolum gece benzeri bir hüznü baş tacı yapmaktan imtina etsem de ve elleri böğründe şiirin ben geçişler yapıyorum, kırpık zamanın illet tezahüründe günü nasıl oluyor da yirmi dört saat olarak bölüyoruz hâlbuki zaman özürlüyüm ben ve neşe özürlü yörüngemde nameler serpiyorum sessizliğin coğrafyasına.

 

Kıtalarda soluk bulutlar var yine efkârın boğumlarında, gök kubbenin esiri olmuş nice bulut…

 

Ufkuma hâkim dünüm; dün menşeli mutluluğum hani neredeyse düşeceğim yakasında hayatın ki çok da umurunda… ne insanlığın tutulduğu o tek hücre ne de nefsin hükmünün sona ermediği cehennem kaçkınları…

 

Mecburi istikamet…

 

Gölgesi olmayan bir ağaca toslayıp anlıyorum hanyayı konyayı belki zifirin etkisidir belki zulmün nefesine iştirak eden yarı ölümlü beyitlerdir az sonra kopacak fırtınada kaçacak değil aradığım.

 

Nöbetimi yeni devraldım.

 

Sürrealist bir kaçıştan yeni döndüm aslında kaçkın imgelerin boğazına sarılıp o kördüğümü çözmek adına ettiğim hasbıhal itibariyle adımın deliye çıktığı sessiz mahkeme.

 

Sevmek nasıl ki maruzatım… kuru başıma kimi sevdiysem…

 

Yalan mademki uzağımda kalan… gerçeklere ulaşmak adına yalanlara sığınmak zorunda kalıp gerçekleri kurgularken köhne bir şiirde takılmışlığım ve zaman beni çoktan nakavt etmişken.

 

Özrüme sahip çıkıp…

 

Yalanların bitiminde ben pembeye kanıp…

 

Siyah çoktan kanıma girmiş olsa da…

 

Kırdığım hangi pot ise ve devirip posta koyduğum acıdan da fazlası yine içimdeki haşmetli duyguların tefsirini yazmak adına.

 

Dingin buklesinde rüzgârın salındığım; zaman menşeli kayıplarımın pek de umurumda olmadığı…

 

Kulvarında beyitlerin, sır kâtipleri var gecenin ve ölü padişahın.

 

Tutsak olduğum kadar tutarsız duyguların hicvinde bir köhne şiirim adeta yine içimdeki patavatsızlığa ramak kala kıyametin kopacağına delalet şu deli sağanak.

 

Zaman tesirli bombayım; zamandan yana derdim; zamansız dünyalığım ve amansız insanlığım aslıma şerh düşmekle insanlığımı tescillemek arasında sayısız kez gidip geldiğim.

 

Gecenin büyüsüne tavım ve görünmez bilinmez ne ise kim ise yine içimdeki iksire sevdalı…

 

Düşlerin şevkinde aksayan ne ki?

 

İç sesimden yoksun olduğum bin yıllık ömrümde yazdığım ne ki şu son birkaç sene?

 

İtiraf etmeyi diliyorum anbean ve içimin kuytularında büyümeyi erteleyen o çocukla iştigalim.

 

Bir kör gözüm bir duymaz kulağım var iken fi tarihinde, meşrebi geniş söylemler çalınıyor da kulağıma ve şahit olduğum izleklerde büyüyen retinasına nasıl ki vakıfım gönül gözümün…

 

Şehit olmayı diliyorum.

 

Şehir olma özlemim baki.

 

Aşk ne kursağımda ne de çalınan umutlarımdan eksilir ne de olsa aşkın şeceresinde bir kör noktayım bir o kadar sevdalısı olduğum hayatın elemiyim bazı bazı belki köhne bir zihin belki tutsak bir şiir belki çocukluğumdan bu yana terk etmediğim hayallerim…

 

Fevri dokunuşlarım var.

 

Fevri sevda masallarım.

 

Fevri kimliğim bazen boyutsuzluğuma damga vurduğum bazen bayat ekmeği suya banıp şükür ne demekmiş ant içtiğim rahmete biat, elemi de kederi de yolcu ettiğim.

 

Tüfeklerin nazarında kurşuna dizildim bir ömür, yüreklerin kurşun ağırlığında taşıdığı sevda ve özlem neymiş, ezberledim surelerin ardından okuduğum her fırsatta sabır kadar yeknesak o duyguya olan hayranlığım: zor olsa da dayanmak; imkânsız olsa da kavuşmak; yalan olsa da dünyadaki nimetler…

 

Ölümün tok nefesinde boyun eğdim hangi sevdiğimse arkasından ağıtlar yaktığım aslıma riayet edip ön koşul bildiğim rahmetin tutsaklığında ben kadere olan boyun eğmişliğimle mermer kadar beyaz alnımda belki mezar taşımda yazılmasını vasiyet ettiğim o şiir.

 

Haykırdığım kadar yalnızım.

 

Haykırdığım kadar sevdalı.

 

Haykırdığım kadar dünyanın nimetlerine karşı umarsız.

 

Şimdimin şefaatinde; dünümün de külliyesine ve azınlık bildiğim duygularımda ordular kadar geniş muhteviyatı ile ben derlerken masalları, şiirleri ve bilinmezin hicvine yenik düşüp de aşkın imzasına tutkulu.

 

 

 


( Haykırdığım Kadar Yalnızım... başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 29.06.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.