Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 1.07.2018
Okunma Sayısı : 1427
Yorum Sayısı : 0

SAHBE-İ KİRAM VE İMTİHAN

     Sahabe-i kiram öyle ızdıraplar ve eziyetler çektiler ki, Allah’ın yardımı nerede kaldı diyecek kadar bunaldılar.

2/BAKARA-214: Em hasibtum en tedhulûl cennete ve lemmâ ye’tikum meselullezîne halev min kablikum messethumul be’sâu ved darrâu ve zulzilû hattâ yekûler resûlu vellezîne âmenû meahu metâ nasrullâh(nasrullâhi), e lâ inne nasrallâhi karîb(karîbun). Yoksa siz, kendinizden önce geçenlerin başına gelenlerin, sizin de başınıza gelmedikçe, cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Onlara (öyle) şiddetli belâ ve sıkıntılar (felâketler) dokundu ki, Resul ve onun yanındaki âmenû olanlar: “Allah'ın yardımı ne zaman?” diyecek kadar sarsıldılar. Allah'ın yardımı gerçekten yakın değil mi?


     Ey Müslümanlar onlar üç sene muhasarada aç kaldılar. Her türlü eziyeti çektiler. Sizler onların çektiklerini çekebilir misiniz? En ufak bir sıkıntıda hemen isyan bayrağını açıyor, veryansın şikâyet ediyorsunuz. Siz onlar gibi hiç aç kaldınız mı? Aç değilsiniz ama şeytan sizleri aç kalacağınız konusunda korkutuyor değil mi?

3/ÂLİ İMRÂN-186: Le tublevunne fî emvâlikum ve enfusikum ve le tesmeunne minellezîne ûtûl kitâbe min kablikum ve minellezîne eşrakû ezen kesîrâ(kesîran), ve in tasbirû ve tettekû fe inne zâlike min azmil umûr(umûri).                                                          Mallarınız ve canlarınız hususunda siz mutlaka imtihan olunacaksınız. Sizden önce kitap verilenlerden ve şirk koşanlardan elbette birçok incitici (sözler) duyacaksınız. Eğer siz sabrederseniz ve takva sahibi olursanız ki bu muhakkak, işlerin “âzim” olanlarındandır.
Sizlerde eğer Allahû Tealâ’nın seçtiklerindenseniz ve bu yola baş koymuşsanız, mutlaka ve mutlaka mallarınızla, canlarınızla, yakınlarınızla ve sevdiklerinizle imtihan olacaksınız. Etrafınızdan türlü incitici sözler işiteceksiniz.

     Mutluluk için imtihanlardan geçeceksiniz. Her imtihandan zikir ve sabırla daha da güçlenerek çıkacaksınız. Allah’ın dileğinin sadece sizin mutluluğunuz olduğunu mutlaka bilin.
Mutluluk sizin de hakkınız ama ona lâyık olmak mecburiyetindesiniz.

9/TEVBE-126: E ve lâ yerevne ennehum yuftenûne fî kulli âmin merreten ev merreteyni summe lâ yetûbûne ve lâ hum yezzekkerûn(yezzekkerûne).                                                                Ve onlar, senede bir veya iki kere imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra tövbe etmiyorlar (Allah'a yönelmiyorlar) ve onlar zikir yapmıyorlar (Allah'ın ismini ardarda tekrar etmiyorlar).

21/ENBİYÂ-35: Kullu nefsin zâikatul mevt(mevti), ve neblûkum biş şerri vel hayri fitneh(fitneten), ve ileynâ turceûn(turceûne).                                                                                                     Bütün nefsler, ölümü tadıcıdır. Sizi, hayır ve şerr fitneleri ile imtihan ederiz. Ve Bize döndürüleceksiniz.

     Bütün insanlar ölümü tadacaktır. İnsanlar hayatlarını yaşadıktan sonra bir gün öleceklerdir. Sonra kıyâmete kadar insanlar uyanmayacaklardır. Her insan, zaman onun hayatta olduğu güne geri döndüğünde hayatta olacak, sonra da Mahşer Meydanı'na uçacaktır. Ve "Ne kadar kaldın?" diye sorarlarsa "ya yarım saat ya bir saat ya da bir gün veya bir günden biraz daha fazla" gibi cevap vereceklerdir.

     Bütün insanlar, hayır ve şerr ile imtihan olunurlar. Derecat kaybettikleri ve kazandıkları olayları yaşarlar. Kişi öldüğü an ruhun döneceği yer Allah'tır.

     “Ne mutlu onlara ki, ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştırmışlardır.”
     “İşte onlar Allah'ın evliyalarıdır.”

2/BAKARA-155: Ve le nebluvennekum bi şey’in minel havfi vel cûi ve naksın minel emvâli vel enfusi ves semerât(semerâti), ve beşşiris sâbirîn(sâbirîne).                                                  Ve sizi biraz korku, biraz açlık, biraz da maldan, candan ve ürünlerden eksiltmekle imtihan ederiz. Sabredenleri müjdele.

     Bu ayet sebebiyle birçok insan "Allah bizi imtihan olalım diye yaratmıştır" fikrini savunmaktadır. Şeytan, aslî emirlerle, vasıta emirleri birbirine karıştırmakla insanları yoldan çıkarır. Aslî emir Allah'a kul olmak, teslim olmaktır. İmtihan olmak, aslî emir değildir. Emirlerin gerekliliği istikametinde bunlar vasıtalardır. Namaz kılarak, oruç tutarak, zekât vererek, hacca giderek, kelime-i şahadet getirerek Allah'a kul olmak mümkün değildir. Bunların hepsi de kurtuluşun temel vasıtaları olan ibadetlerdir. Allah'a ulaşmayı dilemekten başlayan, ruhu, vechi, nefsi ve iradeyi Allah'a teslim etmekle son bulan 7 safha ve 4 teslim hedeflerdir. İbadetleri yapmadan hedefe ulaşılmaz. Vasıta emirler (araçlar), hedeflerle (amaçlar) karıştırılmamalıdır. Teslim olmak için vasıta emirleri gerçekleştirmekle mükellefiz.

     İmtihan edilmek için dünyaya getirildiğini zanneden herkes, imtihanlardan bir kısmını başarıyla geçtiğinde Allah'ın cennetini hakettiğini düşünmemelidir. Çünkü kişi dünyadaki bütün imtihanlardan geçse, Allah'a ulaşmayı dilemedikçe kurtulması mümkün değildir. Mutlaka cehenneme gider. İmtihana gelince, Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve sahâbe ablukaya alınmışlar, aç bırakılmışlar ama dayanmışlardır. Biliyorlardır ki yaşanan bir imtihandır ve geçecektir. Açlıkla uzun mücâdele günleri geçirmişlerdir. Sonra Allahütealâ onların rızıklarını bollaştırmıştır.

     Allah'a ulaşmayı dilemek insanı mutlaka cennet saadetine ulaştırır. Geri kalanı zor değildir. Allah gerçekleştirecektir. Allah kişiyi kendisine ulaştırmayı diler ve ulaştırır. Bunun için gerekli bütün şartları vücuda getirir. Siz bir şey yapmazsınız, Allah sizin için yapar. Siz sadece iradenizi kullanarak, Allah'a ulaşmayı dilersiniz. Mutlaka neticede ruhunuz Allah'a ulaşır. Korku, açlık, mallardan eksiltme, canlardan eksiltme imtihan olsa bile amaç değildir. İmtihanlar teslimin vasıtasıdır.

29/ANKEBÛT-2: E hasiben nâsu en yutrekû en yekûlû âmennâ ve hum lâ yuftenûn(yuftenûne).                                                                                                                        İnsanlar, "amenna (îmân ettik)" demekle imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar?

     İnsanların "Biz îmân ettik. Allah'a inanıyoruz." demeleri yeterli değildir. İnsanlar ruhlarını hayatta iken Allah'a ulaştırmaya inansalar, gene bir şey ifade etmez. Ne zaman ki insanlar Allah'a ulaşmayı dilerler, işte o an, imtihana çekilmekten kurtulurlar. Sadece bir tek dilek, kişiyi âmenû kılar. Âmenna kelimesi, biz îmân ettik demektir. Âmenû, kelimesi ise hem Allah'a inananlar hem de Allah'a ulaşmayı dileyenler için 2 ayrı mânâda kullanılır.

     Kim Allah'a ulaşmayı dilerse, o mutlaka kurtulur. Mutlaka Allah'ın cennetine girer. Allahütealâ o kişiyi de imtihan eder. Allah'a ulaşmayı dileyen bu kişi yanlışlıklar yapıp derecat kaybetse bile kazandığı dereceler kaybettiklerinin daima yüz katı olacaktır. 1 derece kazanan bu kişinin amel defterine 100 derece yazılacakken 1 derece kaybettiği zaman 1 derece yazılacaktır. Bir insanın cennete girebilmesi içinse kazandığı derecelerin kaybettiği derecelerden fazla olması lâzımdır.

     Allahütealâ kişi Allah'a ulaşmayı dilediği an, onun bütün günahlarını örter, (14. basamakta 12 tane ihsanla) mürşidine ulaşıp tâbî olduğu an, günahlarını bu sefer de sevaba çevirir, kişiye mağfiret eder. Ondan sonra da kişi o güne kadar herbir hayır için 1'e 10 kazanırken 1'e 100 kazanmaya başlar. Ruhu gök katlarında yükseldikçe bu kazanç 100, 200, 300, 400, 500, 600 ve 700 kata kadar yükselir. Kısaca Allahütealâ o kişinin cehenneme gitmesini gerektiren bütün faktörleri devreden çıkarmıştır.

     İşte kim Allah'a ulaşmayı dilerse o imtihanı vermiştir ve onun gideceği yer mutlaka Allah'ın cennetidir.

29/ANKEBÛT-3: Ve lekad fetennellezîne min kablihim fe le ya’lemennellâhullezîne sadakû ve le ya’lemenel kâzibîn(kâzibîne).                                                                                         Ve andolsun ki onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah sadıkları da (doğru söyleyenleri de) tekzip edenleri de (yalancıları da) mutlaka bilir.

     Sadece iki tür insan vardır: Doğru ve yalan söyleyenler. Bütün Resuller Allah'ın doğrularını söylemek ve yaşamakla ve de yaşatmakla vazifelidirler.

     Allahütealâ, doğru söyleyenleri de (sıddîkleri) yalan söyleyenleri de (kâfirleri) bilir. Kâzibîn, tekzip edenler; sadakû, sadıklar ve doğru söyleyenler demektir.

29/ANKEBÛT-4: Em hasibellezîne ya’melûnes seyyiâti en yesbikûnâ, sâe mâ yahkumûn(yahkumûne).                                                                                                                                 Yoksa seyyiat işleyenler (kötülük yapanlar), Bizim imtihanımızı geçeceklerini mi sandılar? Hüküm verdikleri şey ne kötü!

     Seyyiat işleyenler, amelleri boşa giden Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerdir. Bir insan Allah'a ulaşmayı dilemezse o kişinin gideceği yer cehennemdir.

     Allah’ı ve Resulünü sevin, hiç kimseye eziyet etmeyin, sıkıntı vermeyin. İnsanlar kendileri için değil, başkaları için hayattadırlar. Başkaları için olun. Onlara sevgi ve mutluluk vermek için yaşayın. Bu her an Allah ile olmak demektir. İnsanlar yalnız Allah ile olduklarında mutlu olabilirler.


Allah razı olsun
Burhan AKSU

 

( Sahbe-i Kiram Ve İmtihan başlıklı yazı mihrimah tarafından 1.07.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.