ŞERİAT
İSTEMİYORUZ DİYEREK ŞERİATE KÜFREDENLER MÜSLÜMAN OLDUKLARINI ZANNETMESİNLER…
45/CÂSİYE-18:
Summe cealnâke alâ şerîatin minel emri fettebi’ hâ ve lâ tettebi’ ehvâellezîne
lâ ya’lemûn(ya’lemûne).
Sonra seni,
emirde (Allah'ın emrinde) şeriat üzere kıldık. Öyleyse ona (o şeriate) tâbî ol!
Ve bilmeyenlerin hevalarına uyma!
22/HACC-67:
Li kulli ummetin cealnâ menseken hum nâsikûhu fe lâ yunâziunneke fîl emri ved’u
ilâ rabbik(rabbike), inneke le alâ huden mustekîm(mustekîmin).
Ve Biz, bütün
ümmetler için mensek (tek bir şeriat) tayin ettik. Onlar, onunla (o şeriatle)
amel ederler (etsinler). Öyleyse emrim konusunda seninle niza etmesinler
(çekişmesinler). Sen, Rabbine davet et. Muhakkak ki sen, mutlaka mustakîm
(Allah'a doğru istikametlenmiş) olan hidayet üzeresin.
Hidayet
âyetlerinin en önemlilerinden birisi bu âyettir. Allahütealâ burada ezelî ve
ebedî şeyin hidayet olduğunu söylüyor.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) 14 asır önce Nebî-Resul olan bir hidayetçiydi,
hidayete erdiren'di, Devrin İmamı'ydı. Ve bütün insanları hidayete davet etti:
Peygamber Efendimiz (S.A.V) ve bütün sahâbe, Allah'a çağırıyorlardı.
Peygamber Efendimiz (S.A.V), Rabbine davet etmek emrini almıştır. O, Allah'a
istikametlenmiş (Allah'a ruhu ulaştıracak) olan bir hidayet üzeredir.
5/MÂİDE-48:
Ve enzelnâ ileykel kitâbe bil hakkı musaddıkan limâ beyne yedeyhi minel kitâbi
ve muheyminen aleyhi fahkum beynehum bimâ enzelallâhu ve lâ tettebi’ ehvâehum
ammâ câeke minel hakk(hakkı) li kullin cealnâ minkum şir’aten ve
minhâcâ(minhâcen) ve lev şâallâhu le cealekum ummeten vâhıdeten ve lâkin li
yebluvekum fî mâ âtâkum festebikûl hayrât(hayrâti) ilâllâhi merciukum cemîan fe
yunebbiukum bimâ kuntum fîhi tahtelifûn(tahtelifûne).
Ve (Ey
Muhammed) sana ellerindeki kitapları tasdik edici (doğrulayıcı) ve onu koruyucu
olarak bu Kitab'ı hakk ile indirdik. Artık onların aralarında Allah'ın
indirdiğiyle hükmet ve sana Hakk'tan gelenden ayrılıp da onların hevâlarına
uyma. Sizden hepiniz için (tek) bir şeriat, ve açık bir yol belirlemiştik. Ve
Allah dileseydi, elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Ancak bu sizi, verdikleri
ile denemek içindir. O halde hayırlarda yarışın! Sizin hepinizin dönüşü
Allah'adır. O zaman hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri, size haber verecek.
Allahütealâ
nasıl bütün peygamberlere aynı hedef emirleri vermişse, bu hedefleri
gerçekleştirmek için gerekli vasıta emirlerin de ayni olduğunu görüyoruz.
Kur'an’ı Kerim'deki kısas emrini Allahütealâ bütün din mensuplarına vermiştir.
Âyette Yahudilerden bahsediyor. Allahütealâ ve Hz. Musa'ya, kısas emrini Yahudiler
arasında tatbik etmesini emrediyor. Çünkü kısas emrini üzerlerine farz
kılmıştır. Allahütealâ âyette: "Kim bunu bağışlar da (kısas hakkından
vazgeçerse) o kendisi için (günahlarına) kefaret olur.' buyuruyor.
Ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in bu uygulaması açısından, diyor ki: "Kim
Allah'ın indirdiği ile hükmetmezse, onlar zalimlerdir.' Bundan evvelki âyet-i
kerimede aynı kişilerin kâfirler olduğunu söylüyordu. Burada da yaptıkları adaletsiz
davranışlarla hem kendilerine hem de başkalarına zulmeden zalimler olduğunu
anlıyoruz. Kişi başkasını haksız yere öldürürse hem öldürme sebebiyle ona
zulmetmiş hem de Allahütealâ'nın haram kıldığı bu davranışı sebebiyle kendi
nefsine de zulmetmiştir.
Allah razı
olsun.
Burhan AKSU