Son haftalarda birbiri ardına her türlü kaba şiddet gören, işkence edilen, cinsel istismar ile taciz ve tecavüze uğrayan, vahşi bir şekilde canice katledilen kayıp çocukların haberiyle ülke çalkalanmaya başladı.

Olaylar art arda gündeme düşmeye başlamış ve tüm ülkeyi derinden etkilemişti. Kayıp haberlerinin ardından ilk acı haber 22 Haziran’da Ankara’nın Polatlı ilçesinde kaybolan 8 yaşındaki Eylül Yağlıkara’yı günlerce süren arama çalışmalarının ardından acı haber 1 Temmuz’da geldi.

Son dakika diyen haberlerde küçük Leyla’nın cansız bedenine kaybolduğu köye 1 km uzaklıkta yeni dikilmiş elektrik direğinin dibinde gömülmüş halde ulaşıldığı öğrenilmesi ülkede büyük acı yaşanmasına neden oldu.

Küçük Eylül’ün vahşice öldürülmüş halde cansız bedeninin bulunması yürekleri dağlarken tüm gözler 15 Haziran’da Ramazan Bayramı’nın 1’inci günü kaybolan 4 yaşındaki Leyla Aydemir’e çevrildi.

Ailesiyle birlikte bayramlaşmak amacıyla gittikleri dedesinin yaşadığı Ağrı’nın Bezirhane Köyü’nde kaybolan ve Jandarma, AFAD, UMKE, Kızılay ve arama kurtarma ekiplerince 18 gün süresince yoğun bir şekilde aranan Leyla Aydemir’in de acı haberi 2 Temmuz günü geldi.

Kayıp çocuk vakalarından bir yenisi de Hatay'ın Hassa ilçesinde, Amanos Dağı eteklerinde Arpalıuşağı Mahallesi'ndeki yakınlarına ailesiyle birlikte ziyarete giden 6 yaşındaki konuşma engelli olan Ufuk Tatar, zihinsel engelli bir yakınıyla ormanlık alanda bulunan kaynaktan su doldurmaya gider. Bir süre sonra çocuğu su kaynağının bulunduğu alanda bırakarak bölgeden ayrılan aile yakını geri döndüğünde Ufuk Tatar'ı bulamaz. Arama çalışmaları güvenlik güçlerince devam etmektedir.

Diyarbakır’ın Silvan ilçesine 18 kilometre uzaklıkta bulunan Malabadi Mahallesinde oturan Mehmet Şah Yılmaz, hayvanları otlatması için oğlu Yusuf Yılmaz’ı meralık alana gönderir. Akşam olduğunda eve dönmemesi üzerine hayvanların otlatıldığı yere giden baba Yılmaz, oğlu Yusuf’u bulamaz. Tüm aramalara rağmen hayvanları otlatmaya götüren 14 yaşındaki Yusuf Yılmaz’dan haber alınamaz.

Siirt’in Pervari İlçesinin Güleçler Köyü’nde oturan 15 yaşındaki Salih Oral’da sabah saatlerinde babasına ait eşekle köyün yakınındaki Botan deresine gitmek üzere evden çıkar. Akşam saatlerinde yanında götürdüğü eşeğin yalnız olarak eve dönmesi üzerine dere kenarına giden aile yakınları Salih Oral’ın izine rastlayamazlar. Güvenlik güçlerine bildirilmesiyle arama çalışmaları başlatılmıştır.

Son olay ise Van’ın İpekyolu ilçesine bağlı Alipaşa Mahallesi’ndeki evinden 24 Haziran’da çıktıktan sonra bir daha dönmeyen 16 yaşındaki Derya Gül’den geldi. 

Saymakla yazmakla bitecek gibi değil. Duyulan her kayıp çocuk haberiyle birlikte yürekler ağızda, gözler ekranlarda alınacak umut dolu haberleri bekliyoruz. Ülke genelinde yaşanılan bu acıların tarifini ne yazık ki anlatacak bir tek kelime dahi bulmak imkânsızdır.  

İnsanların yüreğini parçalayan bu acı olayların tüm yurt genelinde büyük tepki toplamasıyla birlikte gözler kayıp çocuklar vakasının artış göstermesine çevrildi.

Bu konuda Türkiye İstatistik Kurumu’nca (TÜİK) hazırlanmış olan Adli İstatistik verilerine göre 2008-2016 yılları arasında resmi olarak kayıp müracaatı yapılan çocuk sayısının 104 bin 531’e ulaştığı görüldü.

TÜİK’in açıklamış olduğu Adli İstatistiklere göre, kaybolan çocuk sayısının 31 bin nüfuslu San Marino, 36 bin 656 nüfuslu Lihtenştayn ve 56 bin 810 nüfuslu Grönland’ın da aralarında bulunduğu 16 ülkenin nüfusundan daha fazla olduğu görüldü.

97 bin nüfuslu Ardahan, 82 bin nüfuslu Tunceli ve 80 bin nüfuslu Bayburt’tan daha kalabalık olan kayıp çocukların 59 bin 435’i kız çocuklarından oluşurken 45 bin 96'sını ise erkek çocukların oluşturduğu görülüyor.

Kayıp çocuklardan 11 yaş ve altı 7 bin 114, 12-14 yaş 28 bin 895, 15-17 yaş 68 bin 312 ve yaşı bilinmeyenlerin sayısının da 210 olduğu açıklanan TÜİK'in verilerine göre 11-17 yaş arası kız ve erkek çocuklardan 2008 yılında 38, 2009 yılında 143, 2010 yılında 271, 2011 yılında 867, 2012 yılında 750, 2013 yılında 891, 2014 yılında bin 17, 2015 yılında 969 ve 2016 yılında ise 148 kişi kayıp ilanı verildikten sonra bulunduğu görülüyor.

TÜİK edinilen bilgilere göre, 2008'de 4 bin 517, 2009'da 5 bin 81, 2010'da 8 bin 81, 2011'de 10 bin 67, 2012 yılında 12 bin 474, 2013 yılında 16 bin 218, 2014 yılında 18 bin 696, 2015 yılında 17 bin 706, 2016 yılında ise 11 bin 691 çocuk kayıp olarak bildirilmiş.

Verilere göre kayıp 104 bin 531 çocuğun 59 bin 435'ini kız çocukları, 45 bin 96'sını ise erkek çocuklar oluşturdu. Kayıp çocuklardan 11 yaş ve altı 7 bin 114, 12-14 yaş 28 bin 895, 15-17 yaş 68 bin 312 ve yaşı bilinmeyenlerin sayısının da 210 olduğu açıklanan TÜİK'in verilerine göre 11-17 yaş arası kız ve erkek çocuklardan 2008 yılında 38, 2009 yılında 143, 2010 yılında 271, 2011 yılında 867, 2012 yılında 750, 2013 yılında 891, 2014 yılında bin 17, 2015 yılında 969 ve 2016 yılında ise 148 kişi kayıp ilanı verildikten sonra bulunduğu görülüyor.

İstatistik rakamlarını incelediğimizde olayın ne kadar ürkütücü ve devasa boyutlarda olduğunu görüyoruz. Son günlerde birbiri ardına her türlü kaba şiddet gören, işkence edilen, cinsel istismar ile taciz ve tecavüze uğrayan, vahşi bir şekilde canice katledilen kayıp çocukların haberiyle ülke çalkalanmaya başladı.

Her kayıp çocuk haberinin, taciz ve tecavüz haberinin, şiddet ve cinayet haberinin ardından sonra medya organlarında “idam edelim” ya da “asmayıp keselim” vb gibi sözlerden geçilmez oluyor. O an ki olayın duygu yoğunluğu ile yaşanan bu tepkisel durumlarla insanlar bu vahşi suçu işleyen sapık ruhlu mahlûklardan birinin asılmasıyla soruna kalıcı çözüm getirilmeyeceğinin farkında olamıyorlar. En ufak bir hatalı kararla, davranışla geri dönüşü ve telafisi mümkün olmayan bir ceza olarak değerlendiriyorum idamı. Bu nedenle defalarca dile getirdiğim gibi ben idam cezasına karşıyım. Ayrıca idam cezasının caydırıcılığı olduğu doğru değildir. Eğer böyle olmuş olsaydı şu an idam cezası olan ülkelerde bu suç halen var olmazdı. İdam cezasıyla halı altına süpürülmeye çalışılan bu soruna kesin çözüm getirilmeyecektir. İdam dışında bu vahşetlerin, bu tecavüz olayları ile cinayetlerin önüne geçmek için ceza kanunumuz yeniden elden geçirilerek olabildiğince en ağır cezalar getirilmeli, yargılamalarda iyi hal indirimi, tahrik indirimi gibi olaylara kesinlikle son verilmeli ve bununla beraber bu iğrençliklerin, bu sapkınlıkların önüne geçilebilmesi ve en aza inebilmesi amacıyla toplumun bu konuda sağlıklı bir şekilde bilgilenip bilinçlenebilmesi için cinsel konularda eğitimlerin yer alacağı eğitim sitemimiz aile eğitimini de kapsayacak şekilde yeniden gözden geçirilerek düzenlenmeli diye düşünüyorum. Bunları sağlamak ve yerine getirmek ise devletin yükümlülüğündedir.

( İdam İstemekle Asıl Sorun Bitmez başlıklı yazı AliHaydar tarafından 17.07.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.