Büyüklerimiz öyle derdi ''Bir kahkaha bir kilo pirzola'' Rahmetli babaannem
de ''Allah gülmekten ayırmasın.''diye dua eder dururdu. Bir bilimsel
araştırmada gülümseme için şu tespit yapılmıştır. "Göz, tüm vücuttaki en
hızlı tepki veren kastır. Saniyenin 100'de biri sürede kasılır. Gülümsemek için
17 kas kullanırken, kaş çatmak için 43 kas harekete geçer.'' Öyle ise ne
duruyoruz ki gülmeye ve güldürmeye çalışmak yapacağımız işlerin başında
geliyor... Her şeyden önce hayata gülümseyelim... O bunu hak ediyor çünkü...
Önde gelen birçok mizah yazarının ve benim de kabul ettiğim bir olgudur ki
mizah baskının, düzensizliklerin, çatışmaların, anlaşmazlıkların çok olduğu
toplumlarda yeşerir, boy verir. Mizah bir eleştiri biçimidir genelde, mizahçı
da çoğu kere toplumda gördüğü aksaklıkları hem yazarak hem de çizerek diğer
insanlara anlatmaya çalışır. Ünlü Avusturyalı Psikiyatr Sigmund Freud ''Espri;
otoriteye bir başkaldırıyı, onun baskısından kurtulmayı simgeler.'' demiştir.
''Batı kaynaklarına göre mizahın kökeninin M.Ö.4 ve 5.yy'da Yunanistan'a kadar
uzandığı söylenir.'' ''Mizah insan anlayışını, yaratıcılığını geliştiren bir
bakış açısıdır. Yaratıcılığa can katar, diri tutar, yaşama sevinci verir.
İnsanın mizah duyarlılığının kendisini yaratıcı kıldığının farkında olmaması
ise belki bir mizah unsurudur.'' İyi bir mizah yazarı en başta iyi bir gözlemci
olmalıdır. Yaşadığı toplumun dinamiklerini iyi analiz etmeli, toplumdaki
değişik gruplar ile sosyolojik ve psikolojik açıdan hem inceleme hem de
bütünleşme yollarını aramalıdır. Mizahçıya kimi zaman bir devlet dairesinde ki
memurun yanlış ve komik davranışı ilham verir, kimi zaman iki insanın sokakta
anlamsızca didişmesi ya da arkadaşından yediği dost kazıkları, konu olur önüne
gelir. Sıkıntılı ve gelir düzeyi nispeten düşük toplumlarda konu sıkıntısı
çekmez mizahçı... Zaman zaman da kendi ile dalga geçer, çaktırmadan kendini
yerden yere vurur ki bu çok önemli bir olgudur, her mizahçının da başaramadığı
bir eylemdir aslında... Bizler seksen kuşağı olarak anılırız. On iki eylül
askeri darbesine kadar geçen zaman diliminde ortaokul ve lise tahsili
yapıyorduk. Gırgır Dergisi, Fırt Dergisi, Çarşaf Dergisi yeni yeni çıkmaya
başlamış ve çok kısa süre içinde de dünyanın sayılı mizah/gülmece dergileri ile
boy ölçüşecek seviyelere ulaşmışlardı... Amerika Birleşik Devletlerinde Mad, O
zaman ki Sovyetler Birliğinde Krokodil ve Türkiye'de Gırgır Dergisi, Dünya
Mizahının üç güzeliydi onlar. Zamanın iyi karikatürist ve mizah yazarları başta
Oğuz Aral ve Tekin Aral, Altan Erbulak, Hasan Kaçan, Engin Ergönültaş, Nehar
Tüblek, Turhan Selçuk, gibi isimler kendilerine has üslupları ile birçok tipi
karikatürize etmişlerdi... Bizler de yeni yetme gençler olarak o dergilerin
çıktığı günleri iple çeker ve sabah erkenden de o dergileri almak için bayilere
koşar adım giderdik. Daha sonrasında başlayan günde oradan cımbızladığımız
esprileri okulda eşe dosta, arkadaşlarımıza parasız pulsuz satardık.
''Türkiye'nin daha doğru bir deyişle Osmanlı'nın ilk mizah dergisi 1870 yılının
kasım ayında basılmaya başlanan Diyojen'dir. Derginin sahibi o dönemde Teodor
Kasap'tır. Diyojen; yayın hayatı boyunca muhalif bir çizgide ilerlemiş, hiciv
türü eserlere sayfalarında bolca yer vermiştir. Türkiye mizah tarihi denilince
akla ilk gelen isimlerden biri olan Namık Kemal'in hiciv türündeki çalışmaları
da zamanında bu dergide yayınlanmıştır. Diyojen dergisi yayınlandığı dönemde
sık sık cezalar almış ve kapatılmış, son olarak aralarında Piyale Madra, Ferhan
Şensoy, Çetin Altan, Enis Batur gibi isimlerin de bulunduğu ünlü mizahçılar
tarafından yeniden yayınlanmış ancak kalıcı olamamıştır.''
Altmış sekiz ve seksenli yıllar ki sanırım yaşını başını almış birçok insanda
unutmamış ve unutmayacaktır, çok acı günlerdi yurdumuz ve insanlarımız için. Sokaklarda insanlar
birbirine acımadan silah sıkarken, biz bu acıları biraz olsun gülmece ile
mizahi yönlerimiz ile atlatmaya ve hayata tutunmaya çalışıyorduk. Aziz
Nesin'in, Muzaffer İzgü'nün, Kandemir Konduk'un, Haldun Taner'in, Rıfat
Ilgaz'ın, Oğuz Aral'ın zirve yaptığı yıllardı o seneler. Sonra Nejat Uygur,
Devekuşu Kabare, Ferhan Şensoy, yine aynı yıllarda Hababam Sınıfı serisi ve
Kemal Sunal, Zeki Alasya, Metin Akpınar yaşadıkları döneme damgalarını
vurmuşlardır. Yaşadığı yıllarda ve günümüzde de dünyanın en büyük mizah yazarlarından
biri olarak kabul edilen Aziz Nesin 1956 ve 1957 yılında iki sene üst üste
''Kazan Töreni ve Fil Hamdi adlı öyküleri ile İtalya'da Altın Palmiye almıştır.
Ayrıca yurt içinde ve yurt dışında daha birçok ödüle layık görülmüştür.
Eserleri İngilizce'den Rusça'ya Fransızca'dan Yunanca'ya hatta Japonca'ya,
Çince'ye kadar birçok dile çevrilmiştir. Bizler yaşadığı dönemlerde halkın
sevgilisi olmuş, Nasrettin Hocayı, Bekri Mustafa'yı, İncili Çavuş'u, Hacivat
ile Karagöz'ü, Orta Oyununda ki Kavuklu ile Pişekarı nasıl unuturuz, nasıl
akıldan çıkartırız? Yaşadıkları zamana hal ve hareketleri, ağızlarından çıkan
ve cuk oturan sözler ile damga vuran bu insanlar içinde bulundukları topluma da
belli nispette yol gösterici olmuşlardır... Kimi zaman hiç çekinmeden baştaki
kralları, padişahları, devlet adamlarını bile canları pahasına yerden yere
vurmuşlardır. ''Türk edebiyatında gerçek anlamda ilk mizah ürünleri masallar,
fıkralar ve seyirlik oyunlardır. Divan edebiyatında da sık rastlanmamakla
birlikte mizah yer almıştır. Tanzimat döneminde Türk mizahının çehresi geniş
ölçüde değişmiş, Teodor Kasap ve Direktör Ali Bey'in Fransız edebiyatının
etkisiyle yazdıkları tiyatro eserleri önem kazanmıştır. Şinasi'nin Şair
Evlenmesi,Ziya Paşa'nın Zafername Şerhi, Namık Kemalin imzasız fıkra ve
yergileri bu tiyatro eserlerini izledi. II. Meşrutiyet'le birlikte Türk mizah
edebiyatı büyük gelişme gösterdi. Baha Tevfik, Peyami Safa, Ömer Seyfettin,
Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon gibi birçok yazar mizah yazılarıyla
ünlendi.'' Mizahtan bahsetmişken bir fıkra örneği de vermeden geçmeyelim ki
fıkralar küsmesin bize...
Akıl Hastanesinde
Akıl hastanesinde doktor
iki hastasına:
-Şu dolabı beraber yukarı
çıkarın! dedi
Biraz sonra hastalardan
birinin dolabı omuzlamış,
oflaya puflaya yukarı
çıkardığını gördü:
-Oğlum, hani diğer
arkadaşın? Ben size dolabı
beraber taşıyın demiştim!
-Arkadaşım dolabın içinde
rafları taşıyor doktor bey!
Mizahi anlatımının en büyük özelliği güldürürken aynı zamanda düşündürmektir de
kişiyi... Diğer bir amacı da aksaklıkları ortaya çıkarıp eleştirmektir. Mizahi
unsurları oluşturmada karşılaştırmalar, durumlar, hareketler, kelime ve kelime
gruplarından da yararlanılabilir. Bu anlatımda dil, bir olayı anlatmak için
kullanılır. ''Mizahi anlatımda kusurlara, eksikliklere, hatalara dikkati yoğunlaştırabilmek için abartmalardan çokça yararlanılır.'' Bilimsel bir makalede
mizahın, kişinin stres ile baş etmesi konusunda kişiye nasıl yardımcı olduğu
şöyle ifade edilmiştir. ''Mizah; yaşamdaki durumların acayipliğini ya da
uygunsuzluğunu şakacı biçimde keşfetme, ifade etme ya da onaylama yoluyla
sağlığı ve iyiliği geliştiren her türlü girişim olarak tanımlanmakta ve
fiziksel, duygusal, bilişsel, sosyal ve spiritüel anlamda iyileşme ya da baş
etme için hastalığın tamamlayıcı bir tedavisi olarak kullanılabileceği ifade
edilmektedir. Mizah; stres yaratan durumlarda, bireyin kendisini stres yaratan
bu durumdan bilişsel olarak ayrıştırarak olaya uzaktan bakmasını, böylece eski
olumsuz düşüncelerini bırakarak yeni ve gerçekçi düşünce ve davranış
seçenekleri oluşturmasını sağlar. Böylece birey, daha olumlu duygular
hissetmeye başlar, yaşanan bu duygu stresi daha baş edilir kılabilir.''Hani bir
şarkıda da var ya ''Gülmek sana yakışıyor, gülmek sana yakışıyor.''İnsana
gerçekten gülmek yakışıyor. Dileyelim ağladığımız günler az güldüğümüz günler
çok olsun. Dünya mizah ile daha da yaşanılır, daha da katlanılır bir gezegen
olacaktır. Bir kahkaha bir kilo pirzola, çok kahkaha çok pirzola. Pirzola yemek
varken, niye azı ile kuru ve yavan şeyler ile yetinmek zorunda kalasınız ki?
Hepinize en derin sevgi ve saygılar...