GECEYE DAİR

 

Karanlık bohçasında yıllardır sakladığı,

Nice sırlar bulunur, görmemiş gün ışığı.

 

Kimi henüz çok taze, kimi yıllanmış şarap,

Kimi dimdik ayakta, kimi yıkık ve harap!

 

Bakmadan haram helal, topluyor her ne varsa,

Hemen kulak kesiyor, bir çıtırtı duyarsa!

 

Sanki dipsiz bir kuyu, dolmak nedir bilmiyor,

Bu nasıl bir iştah ki, doymak nedir bilmiyor!

 

Kısmette ne çıkarsa, ya itiraf ya da ah,

Bazen iyilik ama çoğu zamansa günah!

 

Sarhoş naralarıyla karışmış hıçkırıklar,

Şen şakrak kahkahalar, veremli aksırıklar!

 

Tekinsiz sokaklarda tak tak ayak sesleri,

Kapıların ardından gelen dayak sesleri!

 

Kadife masalarda harcanan nafakalar,

Ardından bir köşede, hayattan istifalar!

 

Seccadenin üstünde kıpır kıpır dudaklar,

Sessizce gökyüzüne yükselmekte dualar!

 

Toplayıp iyi-güzel, bohçasına tıkıyor,

Seher vakti ağzını, düğümleyip sıkıyor!

 

İstifçilik denir ya, patolojik bir vaka,

Manşet olur basına; çöple dolu baraka?

 

Tamam, yanlış benzetme, biraz fazlaca ağır,

İyi de peki neden hem sessiz hem de sağır?

 

Sağırlık dedimse de, yalnız sorular için,

Hep boşlukta kalıyor, neden, nasıl ve niçin?

 

Şahitlik de etmiyor, kim suçludur kim haklı,

Suskunluk yeminiyle, mühürlenmiş dudaklı.

Nedir gecenin hali, karalar bağlar her gün,

Tükenmez matemde mi, hep kederli, hep üzgün?

 

Güneş batmayagörsün, çöküverir bir hüzün,

Ardından yas mı tutar, çekip giden gündüzün?

 

Yoksa devralacağı nöbetten mi muztarip,

Onun için mi böyle mahzunlaşıyor garip.

 

Yani acziyetten mi, böylesi mecalsizdir,

Ne de olsa geceler, hem elsiz hem dilsizdir.

 

Bilir de söyleyemez, gördüğünü diyemez,

Ağlayan bir garibin gözyaşını silemez.

 

Düşeni kaldıramaz, ellerinden tutamaz,

Yardım etmek istese, bir yolunu bulamaz.

 

Bu da yetmezmiş gibi, örtmek çirkinlikleri,

Utanmaz suratlarda görmek pişkinlikleri!

 

Karanlık gölgelerde yol verip rezalete,

Kaçınılmaz bir halde, mahkûm olmak zillete!

 

Bazen dayanamayıp şimşekler çaksa bile,

Davudi bir ses ile gürlese de, nafile.

 

Hiçbir şey yapamadan, olanları seyretmek,

Tuttuğu kayıtları, doğan güne devretmek!

 

Bu nasıl bir kaderdir, bu nasıl bir acıdır?

Dikenli burgaç gibi yüreğini kanırtır.

 

Damla damla sızısı işlerken ciğerine,

Nöbeti devam eder, birinden diğerine!

Bulunur mu gecede, ne akıl ne irade,

Onun için ki zaten, tekliften de azade.

 

Varlıklardan sadece, insandadır fetanet,

Bu vasfı sebebiyle verilmiştir emanet.

 

Adalet ve merhamet temelinde bir dünya,

İnsanlar tarafından kurulacaktı güya!

 

Haksızlık karşısında asla susulmayacak,

Sevgi hâkim olacak, nefret kusulmayacak!

 

Kimsesizin kimsesi, sessizlerinse sesi,

Zalimin ensesinde duyulacak nefesi!

 

Oysa şimdi duyulan feryattır, ahuzardır,

Kurumuş dudaklardan dökülen intizardır.

 

Hicret etmiş meçhule, yitirilmiş haysiyet,

Kemiyet tezgâhında bir metadır keyfiyet!

 

Vicdanlar taş kesilmiş, hatta taştan da katı,

Sadece dilde kalmış, riyakârca anlatı!

 

Öyleyse ölmüş demek, vicdanlar ölmüş artık,

Zaten yaşıyor olsa, onu bile satardık.

 

Sattık neyimiz varsa, haraç mezat pazarda,

Öyleyse ey insanlık, rahat uyu mezarda!

 

 “Ruhuna el Fatiha”, yazıyorsa taşında,

Okuruz ara sıra, gelip kabrin başında.

 

 

 

Fetanet: Anlayış, kavrayış, zeka, akıl

 

( Geceye Dair-tam Metin başlıklı yazı halisi tarafından 1.08.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.