BEN VE KÖYÜM 14

İkinci Bahar dedikleri bu muydu ilkbahardan sonra gelen yaz  beyazlanmış sonra gelen sonbahar yapraklarını dökmüş bir baharın ikinci baharı bu muydu Evet Hüseyin ile Fadime evlendiler aradan bir hafta 10 gün geçti Tabii ki Bunu duyan itler çakallar meleşti,
 bu haber Fadime ya erkenden ulaştı. Fadime bunu gurur meselesi yaptı zengin  bir kadının kocası nasıl  giderdi varlığı  olmayan  bir kadınla nasıl evlenir Fadime bunların hesabını sor malıydı ve soracaktı şehirde Mustafa'nın ve Hüseyin çalıştığı bütün işyerine ambargo koydu bütün kapıları kapattı onları maddi ve manevi bir durumda zorluga  sokmaya başladı Mustafa ile Hüseyin artık şehirde iş bulamaz hale gelmişlerdi  Günden güne geçinmek çok zor duruma gelmişti Osman'ın yanına artık 10 günde bir gider hale gelmişler Osman'a giderken de fazla bir şeyler götüremez hale gelmişlerdi Osman'ın ziyaretleri ayda 1 e düştü sadece kuru bir somun ve yanında peynir götürüyorlardı Osman Bunları istemiyordu zaten onlardan ama bazı şeylerin kötü gittiğini Osman anlıyordu bunu Mustafa ile Paylaşmak istiyordu Mustafa nın kulağına usulca fısıldadı bir gün yalnız geldi bir konuşalım dedi Mustafa tamam dedi, Mustafa ile Gülsüm ara sıra konuşurlardı köye dönmek köye geriye gitmek en iyisi diye çünkü şehirde Hayat zordu köyde  geçinmek daha kolaydı ekersin tarlanı biçersin kaldırırsın nohutunu buğdayını yıkarsın ununu  bulgurunu serpinlere küplere Bir yıl boyunca 3 Kurşun beş kuruşun olmasa da geçinebilirsin ama şehirde yaşamak öyle kolay değildi ev kirası diğer masraflar bayağı zordu bunu Mustafa ile de konuştular Mustafa da olumlu baktı Tabii Hüseyin Amca dedi köye gideriz dedi Köyümüze Dönelim dediler ve köye dönme kararı aldılar ama Gülsüm'ün gözü eczane değdiği eczaneye gelen o güzel uzun boylu selvi boylu kız artık gelmiyor du bir traktör alıp evinden eşyaları traktöre doldurup yavaş yavaş Hüseyin'in ilk yaşadığı köye gittiler Hüseyin'in Babadan kalma eski Evin kapısını açtılar oraya yerleşme kararı aldılar Hüseyin çok Duygulandı O evde öyle mazilleri öyle Hatıraları vardı ki Hüseyin'in içi burkuldu bahçedeki badem ağacını görünce annesinin devamlı orada oturduğunu hatırladı gözleri doldu gözler dolmaz mıydı ki o gözler bugün dolmayacakta ne gün dolacaktı  babasının Harmandan  tırpandan gelip de Hüseyin'im oğlum gel koçum aslanım deyip kollarını açışını hatırladı ve Hüseyin'in babam babam deyip koşarak babasının boynuna sarlışını hatırlaması Hüseyin'e ayrı bir hüzünün kattı Gülsüm hafiften Hüseyin'in ağladığını gördü Tabii ki seslenmedi Hüseyin'in anıları tazelediğini hatırladı Gülsüm  temizlik işlerine başladı Hüseyin'i anılarıyla başbaşa bıraktı Mustafa da yavaş yavaş orayı burayı temizlemeye başladı Aradan birkaç gün geçti evi temizlediler Artık yavaş yavaş evlerine yerleştiler Mustafa köy muhtarına gitti köyde ıraklık yapmak istediğini Köyde işler varsa onlar da çalışmak istediğini tarlaya çapa ya Ne olursa hangi iş olursa gitmek istediğini köy muhtarına ve köydeki kahvede oturan ihtiyarlara anlattı Aradan birkaç ay geçmiş ti Bu arada Mustafa Osman'ın yanına gitmek istedi annesinden izin aldı ve şehire Osman'ın yanına gitti


Osman mapushanede 2 ay haber alamayınca bayağı bir çılgına dönmüştü Osman'a gardiyan Osman'ın ziyaretçin var deyince Osman sevinemedi bile tamam mı dedi boynunu büktü Osman ve ziyaretçi odasına gitti Baktı ki Mustafa kendi başına gelmiş Mustafa dedi Mustafa neler oldu neler oluyor Mustafa bana anlat dedi Gel kardeşim dedi Mustafa otur otur şöyle hayat bizi pençesine takmış Bir o yana bir bu yana savuruyor Elbette biz bu hayatın pençesinden bir gün kurtulacağız dedi Mustafa Lakin sabır gerek Hele sen hayırlısı ile bir Çık buradan ikimiz El Ele verip neler yapacağız neler düşler kuracağız  çalışacağız dedi ailemize çocuklarımıza bakacağız dedi umut veren konuşmalar yapmıştı Mustafa Ama Osman bunları hiç duymuyor bana ne olduğunu anlat Mustafa dedi Mustafa Osman'a geçenleri  anlattı annesinin Hüseyin amcası ile evlendiğini ama Osman'ın Hüseyin'in öz oğlu olduğunu söylemedi tekrar köye döndüklerini köyde çalışmaya başladıklarını tarla ektiğini Boş zamanlarında Köyde kim çağırırsa onun işine gittiğini anlattı Mustafa ve görüş bittiği Osman koğuşa döndü Osman'ın  kafasında olan o kaçakçının anlattıkları  Osman'ın kafası onunla dolmuştu çünkü para vardı Osman artık şunu anlamaya başladı  para olmadığı zaman hiçbir güç olmuyor parası olan güçlü oluyor hayat bunu öğretiyor . Kaçakçı Arkadaşın yanında Bunları Dinledikçe Osmanın dünyaya başka bakıyordu ama diğer ranzaya Hoca arkadaşının yanına gittiği zaman başka bir şey oluyordu Hoca arkadaşı zaten Osman oturur oturmaz bir şeyler söylüyordu. kıyametten mahşerden Allahu teâlâ'dan meleklerden mutlaka bir şeyler anlatıyordu sanki arkadaşının içinde doğmuş gibiydi
hep güzel şeyler konuşuyordu arkadaşı ve arkadaşının dilinden düşüverdi

Dürüst ol çalışarak kazan yalnız kendin yeme başkaları da yedir bir gönüle girmeyi onunla dost olmaya bak Bir Gönül ziyaret etmek 100 Kabe'yi ziyaret ten daha iyidir Çünkü Cenabı Hak Ben ancak müminlerin yüreklerine sığarım diye buyurmuştur her şeyin başında Allah'ın inayeti gelir yoksa bir kula yüz bin peygamber şefaat etse kurtulamaz gerçekten nefsini terbiye ederek Hak yolunda yürüyen müslümanlar doğru yolu bulanlardır ve yarın Ahiret Günü islam peygamberlerinin şefaatine nail olurlar.

Sanki hocanın ağzından bal damlıyor Osmanlı'nın kafası karmakarışık kafasının yarısı Hoca'da diğer yarısı öbür Arkadaşın da Elbette zaman vardı içerde Osman'ın bunları düşünmesi için daha çok zamanı vardı Mustafa mapushaneden çıktı kapıdan çıkar çıkmaz Sokağa kafası dağılmış bir şekilde yürüyüp giderken ilk sevdiği kızı cenneti gördü kocasıyla el ele geçir verdiler. Cennette Mustafa'yı gördü Cennetin yüreği burkurmuştu  nasıl bir bakıştı nasıl bir yakıştı Mustafa bir daha yanmıştı orada Hemen başını yere eğdi Mustafa köy arabalarının olduğu yere doğru gitti o günleri hatırladı anıları tazeledi Cennetle okulda oynadığı günleri hatırladı ona seni seviyorum dediği günleri hatırladı 

sanki Mustafa'nın  kulaklarına bir Sesler geldi derinden 
yol yarılmıştı  Gök kopmuştu yerinden
Beyninin  tavanında sanki bir ayak sesi
Bir iki damla gözyaşıyla düşer gözlerinin perdesi 
Sokaklar daraltır Mustafa'yı terini siler
Sanki boyuna bir mızrak vurmuş suvariler


Bu çok eski bir çıbandır Mustafa nın derisinin altında yıllarca patlamayı bekleyen bir çıban Sanki bugün patladı Mustafa tutamaz gözyaşlarını bir Çağlayan gibi
Aşk bu sevgi işte bu ölüm korkusu kadar derin
Böyle mi olurdu ki hali aşk uğruna can verenlerin.
 Mustafa hüzünlü hüzünlü köyüne vardı köyün girişinde Hocaefendi çağırır Mustafa'ya Mustafa filanca köyde bir iş var 3-5 günlük git de onu yapıp eder Mustafa Hay hay hocam der iki letmez Mustafa Hemen gider o işleri yapar yevmiyesini alır evine ailesine geçinmeye katkı sağlar.
ama Fadime'nin gözü ailenin üstündedir Mustafa'nın Hüseyin'in ve Gülsüm'ün neler yaptığını  takip ettirir Hüseyin günün birinde tarla işler için tarlasına gittiğinde Fadime 3-5 adam gönderir Hüseyin orada çok güzel bir dövdürür Tabii Hüseyin Üstü altı ne kadar temizlese de eve geldiğinde Gülsüm anlamıştır birkaç defa sorar Hüseyin'e ne oldu böyle diye Hüseyin cevap vermez üzülmesini istemez düştümder ama yüzü gözü beridir yok düşme misin sen kavga etmişsin der Gülsüm'ün zorlamasıyla Hüseyin durumu Gülsüm'ü anlatır bu olaylar birkaç kere olmuştur Mustafa bunlardan habersizdir .derken aradan üç beş yıl daha geçi verir. 

.../

( Ben Ve Köyüm 14 başlıklı yazı Harun Yıldırım tarafından 5.08.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.