Kolektif düşünme, kolektif bilinç, sürecin kolektif alan etkisi olmaktadır. Kolektif alan etkisi de kişilere yansıyan bilgidir. Yaptırım yeteneği ya da yaptırım gücüdür. Tasarım ve imgeydi.

Yine kolektif etkili alan, ortam içindeki kişilerinin üretme faaliyetlerine başlayabilmeleri için hazır bir enerji alan gücüydü (kapitalce deyimle sermayeydi).  Yani kolektif etki; kişinin ve toplumsal faaliyetlerin, kendi kendisine ileri yön ve geri yön çevrimlerle beslenme rezerviydi, ya da birikmiş kaynaktı.

Çalışanların her bir kişisi öznesi, kişinin kendisi, bölünmeyen kendi bütünlüğü olur.  Çalışanların 24 saatle sınırlı kişi kas gücü vardır. Kolektifi oluş hem kişinin bu kas gücünden yararlanır. Hem kişilerin kolektif etkiden kaynaklı bir emek gücünde yararlanır.

Bu türden kişinin kolektif emek gücü de ister istemez kişinin kas gücü kadar bir yetenek payla kişinin kendi yeteneği olmakla, bu güç kişinin kendi sahipliğiydi. Kişinin kendi tüketimleriydi. Kişinin kolektif ilikten yansıyan kişi yeteneğini ortaya çıkaran kişi paylarıydı. Ve kişinin özel durumlarıydılar.

Üzerinde çalışılan alana kişinin kişisi ve kolektif etkisi vardı. Ama bu demek değildi ki kamusal çalışma alanı kişinin kendisinindir. Çalışılan kolektif alan içine kişi kendi kas gücü ile katıldığı gibi kişinin kendi dışındaki kolektif etkiden kişiye yansıyan pay kadar güçle de kişi kolektif iş gücü içinde katılır.

Böylece çalışması dışındaki kişi, kolektif yalıtım içinde hayatının karşılığı olan özel yönelimlerin çeşit çeşit oluş durumları içinde de kişi var olur. Yani yalıtımlı çalışma alanı kişiye türlü türlü bir yararlanma şekliydi.

Kolektif çalışma alanı ve kolektif üretim gücü kimsenin kendisi olmayan, her kişinin kendisinden gayrı olan bir yalıtma birikim ile depo enerjili alan; hem herkesindi. Hem kimsenin değildi. Yani kolektif etkiye olan katkınız kadarla buralara ilişkinsinizdir.

İlişkiniminiz kadar da çalışma alanı sizindi. Kolektif etkiye ilişkinimiz olmayan kadarla da buralar sizin değildi. Çalışma alanı gibi kolektif üretim gücü ile kolektif üretim faaliyetleri de kolektif çalışma nesneleri de sizin değildir.

Kolektif çalışma alanı ve kolektif yaşam alanı da sizin kolektifle üreten ilişkiler bağıntınızla, doğal bir yaşama ve var olunuş alanınızdı. Ama doğal bir yaşama ve var oluş alanınız dışı da sizin değildi. Yani kolektif alan kolektif yalıtımla, kolektif birikimli depo enerji ile bir bağ ve bağıntı olmakla işler ve anlamlı birliktir.

Yani bu bağ akışı olmadan ne kolektif yalıtmanın ne depo enerjinin anlamı kalmaz. Kolektif yalıtım alanı içinde, özel yaşamınızla sizler de birer yalıtım alanı olan kişilik ve kişilersiniz. Kaldı ki sizin olan bedeniniz de yüzde yüz tasarruf ve yalıtımla korunma içinde bile sizin değildi.

Bedeniniz simbiyosis yaşama, asalaklığa ve enfekte edici bakterilere virüslerin ev sahipliğine de açıktılar. Aksi halde mutlak olmakla sizin olan bir çevrede hayat ve var oluş, nasıl olası olurdu ki?

Çevre, ancak üzerinde hayat olan ve çalışma yapılacak olan izole bir bu simbiyosis ile (ortakyaşarlık ile) vardır. Bu tür bağ etki alanları, benzer yaşam şartlarını oluşurlar.

Çevre, etraftaki hayatların ortak sosyal kullanımı içinde sosyal yararlanın olan bir özel alanla bu özel alanların muhteviyatıydılar. Bir hayat biçiminin kendi yaşam alan ortaklığı; diğer nişlerle bir arada ve o hayat biçimine özgü bir doğal meşruiyetti.

Yani dıştaki çevre genel yalıtımla birçok özel yalıtımlı hayat biçimli ortaklaşmaların o hayatlara göre özel yalıtımıyla olan konakçı ortak bağıntısıyla, o hayata göre geçerli bir algıydı. Hemcinsler sosyal yararlanın olan bu alan içinde üretim yapabildiler.

Bir sosyal alan içinde toprak işleyen kolektif ligin, su kullanan kolektif ligin olmakla başladı. Bu süreç; o sosyal alana göre ortaklaşmanın meşruiyetiydi.

Değilse bir ayının o sosyal anlan içindeki kendi meşruiyetini; “helal olsun başarmış” diye karşılayacağı yoktu. Kişisi oluş kendi hüviyetiniz içindeki beden de bir sahiplikti.

Bedenimiz de vitamin sentezleyen yabancı biz olmayan sahipliğimiz olmayan bakterilerle kaplı. Yine kimyasal enzim üreten bakterilerle kaplı. Kimi proteinleri sentezleyen bakterilerle kaplı.

Ve de beden yüzeyini zırh gibi örten bağ yanıyla sağlığınızı koruyucu bakterilerle kaplıydık. Bunlar kişi sahipli vücuda umulmadık katkılar verirler. Bu tür beden sahipliğinizin de bir ortaklık olduğu apaçık görülmektedir. Her yalıtım çevresi ile olan tanım belli bağıntılı yine özel yalıtımlarla durumdurlar.

Vücut ta; hücre, doku, organ dışında diğer kendi başlarına yalıtımla olan niş alanlı yaşamlarla birlikte ikinci bir ortak sahiplikti. Aslında var oluş; atom düzeyindeki senteziyle, sütün, hamurun mayalanma kabarması gibi girişen bağ süreçlerle çevremizin kendisi olmaktadırlar.

Çevre her bir somut bağıntıları ile çevrim olan sanal eksen etrafında gelip geçici birliklerin ortaklaşması olmakla somutturlar. Bu som oluşların gelip geçici belirimleriyle de sürekli olunan çevredirler.

Yani organik ve in organik var oluş bir sahiplikle, simbiyosis ve konakçın, asalak ortaklaşa girişmeler koyduğu sentezleriyle var oluş ve sahiplikti. Kişinin kendisi ortak tümler olmak kadarla bir sahiplik ve kendisi de bir sahipti. Yunus’un deyimiyle “Beni bende demen, ben bende değilim Bir ben var bende benden içeri”.

Sizden içeri olan başta bir yalıtımla olduğunuz kolektif etki aitliğidir. Sonrada niş olmanın, simbiyosis olmanın, konacı olmanın asalak olmanın sizde içeriliği olan başka benlerdi. Bir somutluğu bir sahipliği ortak bağlaşan sosyal hayatlar da ortaya koyuyordu. Genel belirim bu. Özel belirimi de üreten gücün rızk kılınma yamulmasının insaf ve bilinç düzeyi içindeydi! Bir meşruiyet değildi ama bir muktedirlikti.

Doğada bağıntı, bağıntısı içinde. Yalıtımı yalıtma içinde ortak inorganik, organik ve sosyal ilişkileri ile bir oluşmayı destekler yönde ise diğer bir sosyal oluşmalarla desteklendiği zaman hayat her bir sosyal yaşam için ileri yönde bir sosyal işleyişle ileri yönde girift bir özne (ben) sahipliler ortaya koymaktadır.

Alan çevreler, kimsenin sahipliği olmama üzerinde, birçok hayatın gelişip serpilmelerine olan temel düzleme bakınca, “kimse burayı size vermemişti”. Ama alan çevreler beden gibi sosyal aitle üreten aitlikler gibi sahipliğin kendisiydiler. Bunlar kesikli sürekli oluş içinde kavranıp değerlendirilir özelliktir.

Bir bağıntıyla o bağıntı dışına taşmayan ilişkiyle, geçici sanal sahiplikler ortaya koyuyordunuz. Her yaşam başka bir bağıntı ve sahiplik biçimi olmakla o ilişkindik sizle yaşam alana sahiplik bağıntısıydı.

Bir bakterinin, bir virüsün ortak sosyal yaşam sahipliği sizle bitki ile uyum sağlaması gibi uyuşmamakla da üst üste zamanların ortak alan sahipliğine dönüşmeleri kaçınılmazdı. Hatta bu tür girişmeyle bir bitki üzerine veya içine bir yaşam üzerine veya içine bakteri sosyal yaşam ortaklığı dahi inşa oluyordu.

Bitkinin ortaya koyduğu niş alanları çevresinde koyun, kurt gibi ortak sosyal alan sahipliği oluşuyordu. Dahası bitki de koyunun kurdun bıraktığı karbon çevrimli niş alanıyla yine ortak sosyal yaşam alanları üzerinde yeni bir bitki ve çevresi birbirine ortak sağlatışla sosyal yaşam bağıntısını oluşabiliyordular.
 
Sahiplik her bir yaşamın kendine özgü enerji sağlama ilkelerine göre olan o sosyal alan içindeki sosyal bağıntılı yararlanın olmakla ortaya çıkıyordu. Sizin sahipliğiniz o sosyal alan dışındaki hayatlar için hem kimsenin olmayan bir sahiplik olarak davranmakla, hayatın nişleri içinde türlü türlü sosyal sahipliklere dönüşüyordu.
 
Hem de sizin ortak sosyal sahipliğiniz; sizlerin sahipliğin üzerinde ve yanı başında yeni tür başka bir ortak sosyal sahipliklerin inşasına neden olurlar. Buna saygı duymak, bunu kabullenmek zorunda olacaktık. Bu olgu ve olayların var olma akışı üzerinde, hayatın kendi akışıydı.

Bu zorunlu olarak her bir ortak sahipliklerin bile bir türden olmaması demekti. Türün hayatı içinde ortak sosyal yaşam olan birey, türün dışında sahipliği olmayan bir kuralla inşaydı. Ortak sosyal yaşam alanının da zorunlu oluşunun da bencillikten ve bencil sağlayıştan ileri geldiğini müteaddit olarak (birçok kesle-çeşitli neden ile) yazılarımda belirttim.

Bencilliğin, kendi dışında kişisi sahipliği yoktu. Ama bencilliğin kendi dışına sanki kendi sahipliğiymiş gibi sağlatması olacak bir yönelme içinde bağ girişmesi vardır. Kişiler dışta olmayan sahipliğini yine dıştaki bir ekseni alan (kolektif etkili totemi alan) aitliği üzerinde kişiler iş birliği ve kişiler dayanışması olmakla çevril etti.

Totem çevrimli sanal oluş aitliği sosyal aitliğe dönüşmekle eş deyişle totem aitliğe dönüştü. Totem aitlik ortaklaşma bağıntısı içinde kişi katkısı kadar bir kişi sahipliğini ortaya koymuştu.

Bir şey zıddıyla aynı şeydi. İniş olan yüzeyin çıkış olan yüzey olması gibi. Açık olan kapının kapalı olması gibi. Açık olan kapı, aynı kapının kendi üzerine kendi karşı etkimesi olan kapalı olan kapı ile tanımlanır. Kapalı bir kapı, yine kendisinin zıddı olan açık olan kapı ile tanımlanır.

Kendi üzerine kendi etkime zıtların belirimi nedenle birbirlerine bir etkimedir. Bir şey de bu zıtların beliren ve beliremeyen yanlarının birbirine dönüşen bağıntısıyla vardı. Bu bağıntı onun var olana göre yok olanın boşluk alanıdır. Yokuş iniş bağıntısıyla, iniş te yokuş bağıntısıyla var olup tanım olurlar.
 
Kolektif etki ilkin sosyal oluşla kavranır. Sosyal oluşun mana kavramı sanal bir yaptıran totem alandır. Totemi oluş ta yaptıran sosyal oluşla açıklanır. Böylece sosyal oluş ta totemi oluşla açıklanır. Neden? Tüm olgu ve oluşlar zıtların varlığı ve birliği ile vardırlar. Zıtlar birbirine dönüşmekle zıtlar birbirine izah (açıklama) olurlar.
 
Olayın kendi içinde kendi zıddının kendi üzerine kendi etkime bağıntı ve dönüşmesi vardır. Bu iç dönüşme kadar kişinin dışındaki zıtlıklarla da bir karşı bağ kuran bir girişmesi vardır. Bu eksiğini zıddı ile tamamlamadır.

Buna sosyal oluşla totem bağ diyordu. Eksiği ile tamam olma kolektif etki içinde kurallara bağlandığı zaman buna totem bağ deniyordu. Açlık toklukla tamamlanıyordu. Açlık dışta kolektif etkili bağ içinde yardımlaşan av ve toplayıcılık süreçlerine dönüşmekle tamamlanır oluyordu.

İçteki açlık dış ta enerji girdisi olan doyma karşıtıyla birbirine tanım olur. Böylece zıtlar da dıştan birbirine sentez ve dıştan da birbirine dönüşme olurlar. İçe girdi edilenle doyma olan süreç dışta acıkma davranışlarına dönüşür.
 
Zengin bir kişi üzerinde zenginliğin zıddı olan tersi yani fakirliği o kişi üzerinde pasiftir. Dıştaki fakir bir kişide de fakirliğin tersi olan zenginliği pasiftir. Dıştaki yoksul kişide fakirlik etkin olabilir. Ama zengine göre zenginliği boyunca fakirlik daima pasiftir. 

Zenginlik dıştaki yoksun fakirliği çalıştıracağı için fakirin de çalışacağı bir zenginin mülküne ihtiyacı olduğu için birbirini çekerler. Fakirde aktif olan fakirliği; ister istemez zengin karşısında “pasifle bir aktife” dönüşür.
Kişinin üzerinde kendi kendisine bir etkime olan zenginlik-fakirlik vardı. Dışta iki ayrı kişi üzerinde alan etkisiyle beliren birinde zenginlik diğerinde fakirlik aktif durumdadır. Biri zengin diğeri fakir alan etkili iki zıtlıkla davranan kişilerin, ikisi de birbirini çeker.

Birbirini çeken iki zıt aktifle olan durum içinde olan fakirlik; zenginliğe aktif pasifle karşılık oluyordu. Bu girişme bir bağıntıdır. Bu girişme bir çekimdir. Bu yaklaşım kişi amaçlı sömürme girişmesi oluyordu.

Ortaklık kolektif etkiydi. Yardımlaşan sosyal alan yararlanmasıydı. Ortaklık baki olandı. İnşaca zorunlu oluştu. Kişinin kolektif etkili yardımlaşma yapan yararlanışıyla sosyal yapılar; üreten ortak bağıntı ile toplum diyeceğimiz yeni süre durumlu boyutun alanı içine girmiştiler.

Bir ortak yaşamlı sosyal alana göre olan üreten kolektif sahiplik, El tarzı diğer mana anlayışlı hayatlara göre sömürü tarzı olmamakla keenlem yekûndu. Bu, zıddıyla varoluştu.

Bir ortak yaşamlı sosyal alan içindeki kolektif sahiplik kişi sahipliği olmamasının zıddıyla vardı. Ortak sosyal sahipli alan içinde iki tür sahiplik vardı. Birisi sizin dışınızda sizinle olan ortak sosyal sahiplikti. Diğeri de sizin kendiniz olan kendinizin kendiniz üzerine duyuş ve korunumla etkime olmanın yalıtım sahipliğiydi.

Kendiniz olan, kendi sahipliğiniz; kendinizin dışındaki eğim alanı içinde kolektif etki ile edimsel bir davranış değişmesine dönüşür. İçinizdeki güdülü oluşla dışa yönelme, sosyal alan içinde yardımlaşma, dayanışma iş birliği üzerinden eksiği karşılanan kişi sağlamalı bir kavrama ve bilinç olur. Kişide bilinç oluştuğunda, kişi güdülü kişi sahipliği, bu yeni öğrenme ile sosyal sahipliğe dönüşür.

Artık ortak sosyal alan sahipli kullanımlar üzerine üreten toplumun inşa edilmesi de ortak sosyal alan kullanımlı yeni sürecin belirleyeni olacaktı.

Kısaca üretim girişmesine konu olan insandaki emek gücü ile insanın çevresinde olan emek gücü nesneleri, iki tür sahiplik bağı üzerinde birbirine bağıntıydı. Kişi sahipli emek gücü, ortak sosyal bağıntı üzerinde kaygılarını gidermeyi sağlar tümleyen olmakla kolektif (toplumsal) güce dönüşüyordu.

Kolektif güce dönüşen kişi sahipli, kişi emek gücü; ne üzerinde kolektif güce dönüşür?  Ortak sahipli sosyal alan içindeki üretim nesnesi vardı. Üretim nesnesi kişinin eksiği olanı tamamlama bağıntısını verdi. Tamlama yansıma ile girişen üretim hareketleri nedenle kişi emek gücü kolektif güce dönüşür.

Görülür ki ortak sosyal sahipliğin devreden süre durum olması dışında üreten hareketin içinde kişinin çalışma ya da iş sahipliği ve eksiğini tamamlama sahipliği olmak dışında kişi sahipli mekân alan yoktur. Kişi olmanın bizatihi oluşu dışında kişi iyeliği olması inşa kuralına ve varoluş kuralına tümden aykırıdır.
 
El mana anlayışlı köleci sistem kolektif sahipliği ters yüz edecekti. Kolektifi toplumsal alan bağıntısı olan kolektif sahipliği kişi sahipliğinin alan bağıntısı yapılacaktı. Kolektif etki içinde iş bölüşmesine katılan gayret çalışma sahipliği ve eksiğini tamamlama sahipliği dışında kendi dışınızda kişi sahipliği yoktu.
 
Kişilerin kolektif etkiye sahip olmaları nedenle sahipliği olan kişilerin kolektif gücü tasarruf etmeleri yoksullara himmet, kayra, lütfa gark olmanın fantezilerine dönüşecekti.

( Sahiplik 12 başlıklı yazı Bayram KAYA tarafından 9.08.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.