ETEM FAL ÖYKÜLERİ!

YERKÖY OFİSİ

 


-Etem babası Ali Osman’ın üç oğlundan birisiydi. O kardeşi Mehmet gibi köye traşa gelen berbere heves edip bu mesleği öğrenmemiş, öbür kardeşi Sayıt la çiftçilik, amelelik, ırgat durma gibi işlerle (her köylüsünün yaptığı gibi) geçimini temin eder olmuştur.

-Gençliğinde uzun boylu, babayiğit mi babayiğit, tuttuğunu un eden yakışıklı birisiydi. Fakat yeterli beslenip gıda almaması, el kapısı çilesi, hayatın acımasız kuralları zamanla onunda belini bükmüştü.

-Çenesinin çokluğu, lafını ‘cuk’ diye oturtması, ‘laf ebeliğinden’ dolayı vakit çalma, işe bakmama, diğer çalışanlara mani olması vesilesiyle (Hacivat-Karagöz misali) köylüleri ona Etem fal lakabını (falcı anlamında olmayan) takmışlardı.

-Onun gençliğinde Kırşehir’de T.M.O. olmadığından dolayı çiftçiler buğday-arpa türü mahsulü Yerköy Ofisine götürürler, oraya satarlar, aldığı parayla da ihtiyaçlarını giderirlerdi.

-Çuvallara konan buğdayları kimi çiftçiler tedarik ettiği eşeklerle kimileri de kağnılara, daha elinde olanlarda at arabasına yükleyerek ofisinin yolunu tutarlardı. Ofise varınca zannetme ki hemen sıra sana gelecek. Oraya ulaşan çuvallar sıraya konur haliyle uzun kuyruklar oluşurdu ki beklersin ne zaman sıra sana gelecek? Genel de ofise gidecekler arkadaş grubu oluşturarak yola kafile kafile çıkarlardı. Ne olur ne olmazdı.

-Etem ve kardeşi Sayıt, emmoğulları Güdüğreşit (dedem) ve komşularından Apo grup oluturup akşama değin süren zahmetli bir yolculuktan sonra Yerköy’e ulaştılar. Bekledikleri gibi ofis çok kalabalıktı. Eşeklerden çuvalları indirip ‘adam başı’ sıraya koyduktan sonra eşekleri bir hana emanet edip çuvalların üzerine uzanarak derin bir uykuya daldılar. Aradan bir hafta geçmişti. Bu zaman zarfında artık buğday teslim sırası yavaş yavaş kendilerine geliyordu. Bir hafta boyunca içlerinden birisi çuvalların başında nöbet beklerken diğerleri de eşeklerin yemiyle, suyuyla, kendi ihtiyaçlarını tedarik etmekte vakit geçiriyorlardı.

-Ofisteki görevli memurlardan birisi öğleden sonra saat dörde kadar sıradaki çuvalları kayıt altına alırken orada çalışan amelelerle mal sahibi de bunları tartıya taşıyorlar, saat beş buçuğa kadar da paralarını vezneden alıyorlardı.

-Diğer arkadaşları “Belki sıra bize gelmez yarına kalırız” diye çarşıya yiyecek almaya gittiklerinde Etem çuvalların başında nöbetçi kalmıştı. Yavaş yavaş sıra kendilerine geldikçe Etem orada bulunanların yardımıyla çuvalları önündeki boşalan yerlere taşırken bir yandan da arkadaşlarının gelmesini bekliyordu.

-Etem ve arkadaşlarının geri arkasında da köylüleri olan zamanın zengini… Uşağının sayıca bunların kinden fazla çuvalları sırada duruyordu. O an için Etem’in beyninde bir muziplik hasıl oldu. Zamanın birisinde bunların kapısında biraz amelelik yapmış, parasının da bir kısmını alamamıştı. Şimdi bunun intikamını almanın tam sırasıydı.

Az sonra sıra kendisine geldiğinde gözleri ışıl ışıldı. Görevli memurun; “Adın ne hemşerim, niye ağzını ayırıyon” diyen sesiyle kendine gelince az bekleyip düşünüyormuş gibi yaparak “Etem efendim…” “Ya soyadın?..” Fal efendim…

-“Öyle soyadımı olur, çıkart nüfus kağıdını.” “Köyde bana öyle dedikleri için soyadım aklıma gelmedi, Ay efendim..”

-Şaşkınlığı biraz geçen memur “diğer çuvalların sahibi” diye çağırınca Etem, “efendim onlar köylümdür, çarşıya gittiler, ben ilgileniyorum…”Adı ney? Adı ney?” diye çıkışan memura; “gardaşım olan Sayıt Garageçi nin…” “Kardeşim desene onunda soyadı Ay, Garageçi olur mu?” “Efenim köyde ona öyle derler de…”

-Etem amacına adım adım ulaşıyor, işi saflığa vurarak vakit geçirmeye çalışırken memurun “kardeşim öbür çuvallar kimin?” sorusuyla güya memurdan korkuyor gibi yaparak yavaşça “Efendim onlarda emmoğlum İreşid Gadersizin!..” “Kardeşim benimle mi eğleniyorsun, başıma belamı sın, bu adamın soyadı yok mu…?” Az bir sessizlikten sonra “var efendim, Çalışkan…”

Görevli memur aslında Etem’in cevaplarına içinden gülüyor fakat kayıtların zaman almasından dolayı da kızıyor, bunu da bağırarak telaffuz ediyordu.

-“Kardeşim, evladım, saat dörde geldi, biraz sonra ben kaydı durduracağım, biraz çabuk ol da sıra öbürlerine gelsin, herkesin işi-gücü var, diğer çuval sahibinin ad ne” diye sordu.

Etem az düşünüyor gibi yaparak “Efendim adını hatırlayamadım, bana az süre ver” derken cebinden köstekli saate bir baktı dörde bir dakika var. “Efendim hatırladım, hatırladım.Adı Apoo Fildiş, soyadı da Altınkaya…” Vaktin dolduğunu gören memur kulübenin kayıt yaptığı penceresini kapatırken…… uşağının sırasını ertesi güne bıraktıran Etem’in gözleri ışıl ışıldı.

ERDOĞAN ÇALIŞKAN KIRŞEHİR. YAŞANMIŞ GERÇEK ÖYKÜLER.

Öyküleri şahısları küçük düşürmek, mirasçılarını rencide etmek için yazmadım.13 09 2015

+++++++++++++++++++++++++++++

( Yerköy Ofisi başlıklı yazı İpciERDOĞAN tarafından 10.08.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.