17  Ağustos  1999 Depreminden  bir  iki  sene  sonra bizim  Milli  Eğitim  Bakanlığında  nihayet  birilerinin  aklına  gelmişti  okullarda  deprem  tatbikatları  yapmak.  Bu  bağlamda  ilk  tatbikatı   Afyon'un  Sandıklı  ilçesinde  yaptık. Şimdi  o  tatbikata  gidelim  isterseniz.

-Çocuklar,  biraz  sonra  zil  çalacak. Zilin  çalması  ''Deprem  başladı ''  anlamına  geliyor.  Zil  sesini  duyar  duymaz  hemen  sıraların altına giriyoruz  tamam  mı?

-Hocaamm !  Sıranın  altında  hangi  sureyi  okuyoruz?

-Evladım  ben  nereden  bileyim.  Oku  işte  üç  kulhuvallah  bir  elham

Hafız öğrencim  Hasan  atılıyor.

-Hocam !  Zilzal  suresi  var.  Tam  da  depremle  ilgili. 

İza zülziletil erdu zilzaleha
Ve ahracetilerdu eskaleha
Ve kalel insanü ma leha
Yevmeizin tühaddisü ahbaraha
Bienne rabbeke evha leha
Yevmeiziy yasdürun nasü eştatel li yürav a'malehüm
Fe mey ya'mel miskale zerratin hayray yerah
Ve mey ya'mel miskale zerratin şerray yerah.

Yani 

Yer o yaman sarsıntı ile sarsıldığı,
Yer, içindeki ağırlıkları çıkarıp dışarı attığı,
Ve insan: "Ona ne oluyor?" dediği zaman.
O gün yer, bütün haberlerini anlatır.
Çünkü Rabbin ona vahyetmiştir.
O gün insanlar, amellerinin karşılığı kendilerine gösterilmek üzere bölük bölük çıkacaklardır.
Her kim zerre kadar hayır işlemişse onu görecektir.
Her kim, zerre kadar şer işlemişse onu görecektir.

-Aferin  Hasan.  Tamam  işte  bilenler  bu  sureyi  okusun.  Bilmeyenler...Lan  oğlum  okuyun  işte  bir  şeyler.  Ama  sakın  ikinci  zil  çalıncaya  kadar  sıraların  altından  çıkmayın.  İkinci  zil  deprem  bitti  anlamına geliyor.  İkinci  zili  duyduğunuz  anda  tek  sıra  halinde  ve  panik  yapmadan  dışarı  çıkıyoruz.Dışarıda  bahçenin  tam  ortasında  toplanıyoruz.

-Hocaaaam ! Bahçe  burada  mahşer meydanı  mı  oluyor?

-Yahu  Fatma  ne  alaka?

-Hani  öldük  ya  depremde.  Öteki  alemde  toplanıyoruz  öyle  mi?

-Kızım  ne  ölmesi.  Bu  tatbikatı  depremde  ölmeyelim  diye yapıyoruz. Bahçede  toplanmamızın  amacı  biz  oradayken  okul  yıkılsa  bile  bize  bir  şey  olmaması  için.

-Hocaaam.  Deprem  esnasında  yıkılmayan  okul,  biz  dışarı  çıktıktan  sonra  mı  yıkılacak  yani?

Çocuk  haklı  gibi.  Neyse ki  bu  soruya  bir  cevap  vermek  zorunda  kalmadım.  Zira  birinci  zil  çaldı.  Öğrenciler sıraların  altına  girmeye  çalışıyorlar. Ama  bu kesinlikle  mümkün  değil.

-Hocaaaam. Sıranın  altına  sığamıyorum.

-Oğlum  kafanı  sok kıçın  dışarıda  kalsa  da  olur.

-Hocaaaam. Sen  niçin  sıranın  altına  girmiyorsun?

-Ben  bakıyorum  siz  talimatlara  uyuyor musunuz  diye.

-Hocaaaam.  Bakarmısınız  Mustafa  başı  yerine  kıçını  sokmuş sıranın  altına.

-Evladım,  demek  ki  Mustafa için  kıçı  başından  daha  değerli.  Yapacak  bir  şey  yok.

Bir  sırada  iki  aslan  gibi  delikanlı  ya da  genç  kızın  oturduğunu  ve  bunların  aynı  anda  sıraların  altına  girmeye  çalıştığını  düşünün.  Allah  korusun  gerçek  bir  deprem  olsa  ve  o  sıraların  altına  girerek  depremin  geçmesini  bekleyecek  olurlarsa  o  sıraların  altına  gireyim  derken  bel  fıtığından  giderler. 

Neyse...İkinci zil  çaldı.  Tek  sıra  halinde ve  sessizce  bahçeye  çıkacak  öğrenciler 100  Metre  koşusuna  çıkmışlar  gibi  koşuyorlar.  Sıra  mıra  da  tabii  ki  hak  getire.

1999  Depreminden  sonra  yapılan  deprem  tatbikatlarını  neredeyse tamamı  dostlar  alışverişte  görsün  kabilinden işlerdi. Görev  yaptığım  son  okul  olan  Fethiye Ali  Rıza  Köse  İlköğretim  Okulundaki  tatbikat da  bundan  farklı  değildi. Hele  de  sırasında  yedirtmediğim  krakeri  masanın  altında  yemeye  çalışan  İsmail'in ''  Öteki  tarafa  aç  gitmeyelim bari''  demesi  yok  muydu?  Ömre  bedeldi.

Aslında  1995  yılında  Afyon'un  Dinar  ilçesinde  oldukça  büyük  bir  deprem  olmuş  olmasına  rağmen (  Dinar  Sandıklı'ya  oldukça  yakın  bir  ilçedir )   1999  Depremine  geldiğimizde  Sandıklı'da  hiç  bir  Allahın  kulu  mesela  elbise  dolabını ,  vitrinini, televizyonunu  duvara  sabitlememişti.  Kendim  de  dahil hiç  bir  ailenin  hanesinde  bir  deprem  çantası  yoktu. Gaz  maskesi  nedir,  nasıl  bir  şeydir  bilen  yoktu. Deprem  esnasında  nerelerde  toplanmamız  gerektiği (  toplanma  alanları ) hakkında  hiç  kimsenin  bir  fikri  yoktu. Ve  1999  yılındaki  depremde  hâla  deprem  anında  binadan  çıkmak  için  asansörlere  hücum  ediyorduk. Sığınak  bir  depremde  ne  kadar  işe  yarardı  bilemem  ama  hâla ülkedeki binaların  pek  çoğunda  sığınak  mığınak  yoktur. 

Bugün  itibariyle  1999  Depreminin  üzerinden  on dokuz  sene  geçti.  Görünen  o  ki  biz  o  büyük  felaketten  hiç  ders  almamışız.

Bir  deprem  tatbikatında  başınız  sıranın  altındayken  kıçınızın  dışarıda  kalması,  bahçeye  çıktıktan  sonra   içinden  çıktığınız  binanın  duvarına  yaslanarak  oturmak,  apartmandan  çıkıp  hemen  apartman  kenarına  parkettiğiniz  arabanın  içinde  uyumak  salakça  olsa  da  masum  sayılabilecek  şeyler. Resmen  cinayete  teşebbüs  nevinden  durumlar  daha  da  ürkütücü  zira.

Türkiye'nin  en  ünlü  jeoloji  uzmanları  1999  depreminden  sonra  resmen  açıkladılar: İstanbul'da Zeytinburnu Ayamama Deresi, Ataköy'ün bulunduğu kesimler, Florya (batısındaki heyelan alanları) Küçükçekmece kıyıları, Küçükçekmece Gölü'nün doğusundaki Nakkaşdere alüvyonları, Azaplı yöresi (Altınşehir'in alçak kesimleri), Ispartakule (Alibey Yarımadası'nın batı kısımları), Kanarya (Firuzköy kıyıları), Esenkent, Avcılar (Küçükçekmece Gölü ve Marmara Denizi'ne bakan kıyıları), Ambarlı ve HARAMİDERE... olası  bir  depremde  en  büyük hasarı  görecek ( hatta  haritadan  silinebilecek )  yerlerdir.''

Şimdi önce  1999  Depreminin  resimlerine  bakın.( 1-2-3. Resimler )

Baktınız  mı?

O  halde  şimdi  de  Haramidere'de  ikamet  etmekte  olan  oğlumun  evinin  balkonundan  çektiğimiz  şu  fotolara  bakın. (  4.  ve  5. Resimler )

Evet, olası  bir  depremde  yerle bir  olacak  bir  semtteki  yapıları  görüyorsunuz  o  resimlerde.  Her  birisi  otuz  katlı  gökdelenler  yani...

Sonra?

Sonra  bir  deprem  olur.  Kabahat  ya  kaderindir ya  da buluruz  Veli  Göçer  misali  bir  günah  keçisi  müteahhit,  yükleriz  18- 19  sene  hapis cezası  ve  oturur ölenlere  rahmet,  kalanlara  sağlık sıhhat  diler  dururuz.

( 17 Ağustos 1999 Depreminden Ne Kadar Ders Aldık? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 18.08.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.