Serbest Kürsü / Söyleşi

Eklenme Tarihi : 30.08.2018
Okunma Sayısı : 2179
Yorum Sayısı : 6
Günün Yazısı

Bu Yazı 1.09.2018 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.
İSTİKLAL  SAVAŞINDAN  SONRA  O  KAHRAMANLARA  NE  OLDU? 


Bu yazıyı  aslında  iki  bölüm  olarak yayınlayacaktım ama  gönlüm  elvermedi. O  bakımdan oldukça uzun  bir  yazı  olacak ama  bölmek  istemedim.  Kısacık  yazıların  bile  okunmadığı  günümüzde  bu  yazı  okunur  mu  ondan  da  emin  değilim  ama  yine de  yazmam  gerekiyordu bu  konuyu. 

Bugün  30  Ağustos...Tam 96  Yıl  önce  bugün  kazanılan  Büyük  bir  zaferle  Türk'e  kefen  biçmeye  çalışanlar  bir  kez  daha  hüsrana  uğrarken yepyeni  bir  Türk Devleti(  Türkiye  Cumhuriyeti ) doğuyordu. 

Bugün  işte  böylesine  bir  zaferi  kutlarken  o  zaferi bizlere  armağan  edenlerle  ilgili  paylaşımlar  yapılıyor  sosyal  medyada. İşte o  yazılardan  birini  paylaşacağım  sizlerle. Sonra  da başka  şeyler  konuşacağız. ( Yazının  I.  Bölümünde  bir  arkadaşımın  face  book  sayfasından aldığım bir  yazıyı  paylaşacağım  sizlerle.  Daha  sonra başka  şeyler  de  konuşacağız

O  yazıda  şöyle  deniyordu:

--------------------------------------------------------------------------
I. BÖLÜM

Bu akşam bir kadeh rakı doldurun kendinize. Ama öyle tek-duble falan değil! Hani şu eski müdavimlerin “domuz sıkısı” dedikleri türden. Sadece rakıyı beyazlatacak kadar su… Yanına beyaz leblebi; fazla değil 3-5 tane…

27 Ağustos 1922 sabahı Mustafa Kemal Paşa'ya telefonda kuşattıkları tepeyi yarım saat sonra alacaklarını bildirmesine rağmen bunu başaramayınca intihar ederek hayatına son veren Miralay Reşat (Çiğiltepe)’a;

Özellikle cephenin biraz gerisinde yüksekçe bir yere oturup tabancalarını dizlerine koyarak "Geri çekileni vururum" mesajı vermesi ve birkaç sefer geriye kaçan askerler üzerinde bunu bizzat uygulamasıyla “Deli Halit” lakabını alan Mirliva Halit (Karsıalan)’e;

Kütahya'nın Emet ilçesinden kendisi, Emet halkı ve süvarileri tarafından kaçırılan Yunan ordusunu kovalayarak İzmir’e giren ilk süvari birlikleri komutanı Ferik Fahrettin (Altay)’e;

Demiryollarının kesiştiği yer olan Eskişehir'e bir üs kuran ve savaş boyunca derme çatma trenlerle cepheye asker, cephane, malzeme nakleden; ray döşeten; gerektiğinde ray ve vagonlardan çelik söktürüp kılıç yaptıran miralay Behiç Bey’e;

İstanbul'dan bizzat kendisine gönderilen ve Mustafa Kemal Paşa'yı tutuklamasını emreden telgrafa rağmen “Ben ve kolordum emrinizdedir Paşam!” sözünü söyleyerek Mustafa Kemal Paşa'nın emrine giren Birinci Ferik Musa Kâzım (Karabekir)’a;

İzmit ile Adapazarı'nı geri alıp, Sakarya Meydan Muharebesi'ne katılarak üstün başarılar kazanan Birinci Ferik Kazım Fikri (Özalp)’ye;

Birlikleri ile İzmit ve Adapazarı üzerinden Bilecik ve Eskişehir istikametine ilerleyen İngiliz kuvvetlerine Geyve yakınlarında ateş açarak onları durdurup geri püskürten ve Türk Kurtuluş Savaşı'nı fiilen başlatan ilk komutan olan Mirliva Ali Fuat (Cebesoy)’a;

Bahriye Nazırlığı’ndan ayrılan ve Anadolu'daki Milli Mücadele hareketine katılan albay Hüseyin Rauf (Orbay)’a;

İstanbul'dan Anadolu'ya silah ve mühimmat kaçıran, İtalyan işgalindeki Antalya depolarında bulunan silah ve mühimmatın Kuva-yı Milliye'ye kazandıran Mirliva İbrahim Refet (Bele)’e;

İstanbul Hükümeti tarafından ulusal hareketin önderlerinden biri olarak rütbesi kaldırılan, nişanları geri alınan ve idamına karar verilen Müşir Mustafa Fevzi (Çakmak)’ye;

Harbiye'de Askeri Taktik ve Strateji Öğretmenliği yapması nedeniyle başta Mustafa Kemal Paşa olmak üzere Kurtuluş Savaşındaki üstü düzey komutanların büyük çoğunluğu tarafından "Hocam" diye hitap edilen, Büyük Taarruz'dan önce taarruz stratejisinin belirlenmesi için yapılan toplantılarda, tedbirli ve titiz karakteri nedeniyle, taarruz planını çok riskli ve tehlikeli bulduğu için şiddetle itiraz eden, ancak yine de verilen emirleri, biri hariç, harfiyen yerine getiren Orgeneral Yakup Şevki (Subaşı)’ye;

Yaptığı konuşmaları ile zihinlerde yer etmiş usta bir hatip olan, Kurtuluş Savaşı'nda cephede Mustafa Kemal'in yanında görev yapan, sivil olmasına rağmen rütbe alarak bir savaş kahramanı sayılan Onbaşı Halide (Edip Adıvar)’ye;

Kağnıyla cepheye silah taşıyan Fatma Nine’ye;

İnebolu'da bulunan cephaneleri Ankara'ya götürülmesinde çocuğu ve kağnısıyla yer alırken, kış şartları nedeniyle cephane ıslanmasın diye battaniyesini cephaneye saran, bebeğine de sarılıp onun donmaması için uğraş verirken donarak ölen Şerife Bacı’ya;

Onbaşı olduğunda neredeyse sadece kadınlardan oluşan birliği ile düşmanın cephe gerisine bir saldırı düzenleyen ve aralarında bir Yunan subayı dahil toplam 25 esir askerle geri dönen Erzurumlu Kara Fatma (Seher Erden)’ya;

Kocayayla baskınında geri çekilen silah arkadaşlarına cesaret vermek için hızla öne atılınca başından vurularak şehit olan Gördesli Makbule’ye;

Çanakkale’de ölen kocasından kalan tek hatıra elmas küpelerini bozdurup kendine bir tüfek alıp dağa çıkan ve Yörük Ali Efe’ye katılan Emir Ayşe’ye;

Düzenli ordu kurulana kadar yirmi aylık bir sürede düşman kuvvetlerinin Aydın kanadından Anadolu içlerine ilerlemesi engelleyen Yörük Ali Efe’ye;

Bekir Ağa Bölüğü`ne baskın düzenleyerek tutuklu bulunan vatansever ve aydınları kurtarıp Anadolu`ya geçmelerini sağlayan Yahya Kaptan’a;

Bir Fransız gemisini kaçırmayı başarınca ona layık görülen istiklal madalyasını geri çevirerek "Ben madalya için değil milletim içim savaştım" diyen İpsiz Recep’e;

Kumardan hileyle kazandığı 45 bin frank ile kendi deyimiyle İzmir'deki vatan görevine başlayan İngiliz Kemal lakabıyla anılan Türk ajan Ahmet Esat (Tomruk)’a;

Ulusal Kurtuluş Savaşının gizli örgütü Karakol’un yöneticisi Naciye Faham’a;

İşkence görmesine rağmen Karakol’un adresini vermeyen Topkapılı ebe Şahende’ye;

Felah Grubu’na saraydan bilgi taşıyan V. Murat’ın kızı Fehime Sultan’a;

İşgal protestolarında on binlere konuşan Şükufe Nihal’e;
Sebahat’e ;
Zeliha’ya;

Darülfünunlu Saime’ye;

12 yaşında İnönü muharebelerinde savaşan Nezahat’e;

“Muhabere bana düğündür Paşam” diyen Mustafa Kemal’in askeri Sivaslı Fatma Seher’e;

Çerkez kadınları örgütleyen Hayriye Melek’e;

Alaşehir’deki zulmü dünyaya çektikleri telgraf ile duyuran Makbule’ye; 
Nebile’ye;

Yunan işgaline elinde silahla karşı koyan Turgutlulu Çavuş Ayşe’ye;

Ödemişli Fatma’ya;

Köpekli Nuri Çetesi’ne katılan Aydınlı -namı diğer Binbaşı- Ayşe’ye;

Yörük Ali Efe’nin 1. bölüğünün 4. mangasında nişancı olarak savaşan Emire Aliye’ye;

Elinde balta ile Menderes Köprüsü’nde düşman bekleyen Arşın Teyze’ye;

Sarayköy’e gelen İngilizci Nasihat Kurulu’nun üzerine silahla yürüyen Adöv Ayşe’ye;

Başındaki yırtık örtüsünü erkeklerin yüzüne atıp, “alın bunları örtünün, verin silahları ben savaşırım” diyen Kezban’a;

Mavzeri hiç susmayan şehit eşi Senem Ayşe’ye;

Düğünde takılan altınları Ankara’ya bağışlayan Kastamonulu 17 yaşındaki Hatice’ye;

Üç kızını Mustafa Kemal’e emanet edip Sakarya Cephesine koşan ve yaralanan Ayşe Çavuş’a;

Düşmanla işbirliği yapan oğlunu vurup dağa çıkan Domaniçli Habibe’ye;

Erkek kılığında savaşan ve sonra kadın olduğu anlaşılan Halime Çavuş’a…..

Soyadını İnönü meydanında çarpışa çarpışa alan Mustafa İsmet’e;

“Geldikleri gibi giderler” deyip, geldiklerinden biraz daha hızlı gitmelerini sağlayan Mustafa Kemal’e…

Zafere, şerefe için; 

AFİYET OLSUN.!!!


BU  BÖLÜM  TAMAMEN  ALINTIDIR.  KİM  TARAFINDAN  YAZILMIŞ  BU  YAZI  BİLMİYORUM.  BEN  BİR  ARKADAŞIMIN  SAYFASINDAN  KOPYALADIM  AMA  O  ARKADAŞA  AİT  BİR  YAZI  OLMADIĞINI  BİLİYORUM.  YAZININ  SAHİBİNİN  ADINI  BİLEN  VARSA  LÜTFEN  BANA  DA  BİLDİRSİN.
-----------------------------------------------------------
II. BÖLÜM 

Evet,  yazının   I. Bölümü  böyle... Buradaki  isteğe  uygun  olarak  o  kahramanların  şerefine  bir  kadeh  rakı  içmek  ya  da  arkalarından  bir  fatiha  okumak  tabii  ki  değişik  tercih  sebepleridir.  İşin  o  kısmına  karışmıyorum.  Benim  için  önemli  olan  o  kahramanların  vatan  düşman  işgalinden  kurtulduktan  sonraki  durumlarıdır.  

Yukarıdaki  listede  adları  yazılı  kahramanların  hepsi  ile  ilgili  bilgi  toplayamamakla  beraber bazılarının  durumlarını  hatta  acı  sonlarını  yazıyorum  sizlere.


Deli  Halit  Paşa: (  Halit  Karsıalan [ Karsıalan  soyisim  değil  lakaptır. ] ) 9  Şubat 1925 de  TBMM de  tabanca  ile  vuruldu.  Hastaneye  kaldırılması  gerektiği  halde tedavisi(!)  Mecliste  bir  odada  yapıldı. 14  Şubat  1925 de mecliste vefat  etti.  Ölüm  raporunda  aldığı  yara  ve  daha  önce  kaptığı  zatüree nedeniyle öldüğü  yazıldı.  Katili -tüm  parmaklar  İstiklal  mahkemesinin  ünlü yargıçı  Kel  Ali'yi (  Ali  Çetinkaya )  göstermekle  birlikte-  asla  bulunamadı. 

Mesela  bu  listede  yer  almasalar  da  bu  ülkenin  istiklali  için  Mustafa  Kemal  Atatürk'le  birlikte  Samsun'a  çıkanlar  arasında  bulunan  ve  Kurtuluş  savaşının  her  evresinde  kahramanca  cephede  savaşlara  katılan  Yarbay Mehmet Arif  Bey (  Ayıcı  Arif )  1926  da  Atatürk'e  suikast  davasında  suçlu  bulundu  ve  idam  edildi.

Yine  bu  listede  olmayan  Erzurumlu  Dadaş Rüştü  Paşa da (  Erzurum'u  Ermenilerden  temizleyen  ordunun  komutanlarından  birisiydi. ) 1926  yılında  Ayıcı  Arif  ile  birlikte  aynı  suçtan  idam  edilmişti.
 
Kazım  Karabekir...Atatürk'e  suikast  davasından  1926 da yargılandı. İdamı  orduda  isyan  çıkarabileceği  endişesiyle beraat  ettirildi. Yargılanma sürecinde tahtakurularıyla  dolu bir  odada  kuru  tahtalar  üzerinde  yattı. Delil  yetersizliğinden  serbest  bırakılsa  da evi  devamlı gözetim  altındaydı.

Ali Fuat Cebesoy... Atatürk'e  suikast  davasından  1926 da yargılandı. İdamı  orduda  isyan  çıkarabileceği  endişesiyle beraat  ettirildi.

Rafet Bele...Atatürk'e  suikast  davasından  1926 da yargılandı. İdamı  orduda  isyan  çıkarabileceği  endişesiyle beraat  ettirildi.

Cafer  Tayyar ( Eğilmez )...Listede  adı  olmamakla beraber  o  da Kurtuluş  Savaşının  çok  büyük  kumandanlarından  biriydi. Atatürk'e  suikast  davasından  1926 da yargılandı. İdamı  orduda  isyan  çıkarabileceği  endişesiyle beraat  ettirildi.
 
 Rauf  Orbay...İzmir  Suikastı  davasından suçlu  bulunarak on  yıl  kalebentlik cezası verildi  ve  tüm  mallarına  el  konuldu, medeni  haklardan  mahrum  edildi. Ancak  kendisi  o  sırada  yurt  dışındaydı.  1933  yılında  çıkarılan  af  ile  affedildiği  kendisine  bildirilince : "Benim asla ve hiçbir suretle en ufak bir cürümle dahi suçlu olmadığım için, ilan edilen aftan katiller ve şakiler gibi faydalanmayı düşünmem mümkün değildir" Diye  cevap  verdi.

Halide  Edip Adıvar...Kendisi  değil  ama  kocası  Adnan  Adıvar  da  Atatürk'e  suikast  davasından  yargılananlar  arasındaydı.

Erzurumlu  Kara Fatma  1955 Yılında  İstanbul'da  bir  çöp  evde  yalnız  başına  yoksulluk  içerisinde  hayatını  kaybetti. Öldüğü  günler  sonra  farkedilmişti.

Yahya  Kaptan:  1922  yılında öldürüldü.  Katili  kimdi  asla  bilinemedi  ama İttihatçılar  tarafından öldürüldüğü  iddia  edildi. Büyük ihtimalle öldürdüğü  Mustafa  Suphi'nin  intikamını  almak  isteyen komünistler tarafından öldürüldü. 

Esat  Tomruk (  İngiliz Kemal ) Kurtuluş  Savaşı  yıllarında  Milli  mücadele  lehine  oldukça  büyük hizmetleri  olan Esat  Tomruk, 1948  Yılında yine  ajandır  ama bu  sefer  Türk  Hükumeti onu  İsrail  lehine  Araplara  karşı  mücadele  etmekle  görevlendirmişti.  Öyle  ki  İngiliz  Kemal (  Esat  Tomruk )  İsrail istihbarat elemanlarıyla beraber Kahire ve İskenderiye’de istihbarat toplar ve Filistin’de Araplara karşı sabotaj eylemlerine katılır.  14  Şubat  1966 da  beyin  kanamasından  74  yaşında  öldü.     

Kuvay-i Milliyecilere  çok  önemli  istihbarat  bilgileri  ulaştıran  padişah  V. Murat'ın  Kızı  Fehime  Sultan : 3  Mart  1924  de  halifelik  kaldırılıp  Osmanlı  hanedanı  yurt  dışına  sürülünce  o  da  yurt  dışına  sürüldü.  Gittiği  Fransa'nın  Nice  şehrinde  15 Eylül 1929’da verem hastalığından vefat etti. Öldüğünde  54 yaşındaydı. Milli  Mücadeleye  katkıları hiç  bir  zaman Tarih  ders  kitaplarında  yer  almadı.

Şukufe  Nihal: 24  Eylül  1973 de  Bakırköy'de  bir  huzur evinde  hayata  gözlerini  yumdu.

Bu listede  adı  olmayan  çok  önemli  bir  kahraman  daha  vardı: Topal  Osman.

Balkan  Savaşlarında  ayağından  vurulduğu  için  bir  bacağı  topal  kalmıştı. I.  Dünya  Savaşında  Kafkas  cephesinde  savaştı.  Kurtuluş  Savaşında  bir  taraftan  Ermenilere  kök  söktürdü, öte  taraftan  Koçgiri  ayaklanmasını  bastırdı.  Sakarya  ve  Büyük  Taarruzda  ön  saflardaydı. TBMM  ve  Mustafa  Kemal'in  korumalığını  yaptı  uzun  süre... Atatürk'ün  en  önemli  muhaliflerinden  Ali  Şükrü Bey'i  öldürdüğü  iddia edildi. Hakkında yakalama  emri  çıkınca  TBMM  yi  bastı.   1  Nisan  1923 De  TBMM nin  yeni  Muhafız  alayı  komutanı  İsmail  Hakkı  Tekçe'nin idaresindeki  kuvvetlerle  çarpıştı  ve yaralandı. 2 Nisan  1923 de   kafası  kurşunla  tamamen darmadağın  edildi.  Boynundan  asmak  bu  haliyle  mümkün  olmadığı  için  meclis  kapısı önünde  ayaklarından  asıldı. 

Evet,  şimdi  domuz  sıkısı  bir  rakı  doldurup  o  kahramanların  şerefine  mideye  mi  gönderelim,  yoksa  ruhlarına  birer  fatiha  mı  okuyalım  orası  tamamen  tercihimize  kalmış...

Allah  her  birisine  gani gani  rahmet  eylesin.  Ruhları  şâd,  makamları  cennet  olsun.

30  Ağustos Zafer  bayramımızın  96.  Yıldönümü tüm  Milletimize  Kutlu  olsun.

( İstiklal Savaşından Sonra O Kahramanlara Ne Oldu? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 30.08.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.