Yasında zincirlerin,
Elemin küfünde aşk
Durağan kıtaların özünde
Hep mi özlem hep mi yalan?
Nidalarda kavuştuk, sanrılarda
buluştuk:
Göğün katmanlarına serildik
Ve üfledik aşkı uzağa, çok uzağa.
Meşkin dilinde hüsran saklı
Ömrün güftesinde
Nazenin dokunuşu kelebeğin
Ömrüne gıpta ettim bir kere
Sevip de ölmeli tek seferde.
Hülyaların batağına saplandık saplanalı
İmkânsızlığı da şerh düştük mü bir
kere
Değil miydi bu tek yenilgi?
Afra tafrası devranın;
Şaibeli öykülerinde şiirlerin en
kekremsi tat
Yüklendiğimiz dilinde vebalin;
Şanlı ölümünde şairin;
Dokunsan da ağlamayacağımı mı
bilemedin?
Şimdilerin tuzağı sayısız sıfat;
Aşkın rotası açmışken sonsuzluğa
kanat:
İkramı hayallerin
En sert tokat:
İzahı mı var mıydıydı da aşkın
Bizler mi bilemedik?
Şimdi eğilip bükülmeden
Dikelim dudaklarını aşkın naşının:
Ceplerine hülyalar dolduralım
Açıp da görsün içimizi tüm cihan:
Delik deşik olmuş yüreğin
katmanlarında
Ne çok şiir ne çok hüzün.
Zaman sarpa sardı
Varlık kıymete bindi:
Aşk esti ve rüzgâr dindi.
Kuralsız sevda masallarında
Kim mutlu kim ölgündü?
Yine çehresinde tebessümler ekip
Aslında içi hep delik deşik.
Fıtratın gizemi çapulcu üç beş imge;
Aşkın hâkimiyeti
Derinlerde bir esinti.
Ne soran var ne de arkamdan
uğurlayan.
Ölümüne sevdim ben âlemi
Hükümler de silindi
Sürüldü yürekler sürüldü
Bilinmezin gölgesine konuşlu
Hulasası hayallerin kurudu da kurudu
Şimdi sessizlikle örülü zihnim
Ruhum kim bilir nerelerde volta
atmakta?
Kaynak yaptığım uçlarına şiirin
Okumayı unuttuğum birkaç ölgün sayfa.
Derinlerin mealiyim
Adımın ön sözü
Aşkın en deli hükmü madem
Özlemin nifak soktuğu
Kendince meram.
Haydi, uyutalım şehri, gözlerinde
şiirin
Tomurcuklar açmadan
Ve sabaha ermeden son bulsun bu
devran
Kanattığına biat
Kanadığım kadarı helal olsun.