Ne zaman dünyaya dalar gibi olsam, gelecekle ilgili plan yapsam… “Ölüm var!” diye bir ses kulaklarımda çınlıyor! Bu dünyayı terk edeceğimi düşünüyor, her gördüğüme yabancı gibi bakıyorum. İnsan nefsine galiba, bu ihtar her zaman gereklidir. Benim gibi bu ihtarı alan varsa, beni anlar!
Elime kitap alıyorum, Sahabeleri,
Kerbela’da Hz Hüseyin’in yaşadıklarını, Hz Muaviye’nin zalimce sultanlığını
kabul ettirmesi… Her ırkın, kabilenin, âlimin ben en iyi İslam’ı yaşarım bana
uyun diyen çalışmaları ve çatışmaları! İş cennet-cehennem hesabına kadar
varıyor. İslam’ı en iyi yaşayan ve hizmet edenlerin dahi yaşadıkları açmazlar
ve yanlışlar, kimi örnek almak gerekir sonucuna kadar vardırıyor.
Sahibelerin birçoğu belki de
İslam’ı ilmi olarak öğrenmek yerine, safi bir teslimiyetle Peygamberimize biat
ettikleri ve peygamber sonrası da biat edecek birine körü körüne teslim
olmaları ortalığı kasıp kavuruyor. İki milyar Müslüman’ın yaşadığı günümüzde bu
aykırılık, ben en iyisini yaşarım diyen yaklaşım sonucu, Aynı dine, peygambere
ve Kur’an’a tabi olmamıza rağmen… Ortak bir kararın ortaya konulmadığı, bölük
pörçük düşüncelerin günü kurtarmak adına aldıkları kararları ile Suriye gibi birçok
yerde savaş ve vahşeti yaşıyor Müslüman, yaşatılıyor.
Müslüman bilmeli ki, artık bir peygamber
gelmeyecek… Ermiş, evliya da aramayın! Peygamber gibi, ya da onun izini süren
bir lider aramayı da bırakın! Siz “OKU” yun, siz bir gün öleceğinizi düşünün,
kime inandığınızı ve korktuğunuzu ortaya koyun. Eğer İslam için acı çekmeyecekseniz,
dünyadan kopamayacaksınız, bir lider, ermiş, pir bizim için acı çeksin bizde
keyfimizi sürelim diyorsanız, bugün ki manzaradan daha vehimlerini Allah bizim
üzerimize gönderecektir, Allah korusun!
Mezarlıkları ziyaret edin, neydi hikâyeleri
ne oldular bakın! Hastanelere gidin, acı içinde ölümü bekleyen insanları görün.
Savaşta bombalanan, toz duman içinde kanları akan yahut ölen insanların
çaresizliğine duygudaş olun. Bunlar sanal
değil, her görünüşüyle gerçek! Bugün olmazsa yakında buna benzerlerini biz de
yaşayabiliriz, Allah korusun. Ben inandım Müslümanım diye gururla gezmekle,
vicdanın eğer rahat ediyorsa, şunu bilin ki kalpleri bilen Rabbim, sizden
memnun değil. Sizin değişmeniz ve İslam için yetenek ve fıtratınız gereği bir
şeyler yapmanız gerektiğini anlamanız gerekiyor. Ne isterseniz, onu yaratıyor
Allah! Samimi bir dille, imanınızla ne dua ediyorsanız onu yaratıyor Allah… Dünyada bile çalışmadan, emek harcamadan size
para vereni gördünüz mü? Eğer siz İslam adına acı çekmiyorsanız, bu derdiniz
değilse, samimi değilseniz, Allah
indinde ne değeriniz olabilir ki? Allah sizin hangi duanızı kabul eder ki… Bu
dualar, hırsızın çaldığını yemek istemesine benzer! Çalar, benim zanneder,
polis kısa zamanda yakalar çaldıklarını yemeden hapiste alır soluğu…
Yaşadığınız hayata şöyle bir
bakın, keyif ve eğlenceden başka bir şey yoksa, günah kazanmaktan başka bir şey
yoksa, siz ölmeyi ister misiniz, hayır! İnsan ancak sevdiğiyle kalmak ve onunla
yaşamak ister. Ölmeyi ancak, Allah’a kavuşmak, yani ilahi aşka kavuşmak isteyen
kişi ister! İstemezse de, bir gün dünyayı terk edecektir de!
Kendinize merhamet edin, ölümü
çokça hatırlayın, son kelam!
Saffet Kuramaz