GÜZELLİĞİN ÖYKÜSÜ

 

Bu gün cami sanki bir başka dolu,

Tüm anılar musallada biterdi.

Sarı Melahat’tır bu yatan ölü,

Sağlığında hayallerde yatardı.

 

Bir kız vardı bir zamanlar ilçede,

Ahenk vardı yürür iken kalçada,

Konuşurken burukluk var lehçede,

Derlerdi ki soyu sopu Tatar’dı.

 

Dağda çoban ona çalar kavalı,

Kentte ressam ona boyar tuvali,

Bakışları havalı mı havalı,

Saçlarını omuzlara atardı.

 

Hep beraber okumuştuk liseyi,

Ne camiyi sevdi, ne kiliseyi.

Beğenmezdi kasabada kimseyi,

Ortalığı birbirine katardı.

 

Duyduk ki paraya pula tavlanmış;

Gözlerden sakınan ceylan avlanmış;

Zengin İstanbullu ile evlenmiş;

Bilirdik, parayı önde tutardı.

 

Dediler, o beden yaşlanmış çökmüş,

Zaman denen cani onu da yıkmış.

Belli acı çekmiş, gözyaşı dökmüş;

Hali yoksulluktan daha beterdi.

 

Cenazeyi duyan geldi namaza;

Hakkı helal ettik, gösterdik rıza.

Artık onun gücü yetmiyor naza;

Güzelliği dirhem dirhem satardı.

 

Hakkında hiçbir şey bilmiyor kimse;

Melahat tükenmiş, kalmamış sükse

Yokluğa düşmüş ki asıl hadise;

Bu öyküler yalnızlıkla biterdi.

 

İbrahim COŞAR


( Güzelliğin Öyküsü başlıklı yazı İbrahim COŞAR tarafından 29.09.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.