Edgar Allan Poe Ruh halinin Eserlerine Yansıması 

   Tiyatrocu bir çiftin oğlu olarak 1809’da Boston’da dünyaya geldi, ama iki yaşına geldiğinde annesi öldüğü çin, Allan soyadını aldığı aile tarafından evlat edinildi.Hayatı boyunca çoklukla öykü yazmış olan yazarın “Raven/Kuzgun”u olay yaratır. 

    Edgar Allan Poe’nun şiirleri ve öykü yazarlığının yanı sıra edebiyat eleştirmenliği de çok önemlidir.Antik çağların üç birlik kuralı temelinde modern edebiyat kuramı oluşturması, onun daha sonra Fransız simgeci şairleri tarafından öncü sayılmasına neden oldu.

    Poe ise esin kaynağını romantizmin gizemciliğinde bulmuştur. Poe’nun dünya edebiyatının kapılarını “pulp” kavramına açan kişi olduğu söylenir. Bir dönem üçüncü sınıf edebiyat olarak kabul edilmiş fantastik, gotik ve hatta polisiyenin fikir babasıdır Poe. Dehşeti, korkuyu, insanın içindeki sırları, kötülüğü, çaresizliği anlatmayı denemeyen tek bir yazar yoktur ki Poe’dan etkilenmemiş olsun.         

  Hayatı boyunca ne maddi sıkıntıdan ne de eleştirmenlerin hırpalamalarından kurtulamamış, ölümüne dayanamadığı eşinden iki yıl sonra 40 yaşında iken veda etmiştir hayata. Son sözlerinin ‘Tanrım, zavallı ruhuma yardım et’ olduğu söylenir. Mezar taşında ise ‘Dedi kuzgun: Hiçbir zaman’ yazar.

     Amerikan Romantik Akımı’nın öncülerinden biridir. ABD’nin ilk kısa hikâye yazarlarından olan Poe modern anlamda korku, gerilim ve polisiye türlerinin de öncüsüdür. Bugün birçok kimse tarafından ABD’nin ilk büyük yazarı kabul edilse de Poe hayattayken sık sık küçük düşürülmüş ve yanlış anlaşılmıştır. 

  Onun düşle gerçek arasında kurduğu dünyaların ürkütücü cazibesinin rolü büyük olmalı. Okuyucu, kaybolmanın tüm ürpertisini içinde taşısa da onun müthiş dehası ve kurgusuyla belirlediği sona doğru adım adım ilerlemekten kendisini alamaz.

   Öykülerinde doğrudan görünenin ötesindeki anlam katmanları, kimi öykülerinde gömdüğü kurbanları gibi örtülüdür. Okuyucu onları, ancak emek verdiği ölçüde görebilir. Poe’nun öykülerinin özgünlüğü ve eskimezliği biraz da buradan geliyor.Her zaman hakkında konuşulan ve yazılan, yarattığı dehşet ve gerilim imgeleri, polisiye roman ilkeleri, bugün hâlâ pek çok öykü, roman ve filmde etkileyici biçimde kullanılan bir öncü edebiyatçı oldu.

                        HANGİ ROMANDA NE YAPTI

    Tablodaki atın canlanıp sahibinin intikamını alması (Metzengerstein), akıl dışı güçlerin hâkim olduğu lanetli  şatonun kahramanımız oradan kaçarken ardından çöküp yok olması (Usher’ların Çöküşü),bedenini kaybetmiş ruhları anlatmak için “hava benzeri görünmez biçimler,  (uçuşan) ruhani ve anlamlı gözler, melodik ama hüzünlü sesler”  (Berenike) onun yarattığı, anlatım gücü bugün de aşılamamış imgelerden. Morgue Sokağı Cinayeti ise  modern polisiye türünün öncüsü oldu   

                   OKUYUCUYA HİSSETTİRDİKLERİ

·         Poe’nun önümüze serdiği gerçeklik, olağan gerçeklik değildir. Polisiye öykülerinde de dehşet öykülerinde de bizi günlük hayatta karşılaşmayacağımız başka bir gerçekliğin içine çekmeyi başarır. Bu,  her yapıtaşı dâhice düşünülmüş ve tasarlanmış, kurgulanmış, belli bir tarihten ve coğrafyadan uzak bir dünyanın gerçekliğidir.

   E.A Poe’nun büyük başarısı, insanların bilinç dışında ya da zihinlerinin bir köşesinde var olduğunu sezdiği ruh hallerini, korkuları ya da endişeleri başarıyla anlatıp, bunları okuyucuya aktararak –muhtemelen onlarda zaten örtük bir şekilde var olan- aynı duygu, korku ya da endişeleri canlandırması, okuyucuda öyle bir estetik yaşantıyı yaratabilmesidir.

·         ÖYKÜLERİNDE INSAN

        Korkutan, ürküten, geren, bunaltan, sorgulatan, alay eden öykülerin sevimli ve sahici yönü, temel ve tek malzemelerinin insan oluşu olabilir. Bununla birlikte,  Poe’nun matematikten astronomiye, tıptan psikolojiye, tarihten felsefeye, mitoloji ve edebiyata ilişkin çağını aşan, olağanüstü entelektüel birikimi ve güçlü önsezileri, tüm yazdıklarına nakış gibi işlenmiştir.Tüm yazılanların tutunduğu ve tutturulduğu tek bağ, insandır. İnsanın ne denli zengin bir malzeme olduğunu keşfetmiş ve onu çok yönlü kullanmıştır.

DEPRESYON VE POE

·          Edgar Allan Poe, kuzenine duyduğu aşk ve takıntıları  hariç, inadına depresif bir hayat sürüyordu. Tiyatrocu bir aile mensup, oyuncu olamamış çünkü çirkin ve  yeteneksiz. Korkak. Evet, bir kadını sevememekten ya da parasızlıktan değildi depresyonu. Korkudandı. Gogol gibi, kendi aklındaki canavarlardan, İngiltere’nin pusunda yatan gölgelerden ve yalnızlıktan korkuyordu. Bu korku da neye yol açtı?  Korkusunu yazmaya. Yazarak kusmaya ve kendisini terapi etmeye calıştı.

Üç yaşında annesini, üniversite yıllarında onu evlat edinip büyüten ve bir anne gibi seven Bayan Allen’ı, ergenlik döneminde ilk platonik aşkı olarak kalbine kazıdığı arkadaşının annesi Bayan Stanard’ı (“Lenore” şiirini ona yazdığı söylenir), henüz 13 yaşında bir kızken evlendiği (kendisi ise 27 yaşındaydı) ve özlemini duyduğu büyük sevgiyi ve sıcak aile hayatını sonunda onunla yaşadığı kuzeni Virginia’yı, Hayatında sevdiği tüm kadınları birer birer kaybetmesi, dahası gözlerinin önünde acılar içerisinde kıvranarak ölmelerine şahit olması, ölüme takıntısını, cinayete kurban giden, deliren, katledilen, kaybolan ve ardından yası tutulup özlenen kadınlarla dolu eserlerini yaratma nedeni  olmalıdır .

 

·         

 

·         

 

·         


 

·         

( Edgar Allan Poe Ruh Halinin Eserlerine Yansıması 1809-1849 başlıklı yazı gölevi tarafından 4.10.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.