ŞEYTAN -  GÜLŞAH  KAPIŞMASI  ( ŞİMDİLİK  BİRİNCİ  BÖLÜM ) 

Şeytan  o  gün  yine  bir  sürü  şeytanlık  yapmıştı  ve  akşama  kadar  da  devam  etmek  niyetindeydi  ama  hava  tahmin  raporlarına  göre  biraz  sonra müthiş  fırtına  olacağı  belirtiliyordu.  O  sebeple  acilen  kendisini  bir  kafeye  attı. 

Kafeden  içeri  girer  girmez  bir  masada  oturan  iki  gence  yanaştı.  Bunlardan  biri  oldukça  güzel  bir  kız,  diğeri  yakışıklı  bir erkekti.  Şeytan  yavaşça  sokuldu  onların  yanına.  Kız  cilvelenerek  sevgilisine  ''  Beni  güzel  buluyor  musun?''  Diye  sorduğu  anda  şeytan  erkeğin  kulağına  eğildi:  ''  Lan  ooolum  bu  çarpık  bacaklı,  muşmula  suratlı kızı  da  nereden  buldun?  Sen  aslan  gibi  delikanlısın''  diye  fısıldadı.

Delikanlı  ''  Sen  benim  canımın  içisin.  Dünyada  senden  başkasını gözüm  görmüyor.''  demeye  hazırlanırken birden  ''  Valla  şekerim  hani  bacakların  eğri,  suratın muşmula  gibi  olmasa  fena  sayılmazsın  ama  bu  halinle  bi  halta  benzemiyorsun.  Ha  bir  de  dişlerin  çarpık ''  Dedi.  

Şeytan  ''  Aslanım  benim.  Benim  söylemediklerimi  bile  söyledin.  Tam  gaz  devam ''  diye  delikanlıya  gaz  verirken  kızcağız  neredeyse  kalp krizi  geçirmek  üzereydi. Delikanlı  davam  etti '' Lan  seninle  niçin  vakit  geçiriyorum  ki.  Geldiğimizden  beri  yellenip  durdun  anasını  satayım.  Burnumun  direği  gitti''  dediğinde  kızcağız  külçe  gibi  yere  yığılmıştı  bile.

Şeytan  ''  Canımsınn.  Koçum  benim ''  diyerek  hâla  delikanlıya  gaz  verirken  yan  masada  oturan  mavi  gözlü  kadın  hışımla  yerinden  kalkıp  şeytana  doğru  yürüdü  ve  tam  önünde  durup  bağırdı:

-Ulan  iblis  oğlu  iblis.  Niçin  çocuğa  gaz  verip  duruyorsun?  Onları  ayıracaksın  da  eline  ne  geçecek?

Şaytan,  karşısındaki  bu  genç  kadını  tepeden  tırnağa  süzdü. 

-Sen  karışma  lütfen  hamfendi.  Ben  burada ekmek  paramı  çıkarmaya  çalışıyorum. Görevli  şeytana  mukavemet  suçundan  hakkında  dava  açmayım  şimdi  durup  dururken.

Mavi  gözlü  kadın  öfkelendi.

- Lan  hem  suçlu  hem  güçlü. Git  Allaha  şikayet et  istersen.

Şeytan  bir  an  titredi.

-  Yok,  onu  bu  işlere karıştırmayalım.  Ondan  sonra  mizandı,  teraziydi,  hesap  defteriydi  bayağı  bir  uğraştırır.  Hem  zaten  kafayı  taktı  bana. 

Mavi  gözlü  kadın  ''  O  zaman  delikanlıya  gaz  verip  durma ''  deyip  kızı  ayıltmaya  çalışanlara  yardım  ettikten  sonra  artık    kafeden  dışarı  çıkmak  üzere  kapıya  doğru yöneldiği  anda  şeytan  mavi  gözlü  kadının  kulağına  fısıldadı  '' Fırtınaya  karşı  durabilecek  kadar  güçlü  değilsin''  ve  ardından  korkunç  bir  kahkaha  patlattı. 

Mavi  gözlü  kadın  hışımla  geri  döndü, şeytanın  tam  karşısına  geçerek kulağına  eğildi ve kelimelerin  üstüne basa  basa  konuştu:  ''  Ayıptır  söylemesi  o  fırtına  dediğin  şey  var  ya.  İşte  o  benim'' 

Şeytan ''  Ulan  kırk  yılın  başı bir  insanlık  yapalım  dedik,   bir  beni  ademi  fırtınaya  karşı  uyaralım  dedik,  kadının  dediğine  bak ''  diye  fısıldadıktan  sonra  sordu:

-  Sen  benim  kim  olduğumu  biliyor musun?

Mavi  gözlü  kadın  umursamadı.

-Kim  olursan  ol  fark etmez  ama  merak  ettim.  Kimsin  la  sen? 

Şeytan  gururla  göğsünü  şiirdi.  

-  Ben  Şeytanım.  Hani  şu  Euzu ile  başlayıp  '' Billahi  mineşşeytani  racim ''  diye  devam  eden  bir  cümleniz  var  ya  işte  o  cümledeki  şeytan  benim.  Söyle  bakalım  sen  kimsin?

Mavi  gözlü  kadın  en  ufak  korku  belirtisi  göstermeden  cevapladı:

- Bana  da  bu  alemde  Gülşah  Derler.  

Şeytan  şaşırmıştı.

-  Gülşah  mı?  Bu  adı  daha  önce  hiç  duymadım.  Bizim  camiadan  tanıdıkların  var  mı? 

Gülşah  cevap  verdi:

-Siyasi  kanattan  ve  sivil toplum kuruluşlarından  pek  çok  tanıdık  var  tabii  ki.  Bu  arada  sade  vatandaştan  da  tanıdıklarım  vardır  epey  ama  öyle  samimi  değiliz.  Selamünaleyküm-  Aleykümselam.  Hepsi  o.

Şeytan  merakla  sordu:

-Yani  sen  ''selamünaleyküm''  diyorsun,  onlar  da  ''aleykümselam''  diye  mi  cevap  veriyorlar? 

Gülşah  kısaca  ''  Evet  ''  Deyince  şeytan  esefle  başını  salladı.

-Vay  puştlar  vay.  Var  mı  lan  şeytanlığın  raconunda    selamünaleyküm  sorusuna  aleykümselam  diye  cevap  vermek?

Sonra  Gülşah'a  dönerek  ''  Görüyorsun  kardeş.  Şeytanlar  da  bir  acayip  oldu.  Lan  biz  şeytanız.  Aleykümselam  da  ne?

Gülşah  sert bir  bakış  fırlattı  şeytana.

-Haydi  şimdi  ikile.  Seni  bir  daha  benim  dolaştığım  mekanlarda  görmeyeyim.  Yoksa  öteki  gözünü  de  ben  kör ederim. 

Şeytan başını  yukarı  kaldırdı.

- Bana  bak !  Al  şu  kadını  başımdan.  Yoksa  şeytana uyacağım.  Elimden  bir  kaza  çıkacak. 

Gülşah  güldü.

-Lan  ibrişim.  Şeytan  sen  değil  misin?  Kime  uyacaksın  da  elinden  kaza  çıkacak?  Varsa  bir  marifetin  koy  ortaya  da  görelim.

Şeytan  iyice  öfkelendi.

-Bana  bak  Gülşah.  Seni  öyle  bir  kandırırım  ki  feleğin  şaşar.  

Gülşah  hiç  oralı  olmadı.

-Lan ibrik.  Sen  beni  Havva  anamız  mı  sandın?  Hoş  o  da  kanmazdı ya  ilk  insandı  ne  de  olsa.  Senin  nasıl  bir  puşt  olduğunu  bilmiyor,  hâla  melek  sanıyordu.

Şeytan  ''  Ya  sabır ''  dedi sonra  kendi  kendisine  hayret  etti.   

-Lan  ben  ne  diyorum.  Kadın  benim ahlakımı da  bozdu  iki  dakikada  yahu.  

Gülşah  tekrar  bağırdı:

- Haydi  yürü  de  ense  tıraşını  görelim 

Şeytan  ''  Tamam  lan  gidiyorum.  Mekanın  senin  olsun ''  diyerek  kapıya  doğru  yöneldi  ama  tabii  ki  aklı  fikri  yine  şeytanlıktaydı.  Gülşah  her  nedense  yarım  bıraktığı  kazan dibini  yeyip  bitirmek  için  tekrar  masasına  dönerken  hemen  garsonun  kulağına  fısıldadı: '' Hesabı  olabildiğince  kabart.  ''  Sonra  bir  köşeye  çekilip  Gülşah'ı  izlemeye  koyuldu.  Acaba  gelen  hesap  karşısında  ne  yapacaktı?

Kazandibini  mideye  indiren  Gülşah  parmağıyla  kaseyi  sıyırıp,  parmaklarını  bir  güzel  yaladıktan  sonra  garsonu  çağırdı  hesap  için.  Garson  normal  şartlarda  10  Lira,  az  kazık  hali  en  fazla  20  Tl  olan  kazandibi  için  hesaba 99,1 Tl  yazmıştı.  

Gülşah  hesabı  görünce  bunda  şeytanın  parmağı  olduğunu  anladı  ama  yine de  garsonu  affetmedi  tabii  ki. Ben ''edebiyat  demek  edep  demektir''  ilkesi  gereğince  ''gözüne''  diyeyim  siz  anlayın  gayrı...Hesap  pusulasını  garsonun  gözüne  soktu  resmen.  Sonra  başladı  bağırmaya.

-Şeytaaan. Ulan  şerefsiz.  Erkeksen  çık  karşıma.

Şeytan  ikilemde  kalmıştı.  Acaba  erkek  miydi  yoksa  dişi  mi?  Ama bunun  o  anda  hiç  bir  kıymeti  harbiyesi  yoktu  çünkü  Gülşah  hangi  cinsiyetten  olursa  olsun  onu  fena  benzetecekti.  

Gülşah  tekrar  bağırdı:

-Çık  lan  ortaya. Çık  da  seni  cehenneme  göndereyim.

Şeytan  rahatlamıştı.  Hemen  saklandığı  yerden  çıktı.  

-Ablacığım  baştan  söylesen  şunu.  Ben  zaten  oraya gidecektim.  Yolunun  üstü  sanırım.  Bi  zahmet  artık  atıverirsin  beni  de.  Böylece  barışmış  da  oluruz  değil  mi?  Hem  üç günlük  dünyada  böyle  kavgaya,  döğüşe  ne  gerek  var.  Neticede  ne  demişler?  Tu  be  or  nat  tu bi  det  is  dı  kuesçın:  Yani  demek  istiyorum  ki  sevaptır  garibana  yardım etmek.

Gülşah  bastı  kahkahayı.

-Lan  sen  korkudan  aklını  da  yitirdin  sanırım.  Sevapmış.  Nerede  görülmüş  şeytanın  bir  insan  sevap kazansın  diye  çalıştığı.

Seytan  da  sırıttı.

-Üstadem !  Haliyle  bizim  meslekte  de  böyle  iş  kazaları  oluyor. Şimdi  n'aapıyoruz. Beni  de  arabana  alıyor  musun?

Gülşah ikna  olmuş  gibiydi  ama  halledilmesi  gereken  bir  sorun  vardı:

-İyi dersin  hoş  dersin de  hesap  n'oolacak?

Şeytan  sırıtttı.

-Ablamın dert  ettiği  şeye  bak.  Ben  öderim  ablacıım. Sana  bu  dükkanın  bütün  kazanlarının  dipleri  feda  olsun. 

Sonra  kasaya  doğru  gitti.  Cebinden  çıkarttığı  dört  adet  otuz  liralık  banknotu  tezgaha  bırakıp  ''  Üstü  kalsın ''  dedikten  sonra  kasiyerin  ''Ama  bizde  otuz  liralık  banknot  yok ''  demesine  bile  fırsat  bırakmadan  kafeden  çıktı. 

Gülşah  ''  Şeytan  da  olsa  o  da  neticede  Allah'ın  bir  kulu.  Sevabıma  cehenneme  kadar  atıvereyim  şunu.  Hem  yolda  arkadaşlık  ederiz,  canım  sıkılmaz ''  Diyerek  şeytanı  arabasında  yanında  oturtarak  Tekirdağ'a  doğru  yol  almaya  başladı. 

Yolda  sordu  şeytan'a

-  Ya  bak sen  aslında  kötü  birine  benzemiyorsun?  O  halde neden  şeytanlık  yapıp  duruyorsun?

Şeytan  mahçup  bir  şekilde  cevap  verdi:

-Dedim  ya  abla.  Meslek  icabı. Cenab-ı  Zülcelal  Hazretleri  bana  da  böyle  bir  görev  verdi.

Gülşahın  iri  mavi  gözleri  daha  da  büyüdü.

-  Cenab-ı  Zülcelal  Hazretleri  mi?  Bunu  sen  mi  söylüyorsun?  Ulan  oğlum  zamanında  söyleseydin de  ebediyen  lanetlenmeseydin  olmaz  mıydı? 

Şeytan  iyice  boynunu  büktü.  

-Ah  abla  ahhh. Cahildim  dünyanın  rengine  kandım.

Gülşah  tebessüm  etti.

-Atma  atma.  O  vakit  dünyada  ne  vardı  da  dünyanın  rengine  kandın?  Villalar  mı  vardı?  Yatlar  katlar  mı  vardı?  Ulan  daha  para bile  icat  edilmemişti. 

Şetan  içinden  ''  Bu  hatun  umduğumdan da  akıllı.  İşim  zor  ''  diye  düşündü. 
-----------------------------------------------------------------------------------
Eveeet .   ''  Devam  Hocam ''  diyen  olursa  devam  ederim.  Olmazsa  bu kadar.   

( Şeytan - Gülşah Kapışması ( Şimdilik Birinci Bölüm ) başlıklı yazı Sami Biber tarafından 29.10.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.