Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 3.11.2018
Okunma Sayısı : 2985
Yorum Sayısı : 7
HAVVA  ANAMIZ  ADEM  BABAMIZA  HANGİ  YEMEKLERİ  YAPIYORDU?

Ben  olur  olmaz  şeyleri kafama  takarım.  Mesela  şimdi  de  taktım  kafaya: Acaba  ilk  insan  olan  Adem  babamız  ve  eşi  Havva  anamız  ne  yerlerdi?  Onların  mutfağında  ne  gibi  yemekler  yapılırdı?  

Bu  sorunun  yanında  tabii  ki  bir başka  soru daha  geliyor insanın aklına:  Günümüz  kadınları  ya  da  yemek  yapmayı  bilen  erkekleri  bunları  bir  büyüklerinden  ya  da  ustalardan  öğreniyorlar  değil  mi?  Peki  ilk  insanlar  olan  Adem  ile  Havva  kimden  öğrendiler  yemek  yapmayı?  Onlara  tarifleri  kim  verdi? 

Havva  anamız  acaba  Adem  babamıza  hangi  yemekleri  yapıyordu?  Ya  da  onların  evlerinde  durum  aynen  benim  büyük  oğlumun  evinde  olduğu  gibi  miydi?  Yani  yemekleri evin  erkeği  Adem babamız  mı  yapıyordu?  Veyahut  da  her  ikisi  de  ne  buluyorlarsa  onu  yiyorlar,  hatta  zaman  zaman  zaman  birbirlerinin  önündeki  yiyeceği  kaptıkları  için  kavga  mı  ediyorlardı?  Mesela  ilk  karı-koca  kavgası  bu  sebepten  çıkmış  olabilir  miydi?  Ya  da  Adem  babamız  aynen  bir  türkümüzde  olduğu  gibi  ''  Men  gazanım  yar  yesin  niçe  ki canım  sağdır''  ilkesiyle hareket  ederek  gidip  çalışıp  çabalayıp  yiyecek temin  ediyor  ve  kendi  elleriyle  mi  Havva  anamıza  yediriyordu?  Mum  ışığında ve  çigan  müziği  eşliğinde romantik  bir  yemek  yemişler  miydi hiç? 

Efendim,  yaygın  inanışa  göre  Hz.  Nuh'un  gemisi  Ağrı  ya  da  Cudi  dağına  konmuş  değil  mi? Yani  her  durumda Nuh  Peygamber  Türkiyeli...  Bu  durumda  büyük  büyük  dedesi  Adem  de  Türkiyeli...Hatta  Türk  de  diyebiliriz. Hatta  Adem babamız  ve  Havva  anamızın  yeryüzünde  tekrar   Şanlıurfa'da  bir  araya  geldikleri  rivayeti  yaygındır. Yani  atalarımız Orta Asyalı  filan  değil  doğrudan  doğruya  Urfalıdır. 

Neyse...

Türk  erkeği  işten  yorgun  argın  eve  dönünce  ne  yapar?  ''  Hanım  bugün  yemekte  ne  var?  ''  Diye  sorar  öyle  değil  mi? 

İşte  böyle  yorgun  argın  bir  iş  dönüşü  sonrasında  atamız  Adem babamız  , Havva anamıza soruyor: ''  Hanım bu  akşam  yemekte  ne  var?  Çok  açım.''

Günümüz  kadınları  olsa  ''  Zıkkımın  kökü  var  herif. Sen  başka bir  şey  bilmez  misin?''  der  ya Havva  anamız  ilk  insan  olduğu  için  muhtemelen  o  tripleri  henüz  bilmiyordu. 

Şimdi  bir de şu  hususu  göz  önünde  bulunduralım: Adem  peygamber  dokuz  yüz  sene  yaşamış.  Dile  kolay,  dokuz yüz  sene...Demek  ki  çok  iyi  beslenmiş.  Tamamen  organik  yiyecekler  yemiş. Alkol  ve  tütünden  uzak  durmuş  vesaire.  Ama  ille  de  yedikleri  içtikleri  oldukça  önemli. Büyük  bir  ihtimalle  de  bu kadar  uzun  yaşamış  olmak  için  oldukça  bol  çeşit  yiyor  olmalıydı. 

Neyse...Havva  anamız Adem  babamıza  gözü  gibi  bakıyor.  O  ölürse başka  adam  yok  dünyada. (  Gerçi  Havva  anamız  ölse Adem  babamız için  de  başka  kadın  yok  ya  orayı  karıştırmayalım  fazla )  O  sebeple  bir  hayli  fazla  yemek  yapmış.  Başlıyor  saymaya:

- En  sevdiğin  yemekleri  yaptım hayatım.  Sayayım:

1- Havâmiz
2- Sevâzic
3- Kâlâya ( Hımmmm.  Bu  kalye  sanırım. Yani  yağda  kavrulduktan  sonra suda  haşlanarak  pişirilen  sebze  yemeği )   ) 
4- Nevâsif
5- Herâ'is
6- Tennuriyat
7- Mutaccenât
8- Bavârid
9- Maklube (  Bunu  artık  biliyoruz )
10- Senbusek ( Bunu  da  Mardinliler  biliyor )
11- Her  türlü  balık ( Son  zamanlarda  bayağı  zamlansa  da  bunu  da  biliyoruz )
13- Muhallelât
14- Si'bag
15- Mutayyibat
16- Cevazib
17- Ahbisa
18- Helâva ( Kamufle  etmeye  çalışsa  da  helva  işte )
19- Katâyıf ( Bu  da  kadayıf  tabii  ki  ) 
20- Huşkânenec

Adem  Babamız  '' Allah  seni  başımdan  eksik  etmesin  Havva.  Sen  olmasan  vallahi  ben  dört  deve  kuşu  yumurtasını  tavaya  kırıp  bir  omlet  bile  yapamam''  diyerek  eşinin  bu  nefis  yemeklerine  yumuluyor. ( Bir  deve kuşu  yumurtası  günümüzde  on  insanı  rahatlıkla  beslerken  artık  Adem  babamızın  nasıl  bir  babayiğit  olduğunu  anlayın.  O  dört  deve  kuşu  yumurtasıyla  ancak  midesinin  sesini dindiriyor. ( Bizim  Adem de Yani Adem   Efiloğlu  da  bu  konuda dedesi  Adem'den  pek  geri  kalmaz  hani. ) 

Yumulmasına  yumuluyor  ama  bizler  hâla  Adem  babamızın  ne  yediğini  bilmiyoruz  değil  mi?  (  bir  ikisi  hariç ) Hatta. ''  Yahu  o  dönemde  dinozor,balık ve- yapraklarını  giysi  olarak  kullandıkları- incir dışında  ne  vardı ki  ne  yesinler?  Ancak  onları  yemişlerdir  ''  diye  düşünüyor  olabilirsiniz  ama  değil  tabii  ki.  Gördüğünüz  gibi  çeşit  hayli  bol. 

O  halde  açıklayalım  bu  yemekleri:  
Havâmiz : Ekşi  yemekler: Pek  anlamasam  da  sanırım  Lazların  turşu  kavurması  gibi yemekler  olsa  gerek. Ekşi  ile  hiç  aram  olmadığı  için araştırmadım  bile. (  Bu  konunun  uzmanları  Gaziantepliler  sanırım )  
Sevâzic: Basit  yemekler. Mesela  sandviç,  sucuklu  yumurta,  menemen ( ki soğansız  olur  efendim ) gibi
Nevasif: Kızartılarak  ama  sossuz  yenen  yemekler
Herâ'is: Lif  lif  dövülmüş  et ve  tahılla  yapılan  yemekler..Sanırım  bizim  keşkek  gibi bir  şey.  Gerçi  keşkek genelde etsiz  olur  ama...
Tennuriyat: Bu  da  et  ve  dövülmüş  tahılla  yapılan  bir  çeşit  yemek. (  Arap  aşı  olabilir  mi  acaba?) 
Mutaccenât :  Tava  yemekleri---Bizim  meşhur  hamsi  tava  acaba  bu  gruba  dahil  mi? 
Bavarid:  Soğuk  yemekler---Pırasa,  barbunya,  bakla  gibi  olsa  gerek.  Günümüzün zeytinyağlı  yemekleri
Senbusek---Bir  çeşit  çi  börek  gibi  hamur  işi.  Yalnız  yağda  kızartılmıyor  sac  üzerinde  ya  da fırında  pişiriliyor.
Muhallelât: Her  çeşit  turşular
Si'bag : Her  çeşit  meze
Mutayyibat:  Her  çeşit  çeşni
Cevazib : Fırınlanmış etle birlikte servis edilen meyve ve sebze tatlıları
Ahbisa : Un veya ekmek kırıntısıyla koyulaştırılmış tatlılar
Huşkânenec:  Kurabiyeler.

Efendim  bu  listede  olmasa  da  ben  de  bir  tatlı  ilave  edeyim.  Bakalım  adını  duyan  kaç  kişi  çıkacak?

Bu  tatlının  adı:  Uğut  Tatlısı...Sakarya  ilimizin  Taraklı  İlçesinde  bilinen,  benim  de  tadına  baktığım  bir  tatlı.  İçine  ne pekmez  ne  bal  ne  de  şeker  katılıyor  ama  tatlı...Herhangi  bir  tatlandırıcı  da  katılmıyor.  Buğdaydan  yapılan  bir  tatlı.  Tarifi  internette  bulunabilir. 

İşin  şakası  bir  yana  tüm  bu  yemekler  aslında  Türk  ve  Arap  yemek  kültürüne  ait  yemekler  olup  bu  konuda  yazılmış  en  eski  yemek  kitaplarından  biri  olan  Kitabü't  Tabih'te  yer  alan  yemeklerin  sınıflandırılmasıdır. 

Kitabü't Tabih  13.  Yüzyılda  ortaya  çıkmış  bir  yemek  kitabı.  Yazarı  olarak Muhammed ibn-ül Hasan ibn Muhammed el Katib el Bağdadi (  Ya da  Muhammed  bin  El  Kerim )   biliniyor.  Yani  kitap  esas  itibariyle  Abbasilerin  son  dönemlerinde  Arap  yemek  kültürüyle ilgili. Daha doğrusu  öyle  olması  gerekiyor  ama  değil.  Öncelikle  El  Bağdadi  bu  kitapta  her  ne  kadar  kendi  yemek  tariflerini  anlatmışsa  da  10.  Yüzyılda  El  Varrak  adlı  başka  bir  vatandaşının  yazdığı  kitabın  devamıdır  yadığı  kitap.  Kendisine  ait  yemek  tarifleriyle  10. Yüzyılda  yazılmış  olan  bir  kitabı  genişletmiştir  aslında. ( El  Varrak'ın yazdıkları  kayıp  maalesef ) 

Daha  sonra  bu  Kitap  II.  Murat  zamanında  Osmanlılara  kadar  gelir. Bir  Osmanlı  hekimi  olan  Mehmed  Şirvanî  kitabı  alır,  o  zamanın  Türkçesine  çevirir ama  çevirmekle  de  kalmaz  doğrudan  doğruya  kendi  buluşu  olan seksen  iki  yemek  tarifi  daha  ekler  kitaba.

Kitap Osmanlı  Sarayında  uzun  süre  baş  yemek  kitabı  olarak  kullanılır ki  işin  ilginç  bir  tarafı  da  kitaptaki  yemek  tarifleri  ''Reçete ''  adıyla  sunulmaktadır. Yani  bir  nevi  sağlıklı  ve  dengeli beslenme  kitabıdır  bu. ( Kitabü’t Tabih sadece yemek tariflerini değil, yenilenlerin vücuda etkileri konusunda da bilgiler verir.)

Kitap  daha  sonraları  Süleymaniye  Kütüphanesinde  ''  Benimle  de  ilgilenen  biri  çıkacak  mı?''  diye  bekler  ama  çok  çok  uzun  süre  bu  kitapla  ilgilenen olmaz. 

Bu  kitapla  ilk  ilgilenen  kişi  Ünlü  bir  tarih  araştırmacısı  olan  Prof  Dr.  Stefanos  Yerasimos  olur. İstanbul  doğumlu  bir  Rum  olup  hali  hazırda  Fransız  vatandaşı  olan  Prof  Yerasimos  kitabı  alır,  inceler  ve  kitaptaki  yemek tariflerinin  önemli  bir  bölümünün  Türk  mutfağına  ait  olduğunu  tespit  eder  ve yazdığı '' 15 ve  16.  Yüzyılda Osmanlı  Saray  Mutfağı '' adlı  kitabında  Kitab'üt  Tabihten  de  bahseder( 2002 yılında )  . ( Osmanlı  mutfağı  ile  ilgili  iki  kitabı  daha  vardır.) 

Sonra  bir  başka  araştırmacı,  bir  İngiliz  araştırmacı  olan Charles  Perry  bu  kitabı  İngilizceye  çevirir  2005  yılında. 

Ve  son  olarak  da 2009  Yılında Nazlı  Pişkin, bizim  kitabımızı  İngilizceden  Türkçeye  çevirir.

Evet..Orijinali  bizde  olan  bu  kitabın  günümüz  Türkçesine  uyarlanmış  şekli  maalesef  Çeviri  olarak  yayınlanmıştır. Yani  İngilizceden  çevirmek  Osmanlıcadan ( Ya  da  Eski  Türkçe diyebiliriz ) çevirmekten  daha  kolay  gelmiştir ki  bu konu  da  ayrıca  üzerinde  düşünülmesi  gereken  bir  konudur. Elin  adamı ta  İngiltere'den  geliyor İstanbul'da  Osmanlıcadan  kendi  diline  çeviriyor, biz ise  İngitereye  gidip  İngilizce  yazılmış  olanından çeviri  yapıyorsak  Bunu  ayrıca  oturup  konuşmak  gerekir.  Bir  yerlerde  bir  yanlış  var  çünkü. 

Neyse...

Adem  Babamız  Türkiyeli  (  Ya  da kuvvetle  muhtemeldir  ki  Türk ) olduğuna  göre.  Elimizdeki  en  eski  yemek  tarifi  kitabımız  da  Kitab'üt  Tabih  olduğuna  göre  demek  oluyor  ki  Havva  anamız  Adem  babamıza  yukarıdaki  yemekleri  yaptı  dersek  çok  da  yanlış  olmaz  sanırım.

Haa  Kitab'üt  Tabihten  çok  çok  eski,  Babillilere  ait bir  yemek kitabı  daha  doğrusu  iki  tablet  var  ama o  tabletlerden  Babillilerin  21  çeşit  sebze  yemeği,  4  çeşit  de  et  yemeği  bildikleri dışında çok  fazla  bir  şey  öğrenemiyoruz. 

RESİMLER

1- Kitab'üt Tabih  adlı  yemek  tarifleri  kitabının  günümüzdeki Türkçe  baskısı
2-  Babillilerden  kalma  en  eski  yemek  kitabı  ( Daha  doğrusu  tablet ) 
3- Batıcılık  akımı  sonrası  bir  Osmanlı  Yemek  salonu.
4- Osmanlı Devletinde  sarayda  ve  büyük  konaklarda,  köşlerde  yemekler  sofraya  böyle taşınırdı
5-  O  yemekler  işte  böyle  aynı  kaptan  ve  yerde  yenirdi.
6- Meşhuuur  Senbusek. (  Olsa  da  yesek ) 

( Havva Anamız Adem Babamıza Hangi Yemekleri Yapıyordu? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 3.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.