YILANLARIN  AŞKI - SEN  BANA  HİÇ  BÖYLE  SARILMADIN

Hemşire  ''  Müjdeler  olsun.  Bir  erkek  evladınız  dünyaya  geldi ''  dediğinde  genç  anakonda  sevinçten  kıvrım  kıvrım  kıvrılmıştı.  Derhal   yeşil  derili  dünya  güzeli  eşi Nılay'ın  yanına  koştu.  Gerçekten  de  Nılay'ın  kucağında  nur topu  denemese  de  top  top  toparlanmış  vaziyette  minicik  bir  anakonda  durmaktaydı.

Sevinçle  baktı  yavrusuna...  Eşi  Nılay'ın boynuna hemen  oracıkta  beşini  birden  bir  ipe  bağladığı  beş  adet  tavşan taktı doğum  hediyesi  olarak.

Rahmetli  babası  ''  Eğer bir  erkek  evladın olursa  çocuğun  adını  Yalın koy ''  dediği  için  hemen  oracıkta  yavrusunun kulağına  ''Adın  Yalın,  derin  kalın olsun. Sakın  dosdoğru  bir  yılan  olma.  Yılanlar  aleminde  dosdoğru  olmak  hayra  alamet  değildir.''  diye  tısladı.

Aynı  anda  hastanenin  bir  başka  odasında  bayan  pitonun  da doğum  sancıları  tüm  şiddetiyle  devam  ediyor,  o  kadar  ıkınmasına  rağmen  yavrusu  bir  türlü  yumurtanın  kabuğunu  kırıp  dışarı  çıkamıyordu.

Bayan  Piton ''  Yetişin  gonşulaa !  Ben  sancıdan  öleyoon galiiii ''  diye  bağırdığında  sesin  şiddetinden  olsa  gerek  yumurta  çatladı  ve  içinden sevimli  mi  sevimli bir  kız  çocuğu  başını  uzattı. Onun  adı  da  önceden  belirlenmişti :  Aylın...

Hikayeyi  uzatmamak  adına  çocukluk  yıllarını atlayıp  direkt  gençlik  yıllarına  gelelim.

İnsan oğullarının  artık  yaylalara  çıkmaya  başladığı  aylarda  Yalın    ve  Aylın  da  ''  Yahu  kış  mevsimi  boyunca  domuz  yutmaktan  içimiz dışımıza  çıktı.  Biraz  da  taze  koyun, taze  sığır,  dana yutalım. Midemize  biraz  helal lokma  girsin''  düşüncesiyle  yaylaya  çıktılar.

Yaylada  Yalın  ve  Aylın  ilk  kez  birbirlerini  gördüler.  Yalın  hemen  sokuldu  Aylın'a  ve  başladı  tıslamaya:

Duruşun andırır asil soyunu 
Hisar, Kuruçeşme, sahil boylu mu? 
Arnavutköylü mü Ortaköylü mü? 
Kız sen İstanbul'un neresindensin? 

Aylın  ters  ters  baktı  Yalın'a

-Salak  şey.  İstanbullu  olduğumu  da nereden  çıkardın?  Ben  Balıkesir-  Bandırmalıyım  bi  kerem.

Yalın  sırıttı.

- Balıkesir-  Bandırma,  kız  sen  beni  kandırma.  Tıss  tıss  tısss.

Aylın  sinirlenmişti.

-Hıhhh boyuna  posuna  bakmadan  bir  de  kızlara  asılmaz  mı?  G.tümün  kenarı.

Gerçekten  de  Yalın'ın  boyu  sadece  beş  metre  iken  Aylın'ın  boyu  altı  metreyi  geçiyordu.  Çünkü  yılanlar aleminde  pitonlar  her  zaman  anakondalardan  daha uzun  olurlardı.

Yalın  hiç  oralı  olmadı.

-Kızım  sen  hiç  duymadın  mı?  Önemli  olan  boyu  değil  işlevidir.  Hem  ben  senden daha  kalın  ve  ağırım  n'aabeeer. 

Bu  da  doğruydu.  Anakondalar  pitonlardan  daha  kısa  olsalar  da  onlardan  daha  kalın  ve  ağır  olurlardı  hep.

Aylın  bir  kez  daha  süzdü  Yalın'ı.  Aslında hiç  de  fena  bir  yılana benzemiyordu.  Hatta  yılanlar  soğuk  hayvanlar  olmakla  birlikte  kanı  ısınmaya  başlamıştı  bu  esprili  ve  yakışıklı  delikanlıya. ''  Siz  böyle  her  gördüğünüz  kıza  asılır  mısınız?''  diye  sordu. Yalın  bütün  samimiyetiyle  yemin  etti:

-Manda  yutup  testere  çıkarayım  ki  hayatımda  ilk  kez  bir  kıza  karşı  yüreğimde  bir  şeyler  hissediyorum.  Ben  öyle  Don  Juan  denilen  yılan  gibi her  önüne  gelen  kıza  tıslayan biri  asla  değilim.

Manda  yutup  testere  çıkarmak  yılanlar  alemindeki  en  büyük  yemin  olsa  da  Aylın  pek  inanmış  görünmüyordu.

-Ama  gözleriniz  öyle  söylemiyor.  Sanki  yutacak  gibi  bakıyorsunuz  bana.

Yalın  yine  tıs  tıs  tıs  tebessüm  etti.

- Kızım  nasıl  yutayım  seni?  Altı  metreden  fazlasın.  Hem  belli  ki  bayağı  da  zenginsin.  Zengin  kısmını  yutmak  zor  olur.

Aylın  mütevazi  bir şekilde  cevap  verdi?

-Hamdolsun  variyetimiz  fena  sayılmaz.  Allah'ın  ''Sürün  ya  kulum '' dediklerinden  sayılırız.

Aslında  mutad  yiyeceklerinden  olmasa  da Yalın  ve  Aylın  mercimeği  fırına  vermişlerdi. O  dakikadan  sonra  artık  sevgili  oldular.  

Sevgili olmasına  oldular  ama  kısa  süre  sonra  Aylın  ilk  başlarda  '' G.tümün  kenarı ''  bile  dediği Yalın'a   sırılsıklam  aşık  olmuş,  onu  her şeyden  kıskanmaya  başlamıştı. Hatta  bu kıskançlık  artık  hastalık  haline  gelmişti. 

Bir  taraftan  Yalın'ı  deliler  gibi seviyor öte  taraftan  kıskançlığı  ile  ona  hayatı  zindan  ediyordu. 

Mesela?

Mesela  bir  gün  Yalın  oldukça  besili bir  bizon  yavrusuna  doğru  sinsice  süzülüp  tam  ağzını açmıştı  ki  Aylın  başladı  bağırmaya.

-Elin karılarını  gördüğün zaman  hemen  ağzın  beş  metre  açılıyor. 

Yalın  her  ne kadar  ''  Ulan ben  yılanım.  Beslenmek  için ağzımı  açmak  zorundayım.  Ağzımı  değil  de  kıçımı  mı  açayım? Hasbinallah  veni'mel  vekil  yahuuu. Erkek-kadın  fark  eder  mi?  Biz  yılanız.  Ne  bulursak  onu  yutmak  zorundayız.  Bunun  erkeği,  kadını  mı  olur? ''  dediyse  de  Aylın'ı ikna edemedi.

Bir  başka  gün  Yalın  yine  bir köy  evinin  damında  gördüğü  besili  bir  tavuğu  yutmak  üzere  ağzını  açmıştı ki  Aylın  aşağıdan  bağırdı:

-  Oh  oh  ohhh.  Maşallah  beyimiz  Mart  kedisi  gibi  damlardan  inmiyor.  Yok  anlamadığım  şey,  o  gıt  gıt  gıt  gıdaklayan  şıllıkta  bende  olmayan  ne  buluyorsun?

Yalın  öfkeyle  cevap  verdi?

-Yahu açım,  aç... Bu  kadarcık  basit ve  doğal  bir  şeyi  idrak  edemiyor  musun?

Aylın  daha  da  sinirlendi.

-  Bana karşı  hiç  böyle  aç  görmedim  seni.  Elin  karılarına  açsın  ama  bana  gelince  karnın  hep  tok  oluyor  bakıyorum.

Yalın  patladı  artık

-Ulan  beni  resmen  dam  budalası  yaptın  çıktın.

Aylın  istifini  bozmadı.

-Öylesin  zaten.  Tam  bir  dam  budalasısın.

Yalın  ''  Ya  sabır ''  Diyerek  indi  damdan.  Böylece  tavuk  canını  kurtarmış, kendisi  aç  kalmıştı ama  Aylın'ın  dırdırını  çekmektense  aç  kalmak  bin  kat  daha  hayırlıydı.

Aslında  Yalın  tam  anlamıyla  olmasa  da  dini  bütün  bir  yılandı.  Öyle  karıyla  kızla  işi  olan  bir  anakonda  değildi  ama  bunu  bir  türlü  anlatamıyordu  Aylın'a...

Bir  kaç  gün  sonra  şiddetli  bir  patırtı  daha  oldu  aralarında.  O  gün   Yalın  dişi  bir  tarla faresini  tam  yutmaya  başlamıştı  ki  Aylın  yine  başladı  bağırmaya.

-Sen  o fare kızı  fareye  niçin  gülüyorsun  bakıyım?  Bana  hiç  böyle  gülmemiştin.  Söyle  aranızda  ne  var?

Yalın  şaşkınlık içindeydi.  Ağzındaki  fareyi  tükürüp  attıktan  sonra  cevap  verdi.

-Ulan  ne  gülmesi.  Tam fareyi  ağzıma  aldım,  namussuz  kakasını  yapmaya  başlamaz  mı?  Senin  anlayacağın  resmen  ağzıma  sı.tı.  Ben  başladım  öğürmeye,  sen  gülme  sandın.  Elin  faresine niçin  güleyim ki?

Aylın  artık  iyice  şirazeden  çıkmıştı.  Öfkeyle  bağırmaya devam  etti:

-Sen  zaten  seni benim  gibi  seveni  değil  hep  ağzına  sı.anları seversin.  Ahhh  ahhh.  Erkek  milleti  değil misiniz.  Hepiniz  aynı  b.ksunuz. Aşkın  kadir  kıymetini  bilmezsiniz. 

Yalın  içinden  ''  Ulan  altı  metre  olmasan  ben  sana  sorardım  aşkın  kıymetini  ama aaah  aah.  Gözü  kör  olsun,  çok  uzunsun ''  dedi. Dışından  ise  Aylın'ı  bir tarla  faresine  tav  olmadığı  konusunda  ikna  edebilmek  için  saatlerce  tısladı  durdu  ama  tabii  ki  nafileydi  çabaları. 

Ve  nihayet bardağı taşıran  son  damla  da geldi.

Bir  gün Yalın ormanda  yiyecek  bir  şeyler  bulabilmek  için  dolaştı  durdu  ama  koskoca  orman  sanki  kurumuştu.  Sağa  sola  bakınırken  birden  gözleri  parladı.  İleride  bir  adam  elinde  kamerasıyla  doğa  manzaraları  çekimi  yapmaktaydı.  Anakondalar  pek  insan  yutmasalar  da  açlık  dönemlerinde  bu  kural  ihlal  edilebiliyordu.  Sessizce  adama  doğru  yaklaştı.

İnsanoğlu  tehlikeli  bir  varlık  olduğu  için  onu  önce  iyice  sıkarak  öldürmesi gerekiyordu. Aniden  adamın  önce  ayaklarına,  sonra  kalçasına  ve  nihayet  beline  dolanıp  var  gücüyle  sıkmaya  başlamıştı ki  Aylın  yine  çıktı  ortaya.

-  Seni  kör olası  yılan  seni.  Hayatın  boyunca  bana  hiç  böyle  sarıldın  mı?  

Yalın bir  taraftan  adamı  sıkmaya  devam  ederken  bir  taraftan  cevap  verdi:

-Yok  artık...Beni  erkeklerden  de  mi  kıskanıyorsun?

Aylın tripe  devam  etti.

- Konuyu  saptırma.  Bana  hiç  böylesine  sıkı  sıkı  sarıldın  mı  onu  söyle?

Yılanların  tepesinde  bir  tas  olmasa  da Yalın'ın  tepesinin  tası  attı  artık.

- Kızım,  arıza  mısın  ya...

Zavallı  Yalın'ın  da  onca  hayat  tecrübesine  rağmen  anlayamadığı  tek  şey  vardı: Dünyada  arıza  olmayan  kadın  var mıydı ki? 

( Yılanların Aşkı - Sen Bana Hiç Böyle Sarılmadın başlıklı yazı Sami Biber tarafından 5.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.