Yazma İhtiyacı

         Öykücülüğümüzün yollarını çiçeklerle bezeyen Sait Faik, “Yazmasam deli olacaktım.” diyerek yazma eyleminin bir yazar için ne derece önemli olduğunun altını çiziyor. Hem de kalın bir çizgiyle.

 

         Okumak engin denizlerde yüzmek gibidir. Güneşli bir gün. Doğada yaprak kıpırdamıyor. Deniz süt liman, çarşaf gibi. Issız bir koyda yalnızsınız. Denize girdiniz. Hayli de açıldınız sahilden. Sırtüstü yüzmeye başladınız. Sağınız solunuz masmavi sular. Yukarda ayni mavilikte gökyüzü. Kol ve bacaklarınızı çok hafif hareket ettiriyorsunuz sadece.

 

 Sıkıntılar uçuvermiş kafanızdan. Ne geçim sıkıntısı, ne memleket sorunları, ne yarın kaygısı… Hepsi sizden uzak. Sorunların dışındasınız artık. İçiniz ferah, gönlünüz hoş. Okumak işte öylesi hoş duygular yaşatır. Okuduğunuz öykü ya da romanın içine dalarsınız. Olayların merkezine yaklaşırsınız.

 

Yazarla can ciğer dostsunuz. Onunla beraber çarpıyor kalbiniz. Bazen de olayların akışına müdahale etmek hakkına sahip olduğunuzu hissedersiniz. Fakat olaylar bildiğine yazarın gönlünce ilerler. Sizin isteğiniz ve tahminlerinizin ötesinde gelişir. Yine de sizi sarar tüm bu durumlar. Ara ara gözleriniz yaşararak okumaya devam edersiniz.

 

Masmavi denizde sırtüstü yüzerek gökyüzünü seyrettiğinizde gönlünüzü saran hoş duygulara eş duygular içindesiniz . Sadece yazarın anlatılarını cümle cümle hazmetme çabası içerisindesiniz. Ne yarın kaygısı, ne geçim sıkıntısı… Böylesi olgular çok uzak sizden. Üç günlük dünya kaygıları uçuvermiştir kafanızdan. Kitabın içinde sonu meçhul dolambaçlar arasında tatlı bir yolculuktur yaptığınız.

 

Beyniniz dinlenmiş, ruhunuz arınmıştır. Ufkunuz alabildiğine enginleşmiş görüş alanınız genişlemiştir. Günlük kısır çekişmelerin çok uzağındasınız. Olayları daha geniş bir perspektiften yorumlama aşamasına eriştiniz.

 

Okumak insan ruhunu arındıran böylesi soylu bir eylem. Ya yazmak? Yazma uğraşı başlı başına bir başka âlem. Çiçeklerle, güllerle bezeli, ağaçlarında kuşlar şakıyan gizemli bir dünya. Yalnız bu dünyaya ayak basmak hiç de kolay değil. Buralara varmak isteyen kalem ustaları nice dikenli yollardan, sarp geçitlerden geçerek bu büyülü yerlere ulaştılar. Gecelerce uykusuz kaldılar. İlk denemelerinin gün yüzüne çıkması için doğum yapan eşini bekleyen baba adayları gibi heyecan duyarak sonucu beklediler.

 

Eserlerinin basıldığını gördüklerinde uçmaya yeni başlaya kuş yavruları gibi tanımsız heyecanlar yaşadılar. Nihayet eserlerinin ortaya çıkması ölümlü bir insanın başardığı en büyük bir utkudur. Artık o bireyler ölümsüzlük düzeyine eriştiler. Eserleri dünya durdukça yaşayacaktır artık…

 

Okuma alışkanlığı gibi yazma alışkanlığı da bir tutkudur. Bir bağımlılıktır. Terk edilemez. Aslında okuma ve yazma eylemi yerle gök gibidir. Birbirlerine karşı fakat birbirlerini tamamlayan.

 

Okumak ve yazmak insanlık için bir özgürlük alanıdır. Bakir topraklarda ulu dağ başlarındaki yayla düzlerinde koşmak gibidir. Kuşlarla, börtü böcekle dost olmaktır. Rüzgârın sesini dinlemektir.

 

Tüm bu soylu duygu ve olgularla haşır neşir olduğu için öykücülüğümüzün büyük ustası Sait Faik Abasıyanık “yazmasam deli olacaktım” diyor. Ne mutlu O’nun yolundan yürüyenlere
( Yazma İhtiyacı başlıklı yazı sahara tarafından 7.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.