Makale / Araştırma

Eklenme Tarihi : 14.11.2018
Okunma Sayısı : 1615
Yorum Sayısı : 1
GÖĞSÜNE  İSTİKLAL  MADALYASI  TAKTIĞIMIZ  PAPA  1.  BÖLÜM

27.10.2016  Tarihinde  yazdığım  bir  yazıda İstanbul-  Notre Dame de Sion Fransız Lisesinin bahçesinde Padişah Vahdettin döneminde yaptırılan Papa 15. Benedicht’in heykelinden  bahsetmiştim değerli okurlarıma. Evet  Osmanlı  Döneminin  artık  son  günlerini  yaşadığı  yıllarda  bugün  hâla  aynı  yerde varlığını  sürdüren  bir  papa  heykeli  dikildi  ve  hatta  bu  papa  heykelinin  dikilmesi  için   Osmanlı  devleti  yardım  kampanyası  başlattı.  Kampanyaya  da  Padişah  Vahdettin  o  zaman  için  çok  para  olan  500  Tl  para  yardımında  bulundu.

Peki göğsüne  İstiklal  Madalyası  taktığımız  papa  kimdi?    Bir  papanın  İstiklal  Harbimize  nasıl  bir  katkısı  olmuştu  ki  adamın  göğsüne  İstiklal  Madalyası  taktık?

İşte  bu  sorunun  cevabını  verebilmek  için  Fener  Rum  Patrikhanesinden  ve  Atatürk'ün  Fener  Rum  Patikhanesi  hakkındaki  düşüncelerinden  başlamak  lazım.

Şimdi  ''  Hocam  !  Patrikhane  ayrı  papalık  ayrı.  Göğsüne  İstiklal  Madalyası  taktığımız  papa  ile  Fener  Rum  Patrikhanesinin  ne  alakası var ?''  Diye  sorabilirsiniz. 

Oldukça  uzun  olacak  bu  yazı  içinde  alakasını  anlatmaya  çalışacağım  inşallah. 

Biz  tarih  Öğretmenleri TC  İnkılap  Tarihi  ve  Atatürkçülük  Derslerinde  her  sene '' Milli  Mücadele  Yıllarında  Faaliyet  Gösteren  Faydalı  ve  Zararlı  Cemiyetler''  Başlığı  altında  bir  konu  işleriz.  Zararlı  Cemiyetler  içinde  Rumlar  tarafından  kurulanlar hangileriydi  hatırladınız  mı?  

Unutmuşsunuzdur  mutlaka.  Hatırlatayım:

a)Mavri  Mira  Cemiyeti  b)  Yunan  Kızılhaçı  ve  Göçmenleri  Cemiyeti  c) Rum  İzci  teşkilatları  d)  Fener  Rum  Patrikhanesi

Tüm  bu  zararlı  Cemiyetleri  bize  tanıtan  kim  peki?  

Mustafa  Kemal  Atatürk  tabii  ki.  

Bakın  Mustafa  Kemal  1922 yılının Ocak  ayında bu  konuyla  ilgili  neler  demiş: 

"Pek sağlam kaynaklardan elde edilen bilgilere göre İstanbul Rum Patrikhanesinde Mavri Mira adında bir kurul oluşmuştur. Bunun başkanı Patrik Vekili Droteos, üyeleri: Atinegora, İnoz Metropolidi, Yunan Kaymakamı Giritli Katehakis, Katelopolos, Dipasimas, Ayinpa, Polimitis, Siyari adındaki kişilerdir.

Kurul doğrudan doğruya Venizelos'tan talimat alıyor. Rumların ve Yunan Hükümetinin parasal yardımıyla pek büyük bir sermayesi vardır.

Görevi, Osmanlı illeri içinde çeteler oluşturmak ve yönetmek, açık hava toplantıları ve propaganda yapmaktır. Yunan Kızılhaçı da bu Mavri Mira kuruluna bağlıdır. Görevi görünüşte göçmenlere bakmak gibi insani bir perde altında çete örgütlemek, ihtilal düzenini hazırlamaktır. Bu yolla tıbbi ilaçlar ve sağlık gereçleri adı altında silah, cephane ve donatıyı Osmanlı ülkesine sokmaktır.
İstanbul Patrikhanesi ve Yunan Konsolosluğu silah ve cephane deposu durumunu almıştır ve hatta kiliseler tapınma yerinden çok askeri ambarlar gibi kullanılmaktadır.

Rum okullarının önceden bizim yapıp da şimdi sırası iken ne yazık ki terkettiğimiz izci örgütleri bütünüyle Mavri Mira kurulu tarafından yönetilmektedir. İstanbul, Bursa, Bandırma, Kırklareli, Tekirdağ ve bunlara bağlı yerlerde izci örgütlenmesi tamamlanmıştır. İzciler yalnız çocuklar değildir. Yirmi yaşını aşkın gençler de içindedir. Anadolu'da Samsun ve Trabzon cephane dağıtma yeridir. Uygun bir durumda bir yelkenli Yunan gemisi durmuş olarak cephane ve silahlarla yüklü bu yerlerde bulundurulacaktır. Ermeni hazırlığı da Rum hazırlığı gibidir." ( Bahsi  geçen  gemi  Yunan  savaş  gemisi  Enosis  olup  26  Nisan 1922 de Türkler  tarafından  ele geçirilir.  Bu  olay üzerine  de  ABD  ve  diğer Yunan  gemileri  Samsun'u  topa  tutarlar ) 

Atatürk,  Kurtuluş  Savaşı  zaferle  noktalandıktan  sonra  da  Patrihne  ile  ilgili  görüş  ve  düşüncelerini  değiştirmiyor  ve  20  Ocak  1923  de  Hakimiyet-i  Milliye  Gazetesine  aynen  şu açıklamaları  yapıyor: 

"Bir fesad ve hiyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebeb olan Rum Patrikhanesi'nin artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde mhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebebler gösterilebilir? Türkiye'nin Rum Patrikhanesi için arazi üzerinde bir sığınılacak yer göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesad ocağının hakiki yeri, Yunanistan değil midir? Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilmekte olan yeni Türkiye, Babıali'nin taht-ı idaresindeki eski Osmanlı İmparatorluğu değildir. Yeni Türkiye şeref ve haysiyet, kudret ve kuvvetini müdrik ve hukukunu muhafaza için mevcudiyetini tehlikeye atmaya hazır ve amadedir."

Atatürk'ün  20  Ocak 1923  de  yaptığı  bu  konuşmanın  üzerinden  bir  kaç ay  geçtikten  sonra  yapılan  Lozan  Antlaşmasında  ise( 24  Temmuz  1923 )   görüyoruz  ki  Patrikhane hakiki  yeri  olan  Yunanistan'da  değil  yine  bizim  topraklarımızda  ve  eskiden  olduğu  gibi  yine   Fener  semtimizdedir. 

Bazı  arkadaşlarımız  hani  derler  ya  hep  ''  Dış  güçler  diye  bir  şey  yok.  Acziyet  var.  Ülkeyi  iyi  yönetememek  var. '' Buna  nasıl  bir  yorum  getirirler  bilemem. 

Dış  güçler  vardır  ve  o  dış  güçler  bazen  Atatürk  de  olsanız  bazı  şeyleri  -  ne  kadar  istemezseniz  istemeyin - size  kabul  ettirirler. 

Ha  şu  denebilir  ki  deniliyor  zaten

1- Tamam  Patrikhane  tamamen  kaldırılmadı  ama  Patriğin  elindeki tüm  siyasi  ve idari  yetkiler  elinden  alındı.  Sadece  dini  bir  lider  olarak  kaldı.
2-  Lozan'da  yapılan Nüfus  Mübadelesi  görüşmeleri  gösterdi  ki  Türkiye'de  artık  Türkiye  aleyhine  faaliyet  gösterebilecek  Rum  kalmayacaktır. (  Mübadeleyle   Yunanistan'a  gönderilecekler )  o  halde  tehlike  kalktığına  göre  Patrikhanenin  durmasında  bir  sakınca  yoktu. 

Beni  tatmin  etmedi.  Bilmem  tatmin  olan  oldu  mu  bu  iki  cevaptan. 

Milli  Mücadele  yıllarında Fener Patrikhanesinin  Patrik Vekili Dorotios  ve  Trabzon  Metropoliti  Hrisantos  1919 da  yapılan  Paris  barış  konferansına  katılmışlar  ve  hararetli  bir  şekilde  İngiltere  ve  Fransa'yı  Karadeniz  Bölgemizde  kurulacak  bir  Pontus  Devletine  ikna  etmeye  çalışırken  bir  tarafta  da  Ermenilerle  Ocak  1920  de Erivan  ve  Tiflis'te  Osmanlı  Devletinden  hangi  payları  alacaklarının  hesaplarını  yapmak  üzere  Rum-  Ermeni Konfederasyonu  oluşturuyorlardı.

Fener  Patrikhanesinin böylesine  bir  ihanet  içinde  bulunduğu  dönemde  Kırıkkale -  Keskin  Metropoliti  ''  Yanlış  yapıyorsunuz.  Bu  bir  ihanettir ''  Dedi.  Demekle  de  kalmadı  Fener  Rum  Patrikhanesinin karşısına  dikildi aslanlar  gibi. 

Kimdi  bu  metropolit  ve  bir  Ortodoks  metropolit  ile  göğsüne  İstiklal  madalyası  takılan  papanın  ilgisi  neydi?  

O  da  gelecek  bölüme  inşallah. 

RESİMLER:

1- Uzaktan  bakıldığında  Fener  semtinde  hemen  göze  çarpan  görkemli  bir  bina  olduğu  için  Patrikhane  zannedilen ama  aslında  Özel  Fener  Rum  Lisesi  olan  okul  ( Bugün  için  faalyette  değil  bildiğim  kadarıyla ) 
2-  Asıl  patrikhane  işte  burası
3- Fatih  Sultan  Mehmet  ve  Patrik  Gennadios'u  tasvir  eden  ve  Patrikhane'de  bulunan  mozaik 
4-5- Kin  kapısının  arkadan  ve  önden  görünüşü: apının öyküsü özetle şöyle; Sultan II.Mahmut döneminde 1821’de Osmanlı’ya karşı Mora İsyanı patlak verir. O sırada Patrik olan V.Gregorius’un isyana destek verdiği ve Osmanlıya ihanet ettiği belgeleriyle ortaya çıkar. Partik V.Gregorius yargılanır ve suçlu bulunarak Patrikhane’nin orta kapısı önünde idam edilir. Beraberinde suçlu bulunan üç Metropolit’te farklı yerlerde idam edilir. Aynı gece toplanan patrikhane yetkilileri aynı yerde bir Türk devlet veya din adamı asılana kadar, kapının kapalı tutulmasına karar verir. Bir başka söylentiye göre; Bizans dirilinceye kadar kapı açılmayacak.
6-  Patrikhanenin  içinden  bir  görüntü.

Fener  Rum  Patrikhanesi 1054 yılında Batı ve Doğu kiliselerinin birbirinden ayrılmasından sonra Doğu Kilisesi'nin merkezi oldu. İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet'in Ortodoks halkı başsız bırakmamak amacıyla yaptığı girişimler sonucunda Gennadios ilk patrik olarak seçildi. Çeşitli kiliselerde görev yapan patrikhane, 1597 yılında Aya Dimitri Kilisesi'ne taşınarak Fener adını aldı. 1602 yılında bugün bulunduğu Fener'deki Aya Yorgi Kilisesi'ne taşındı. 1924'ten bu yana Fener patriklerini Sen Sinod Meclisi seçmektedir. Patrikhane'nin, Türkiye'de dört metropolitliği, 30.000 kadar cemaati vardır.

( Göğsüne İstiklal Madalyası Taktığımız Papa 1. Bölüm başlıklı yazı Sami Biber tarafından 14.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.