Dışarı çıkacağım, gözüm aynaya kayıyor, biraz yaklaşıyorum oraya doğru. Aynadaki hemen gördü beni.
-Dur, gitme! Biraz konuşalım.
-Benim seninle çene çalacak kadar boş vaktim yok.
-Hadi canım! Duyan duymayan da çok meşgul bir adam olduğunu sanacak. Bütün gün pineklemekten başka ne iş yapıyorsun?
-Sen öyle zannet!
-Bırakalım tartışmayı da gel bak, sana ne göstereceğim!
Yaklaşıp aynanın içine bakıyorum. Bir eşek arabasının içinde yorgana sarılmış bir bebek ile bir kadın var. Sürücü yerinde de çuvallarla bacaklarını örtmüş, sırtında eski kalın palto olan bir adam.
-Bak, hatırladın mı bu bebek sensin. Böyle soru mu olur, der gibisin. Yanlış cümle kullandım. Tabii ufacık bir bebek bu anları nasıl hatırlasın? Annen seni ve kendini soğuktan korumak için yorgana sarmış. Kasabaya doktora gidiyorsunuz.  Arabayı kullanan da baban. Sen bir aylık oldun. Çok zayıfsın ve hep hastasın. Öksürüyorsun, ağlıyorsun, bazen de  ateşleniyorsun. Ağlamaların hem hastalığından hem de açlıktan dolayı. Çünkü aksilik bu ya, annenin sütü de kesildi. Memeyi çekiyorsun çekiyorsun, boşuna. Neyse ki amcanın karısı da annenden on gün sonra doğum yaptı. Bir kız doğurdu. Yengen iri yapılı ve besili bir kadın. O nedenle sütü de bol. Annenin sütünün kesildiğini duyunca hemen seni de emzirmeye başladı. Yani şimdi senin bir sütannen ve bir de sütkardeşin oldu. Tabii kış günü evleriniz uzak olduğu için, bu biraz zahmetli bir iş. Evleriniz arasında iki yüz-üç yüz metre kadar bir mesafe var. Annen günün belli saatlerinde seni götürüp getiriyor. Ölmeyecek kadar sütü, şimdilik bulabiliyorsun. 
Sustu, fazla sürmedi. Devam etti:
-Araba donmuş toprak yolun üzerinde sektire sektire gidiyor. Bak, bak! Kenarlarda birkaç santim kar var. Soğuk rüzgar şiddetli esiyor; annen hem senin kafanı hem de kendi kafasını arada sırada yorganın altına sokuyor. Senin ağlaman hiç kesilmiyor, annen sallayıp dursa da susmuyorsun. Yol boyunca tek bir canlı bile görünmüyor. Ta ki kasabanın yüksek binalarının yanına gelene kadar. İşte önce binalar göründü, sonra da tek tük insanlar. Yol da artık toprak değil, asfalt. Kenarlardaki kar burada köydekinden de fazla.
-Senden iyi bir senaryo yazarı olurmuş Aynadaki!
Deyip kendimi dışarı atıyorum.

                                                     ● ● ●
(Devam edecek...)
( Dönemeyen Bir Dönme Dolap-8 başlıklı yazı Ömer Faruk tarafından 21.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.