Bir laneti dillendirebilirsin
Terennüm yüklü gazabında şehrin
Islıklanan yalnızlığımı da yok
sayabilirsin.
En delici bakışa kurban edildiğim
gerçeğini de yok sayıp
Varlığımı kutsayan duaların yüzü suyu
hürmetine
Aşka bandığım heceleri
Yılmadan yığdığım şu gönül tezgâhında
Basireti bağlanmış ömrün külliyatı
adeta
Güzergâhı olmayan mutluluğun kayıp
her zerresi.
Yalın bir tutum ama ısrarcı olmayan;
Kanıksanası bir acı
Bir eşi daha bulunmayan.
Kazan kaldıran ruhumda suskun bir
coğrafya adeta
Cefasını yüklendiğim
Kimlik kavgamda derin bir iz
Yüreğimin birikintilerinde.
Kusursuz olabilseydim keşke
Zarar vermediğim o geçkin ve meşum
binlerce gölge;
Şahit tutulduğum akıl pazarı
Yaşadığımı unutup
Yazmaya biat şiar edindiğim efkârı
Beyhude olduğunu bile bile
Gizlendiğime dair bir veryansın
Ucu yanık şiirlerin can damarı.
Kıyamda olsam bile neyin nesidir
bunca acı?
Zeval bildiğim ne çok işkence
Ellerimle kendime sunduğum en acı
reçete
Dinginliğin özlemine bandığım
Kuru ve tıknefes hayallerde
Cılkı çıkmış evrenin soyut ve geçkin
naşı.
Öykündüğüm ne yalan ne düne dair;
Varlığım kayıtsız bir rutin
Gece ve günün emrine amade:
Şık bir sevinç olsaydım ve makbere
uzanmadan
Şahit tutulsaydım gazabında şiirin
Bir de tanık iskemlesinde ölü
şairlerin
En yakın duygu:
Vicdanla örtüşen acının iz düşümü.
Muadilim olsa olsa
Mensur bir şiire hediye ettiğim
Bunca duyguya kefil…
Soytarı teninde beyitlerin
Yüreğim kâh redif kâh gazel
Kambersiz düğün misali
Miadı dolmuşken esaretin de vebali
Adeta hazan mahsulü sair hikâye.