*



nefesimde  kavurucu rüzgarın sesi 
kalbime doğru bir bengisu akıyor. 
kaç derin hazzın beter sarhoşluğu
ah bir de içimde dolaşan hissin adını bilebilsem


suyla yeşermiş, mehtapla rengini bulmuş
güneşte kurutulup ,lif lif karışmış kaderime
bir bahar ikindisinde rengim solarken
 
cama yansıyan gün ışıklarının tutuşturduğu kızıl renklerle
üzerimde gezinirken 
bir dudak rengiyle sarmaş dolaş 
içimdeki kıpırdanışlardan haberi yok yüreğimin




*


gözlerime hayat iksiri sinmiş,
içimde bir kısım sıcak duygular 
sonsuza kadar yanabilir  
vede gidebilirim götürdüğü yere 
her gün yeniden 


gelişimini tamamlayamamış organizmalar, 
küveze konulmuş bebekler gibiyim 
ah bir alışabilsem yıldızsız  aralık gecelerine

gökyüzünden yağmur  damlalarını
avucumun arasına bırakmışlar
hepsini ayrı bir renk 
gümüş gibi
mavi,
beyaz, 
kırmızı,
erguvani
ağaçlar sayısınca
sevişirken ve savaşırken 





göklerin sayısı yedi 
evren yedi kozmik 
felekler ve burçlar yedi devre 
toprak yedi gizli bölme 

yedi başak yedi kollu şamdanlar taşıyor
yedi iklimin ortasında 
yedi tabakta 
yedi dilim 
yedi şarap kadehi

yedi yılın üzerinde yedi soğuk
yedi kış tanrısı
kar esintilerini getirip yüzüme çarpıyor


*


sonbahar yağmurları altında 
döne döne ayağımın dibine düşen altın rengi yapraklara basarak 
rüzgarın sesini
derin, çok derin bir nefesle ciğerlerime dolduruyorum
derin bir acıyla
avuçlarımın içinden sıyrılıp düşüyor 
daha nelerin akıbeti.


bir cümle söylenecekmiş de içe atılmış gibi
pek de hoşa gidilmeyecek şeyler
meşhur rüzgarlar, yağmurlar, fırtınalar, 
renkleri, kokuları, dalgaları denizin 
ufuklarını, sonbaharlarını toplamış geliyor kış
bir yorgunluk çayı ikram edilmişçesine 
en tenha doruklarından ak saçlı ihtiyar 



*  



bir delilik , çıldırmışlıktı 
aşk ile sır yan yana 
biraz trajik, 
biraz lirik 
içimde büyüyen heyecandı
son gece eli göğsüme yaslanmış uyuyanın saç kokusuydu

bazen sessiz çığlıklar atıyordu kalbim 
istiyordum ki ninniler söyleyerek onu sakinleştirsinler
bir köle gibi 
sevdiğini içinde taşıyan gizemli bir köle
veya adına her ne denirse densin 

her şeyin içten patlamayı hazırlandığı, 
fizyolojik bir nokta
duygu  değiştirme  hezeyanına,  kabusuna  benzeyen, 
içine başka şeyler katılmış bir kadeh gibiyim 



*  



mevsimleri kış yapacak bir ideal uğruna 
bir selde sürüklenmemek, 
bir tayfunda boğulmamak, 
bir yıldız müsademesinde toz haline gelmemek kadar güç..
ümitle çalınan kapılardan boş dönmek 

her durulmuş gece içinde, sanki kaybolmuş gibiyim
berhava olmuş hülyaların hatırasıyla, 
tıpkı bir vicdan azabı, 
bir azap meleği gibi 
yine yavaş yavaş 
yine halka halka 
bir mistiğe  varmak için
meşaleyi tutan el gibi
girilen çıkmaz sokakta eski bir konağın duvarından çiçek
kokularına benzer.



mavi tükenmez kalemle satır satır, dizi dizi duruyor
bir polis romanı entrikası  misali
harflerin biçimi şerh edilmeye müsait  
teker teker 
donuk bir aralık ışığıyla sararmış 
bolca yağmur, 
bolca  fırtına . 


asıl mesele yitmiş zamanlar
evinden ocağından, 
anasından kopmuş  zavallı sokak çocukları
kovuldukları cennetin kapıları bir türlü açılmaz olmuş
köprülerin altından nice sular akmış
bambaşka coğrafyalarda
bambaşka alışkanlıklar
bambaşkaların arasında yaşama dürtüsü 



*



destan içinde destan, 
masal içinde masal 
zaman içinde zaman
mekanlar ve figürler değişik

en saf haliyle 
aysbergin kapağı açılmış gibi,
binlerce devasa fön makinesi 
üzerime soğuk hava püskürtüyor 
bir ağırlık çöküyor üzerime 
damarlarım dökülüyor 
uyuyorum…

gri gökler altında 
her şey toz, toprak, güneş  beyza renginde, 
bir parça bulut, bir parça gök, bir parça gök gürültüsü
hiçbir geometrik nizama uymadan
dehlizlere ,tünellere dönüşerek uzayıp gidiyor
gerisi loş, eğri büğrü, daracık yollar



*  



dudaklarımın ucunda garip bir gülümseme, 
gözlerimin derininde ürpertili bir hatıra 
bakılınca göklere 
sadece akbabalar ,siyah kuşlar eksik.
bir yer arıyorum 
ölülerimi toprağa gömeceğim 


 
on kat daha dondurucu 
dura dura, nefes ala ala
neredeyse taşlar çatlayacak 
öyle bir soğuk işte
rüzgarı  bile karakışın ortasında donuyor

bıçak gibi keskin 
bu kar yağmurunda, 
bu bitmeyen tipi sağanağı altında 
bu kar yolunda izler sonsuzluk çemberinde

en damıtılmış suretler beyaz mermerlere dönüşmüş 
düşüncelerim zulme maruz 
yüreğim ebediyyen kar işkencesine duçar 
lodos rıhtımı dövüyor mütemadiyen
geceler uzun ,duygular harap 
saatler kar kokuyor
şimdi ruhu kış uykusuna yatırma zamanı
uyumanın ,unutmanın vakti


*  
 

Redfer
( Bir Aralık Düşü başlıklı yazı redfer tarafından 30.11.2018 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.