Aldatının bir sanat olduğunu yeni
öğrendim.
Yeisliğinde hikmetin,
Erbabı düşlerin bir seyis kadar sabit
Oturduğu koltuğun ayaklarında ürperti
Baş kaldırmışlığın filan da değil
hani:
Sadece başı dik bir tezahür;
Süklüm püklüm yüklemlerde
Başak misali her gizemde saklı
Devre dışı aldatılmışlık:
Hükmen ya da sehven yenik olsam ne
çare?
Neye yettim ki dünde kaykılmışlığın
ispatı
Ki kendimden geçmek de değil hani…
Sadece geçkin üç beş şiirde
Özlem yüklenip
Öznenin muadili gizliyi ifşa etmekte:
Bacak kadar boyu imgelerin
Rakımı kayıp bir şehir gibi olsa da
İmgelem dolu şafağın arka yollarında
Müzmin bir siyah:
Zamandan çalmak ya da
Satmak tereciye tere misali
Hükümranlığında kalemin
Aşkı şiar edinen üç beş yönerge
Aslında tozlu yollarında kayıp
ülkelerin
Satırlarına denk düşmek
Muayyen günde ölen bir cürüm
İflah olmaz bir yürek kadar
Atılgan
Bazense titrek cüssemde nidalar
konuşlu…
Diyetine talipsen evrenin
Ne çıkar diretsen ya da dik başlı bir
hümayun
Göğü tepe taklak eden
Devrik bir güneş silsilesi
Oysaki ayın radarına takılıydı aklım
Hem de örtündüğüm gizemi boca edip,
Bir sürahi dolusu özlemi
Şekersiz içmek de dert değil hani
Yeter ki uzandığım rahlede
Uzatmaktan kasıt
Uzayın iplerinde asılı bir yıldız
kadar
Parlak ve naif.
Bir edimle ısrarla sevip yenilmek misali
Övündüğüm değil
Öğütüldüğüm de ibaresi şiirin
Artık kaç posta yitireceksem aklımı
Dertli imgelerle için için
kavrulduğum
Şunca varlığı
Satırlara sığdıramayıp…
Dedim ya;
İçtiğim her derde talip şiirlerim
Şiirlere tabip yorgun yürekte
Kadim sırdaşım
Manen celp ettiğim
Varlık kadar kaskatı soluklandığım
her edim.