Sen ki gülen yüzümde kaybettiğim neşeydin;
“Bensiz de güler” deme aynalarda fer mi var…
Sen ki sensiz geceler sığındığım köşeydin;
Paramparça haldeyim kırılmadık yer mi var?
Ne vakit seni ansam kanayan yaram işte;
Mutluluk kanserim der umudum verem olur;
Sakın anma dersin de ölümüm çarem işte;
Dermanım olur diye sarılmadık yer mi var?
Ne kaldıysa geriye ulu orta yak deme;
Kurduğum hayalleri yokluğumda yık deme;
Nasihat verir gibi sende iyi bak deme;
Delik-deşik her yanım vurulmadık yer mi var?
Yüz çevirdi sırrıma şu hal bilmez sırdaşım;
Gözlerimde kıyamet kirpiğimde telaşım;
Tükenmedi sırtıma yük koyan arkadaşım;
Ulan koca dünyada darılmadık yer mi var?
Şikâyet sanma sakın arzuhalim derbeder;
Kim görse ahvalimi çıldırmış der deli der;
Yere düştüm, kalkamam, el uzatma bu sefer;
Satırbaşı sonrası durulmadık yer mi var?
Bir hoşcakal yetecek aldığım bu nefese;
Vazgeçtim diyeceğim yaşam denen hevese;
Hani Neşet Baba’ya hani Müslüm Gürses’e;
O içli ezgilere sorulmadık yer mi var?
Bilmesinler istemem, değeri, kıymetimi;
Ayırsan da vedanla kemiğimden, etimi;
Kör ressamlar çizse de kalbime suretini;
Nereye baksam sensin… görülmedik yer mi var?
Ali ALTINLI – 13.12.2018
Saat: 00:22