Zamanın örtüsünden kaymış bir düş
olma
Ümidi,
Aslında amansızlığın
İfşa ettiği o boş vermişlik duygusu.
Sanrılarımı uyutup geldiğim
Delik bir günün de ellerimle
Çizdiğim yaması aslında resim kadar
silik
Ve ölgün varlığımın muntazam
acılarına
Banıp da kanamaya meyilli
Duygu katsayısı.
Dünden mustarip bir lades
Aslına biat bir doğru ile
Kesişirken yolu tüm yanlışların
İma etmeden
Bizzat varlığıma ve sicilime delalet
Kim bilir kaçıncı satır arası?
Muhabbet ehli bir kuş kadar
İtaatkâr gecenin kayıp mizacı
Tam da buldum, derken
Kayıpların rotasında
Savrulduğum,
Evrildiğim
Doğama biat olsa da hayaller
Gerçeklerle devrildiğim
Kayıp ve katıksız bir suret
Düşkün sevgiye ve insana
Hele ki makamsız şarkılarda boy
vermiş
Nice filiz
Suya ve güneşe hasret
Çetrefilli gölgelerden asla haz
etmemiş.
Mihrabında koyu bir lacivert saklı:
Kötüyü ve çirkini lav etmiş nice
asalet
Aşkın da şiar bildiği:
Sunumu ise rüyalarımın;
Varlığım kadar kayıtsız mıydım
önceleri
Der gibisinden sus’lara gömülmüş başı
Onca şiirin;
Efkârını yâd edip de gününe çemkirmiş
lanetin
Olabilsem keşke uzağında,
Çok uzağında
Kıyamet kopmadan cehennemi boyladığım
Bir yeryüzü,
Yalanlarla bezeli yüzünde;
Sadece dokunduğuna değil
Hissettiğine vakıf
Bir kelamla sırlarını aynanın
Görmezden gelip,
İçindeki rehaveti de yok sayıp
Bilfiil yola düşüp belki
Ermeyi değil
Ertelenen mutluluğun da
Yalın tasviri.
Her batıl izdivaçta yüreğin
O meşru müdafaasıyla sefil ömrün
Bir kozada saklı yarısıyla
Diğer yarısına lades denmiş
Şehrin bile istilasında
Bilfiil bir şiire yenik düşmüş
En içli vecizeyim ben:
Metruk kentin yalnızlığında
Kıyama duran acıların da gölgesinde
Gelmeden keşkeler durağına
Sabit yürek sesi ile
Aşkın inkılâbına talip bir önsezi:
Peşrevi gölgelerin;
Hüsranı tüm yergilerin
Kaçıp gideceği neresi kaldı ki
Yüreklerden kovulduğu kadar
Sevgiyi şiar edinmiş bir garip fani;
Huda’sında saklı tüm iç sesi.
Bozguna uğrasa da iyi niyeti
Şarkılar gibi kayıp gidiyor işte
Şiirin birinde daha
Tutunmaksa hayata
Yediemin surelerde
Aşkın hicazına savrulmuş bir yaprak
misali…