Gülmenin içten samimi olduğu günlerde ,Kahkahanın bir pirzola  gibi karın doyurduğu yıllarda ,elektriğin  var olmasıyla televizyon denen bir alet girdi beton duvarlarımızın arasına... kocaman  bir kutu ve içinde kocaman bir dünya.... belirli saatlerde istiklal marşıyla  açılır aralıklarla yayın yapar istiklal marşıyla da kapanırdı... saati andıran bir yuvarlağa saatlerce bakar bir an önce açılmasını beklerdik...sırf ben beklemezdim.bütün mahalle çocukları hangi evde televizyon varsa orada toplanır  ev sahibi bizi evden kovalamasın diyede  en uslu en sakin halimizi takınır çıt bile çıkarmazdık..sırf bu yüzden. yurttan sesler korosunu saatlerce seyretmişliğimiz vardır...  çocukluğumun ilk kahramanı ise tatlı cadıydı o ne sevimli  o ne tatlı bir kadındı.burnunu bir oynatımı her şey çok güzel olurdu...

 

Babam ilk televizyonu eve getirdiğinde  dünyanın en mutlu insanı bendim belkide... o gün yayın başlayana kadar  onun karşısında oturup beklediğimi  hatırlıyorum... mahalledeki kadınların anneme hayırlı olsun a geldiğini de hiç unutmadım... annem hemen çeyizinden en güzel örtüsünü çıkarmış üstüne örtmüştü....hayatımızın merkezine bir anda oturu vermişti televizyon.. o zamana kadar radyodan takip etiğimiz sadece ses eşliğinde aldığımız haberleri şimdi gözümüzle de göre biliyorduk...o dar penceremiz sanki  yırtılmış açılmış ve içeriye bilmediğimiz bir dünya girmişti... o günün çocukları olarak texsas ,tombis , ayşegül ,cin ali harici olarak hareket eden bir çizgi dünyasını da tanımaya başlamıştık... heyidi  denen o cimcime kızın hayatını seyrederken hepimiz alp dağlarında kızak kayarcasına mutlu olurduk...uçan kazla  dünyayı gezer, markoyla gazete satardık... ilerleyen zamanlarda yayın saatleri artığında  hemen hemen herkesin evine televizyon girmeye başlamıştı...buzdolabı , elektrikli süpürge gibi  normal bir ev aracı olmuştu... gündüz ne yaşarsak yaşayalım   akşam olduğunda  ev ahalisi onun başındaki yerini alıyor  eski  ev sohbetleri   ,komşu gezmeleri git gide azalıyor du... açılıştan kapanana kadar ne varsa pür dikkat seyrediliyordu...kapanışın saatine de evin reisi olan baba karar veriyordu.. yerinden doğruluyor  televizyonun düğümesine basıyor örtüsünü kapatıp yat borusunu o gür sesiyle çalıyordu ...bütün  mızlanmamıza ramen yatmak zorunda kalıyorduk... ama benim için  en güzel yayın saati olan 10 dan sonraki çarli çaplindi bu yat emrinden sonra herkesin uyumasını beklemek  sonra televizyonu sessizce açmak sesini kısıp  çarli çaplini seyretmek çok büyük bir keyifti... en güzelide neydi derseniz ki  demeseniz de söyleyeceğim.... televizyonun sesini kıstığım için  filimin sesini  duymadığım için bir kaybım olmuyordu... sessiz sinemayı  zaten sessiz seyrediyordum.....

 O günlerde bizi kendine bağlayan bu kutu  hayatımızda iyi ve kötü çok şeyi değiştirdi.. bizden aldıklarının yanında bize çok şeyde kattı... o yüzden televizyonun gelişi  hiç bir zaman tam olarak kötümü oldu iyi mi oldu bilmedim ben.... çoğu zaman  karşısında güldük, çoğu zaman karşısında ağladık, bizi eğlendir di.yalnızlığımızın en büyük arkadaşı oldu, kimi zaman eğitti öğreti...hayatımızdaki boşlukları doldurduğu için belkide bu kadar bağlandık ona... ama bize çok şeyi de unuturdu... insanlar arasındaki ilişkiler soğudu..bire bir görüşmeler sohbet muhabbetler  akraba ziyaretleri  yok oldu...yararlı mı zararlı mı bilmediğimiz programlarla  örf ve adetlerimiz yara aldı   özentilerin kurbanı olan  nesiller  yetişti... dilimiz  bilmediğimiz bir sürü kelimeyi  gereksiz yerlerde kullanarak bozuldu... lafın kısası   biz televizyondan sonra çok değiştik... şimdi ise internet ve elimizdeki o telefon ve bilgisayarlarla  değişimde tam bir tavan yaptık.. ve hala iyi mi  oldu ? kötü mü ? bilmiyoruz...

Ben sizin fikirlerinizi merak ediyorum ... fikrinizi yorum olarak yazarsanız mutlu olurum...

 

İyimi oldu? Kötü mü...

 

Silgisizce dip notlar

( Sessiz Sinema başlıklı yazı SİLGİSİZce tarafından 5.01.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.