“İŞ KAZASI DİYE BİR ŞEY VARDIR”
Son günlerde bir çok
televizyon kanalında, Aile,Çalışma ve Sosyal hizmetler Bakanlığı’nca, “zorunlu
yayın” adı altında bir uyarı kısa filmi gösterilmektedir. Filmde bir iş kazası
gösteriliyor ve vurucu cümle söyleniyor: “İş kazası diye bir şey yoktur, tedbir
alın” diyor.
İçimdeki sevimsiz bir
ses; “emredersiniz” demek istiyor ama, hemen susturuyorum. Hiçbir çalışanın
isteyerek ve bilerek iş kazasına maruz kalıp, ölmek veya yaralı kalmak
istemeyeceğini hepimiz bilebiliriz. Bu güne kadar meydana gelen iş kazalarında
bir çok canımız hayatını kaybetmiş, birçokları da yaralanmıştır.
Elbette yeterli
tedbirlerin alınmadığı yerlerde iş kazaları daha fazla meydana gelirken,
yeterli tedbirlerin, hukuki ve çalışma şartlarının gerektirdiği tüm önlemlerin
alınmasına rağmen, yine de çalışanlarımız çeşitli iş kazalarına maruz
kalabilmektedirler.
Hatırlayalım mı? Özel bir
maden ocağındaki kazada yüzlerce canımızı kaybettiğimiz olayın sonunda, bazı
yöneticilerimizin; “madenciliğin ruhunda ve yapısında bu tür kazalar
kaçınılmazdır” demişlerdi. Bu bir kabullenmekti.
Her ne şekilde olursa
olsun iş kazalarını, ruhu ve yapısı ile ilişkilendirip makul karşılamamız ve
kabullenmemiz doğru bir yaklaşım değildir. Hiçbir şekilde insanlarımızın ölmesini
ve yaralanmasını makul olan hiçbir insan kabul edemez.
Peki o zaman Afad’da ve
Kızılay’da neden ceset torbaları hazır bekletiliyor? İnsana soğuk geliyor ama,
bilmeliyiz ki, her türlü tedbire rağmen iş kazaları, trafik kazaları olmaya
devam edecek ve canlarımızı kaybedeceğiz.
Kışın buzda araba
sürmek çok zordur. Buzda fren yaptınız mı yandınız. Ne lastikler buza tutunur,
ne de direksiyon sizin istediğiniz tarafa gider. İstediğiniz kadar usta şoför
olunuz. Kazalar kaçınılmaz hale gelir.
Bazen her türlü tedbiri
aldığımızı zannederiz. Ama hesaplamayı aklımıza getiremediğimiz veya uzmanlığımızın
dışına çıkan fizik kuralları, müthiş kazalara ve birçok toplu ölümlere sebep
olabilir.
Geçtiğimiz aylarda bir
yolcu uçağı hiç akla gelmeyen bir şekilde yere çakılmış ve yüzlerde insan
ölmüştü. Zannedersem hiç kurtulan olmamıştı. Hangi yolcu uçağı bütün tedbirleri
ve önlemleri almadan uçuşa geçebilir? Buna hangi teknisyen, hangi pilot, hangi
kule izin verir?
Plotaj hatası ve hiçbir
teknik hata yok. Ama uçağın düşüş şekli, sebebi açıkça ortaya koyuyor. Uçak normal
yükseklikte ve normal seyirde giderken, gerekli olan bir virajı dönme anında,
fizik kurallarının en küçük bir ihlali ile, uçak süratle burnunu göğe dikarek,
yönetimi pilotlardan cebren ele almış ve burkumlar çizerek hızla yere
çakılmıştır.
Sebep; kargo bölümüne
yüklenmiş tek parça, oldukça fazla ağırlıkta, yeterinde sabitleme yapılmayan veya
yapılma imkanı olmayan bir makine kayarak uçağın dengesini bozmuş ve kazaya
sebebiyet vermiştir.
Evet kaza diye bir şey vardır.
Memleketim Bucak’ta yıllardır kamyonculuk yapan değerli arkadaşım ve
kamyonculuktan meslektaşım, adaşım Süleyman DEMİREL, ustalığının en doruk
noktalarında Kızılcahamam rampalarında kamyonunu devirmişti. Araba cam
yüklüymüş, delikanlı oğlunun yüzlerce yerinde cam kesiği vardı. Aylarca tedavi
görmüştü. Ankara Gazi Üniversitesinde öğretim üyeliği yıllarımda idi. Haber alır
almaz yardımlarına koştum ve Bucak’tan ambulans getirtmiştik.
Sordum adaşıma: “Sen
usta şöförsün hayırdır” dediğimde aldığım cevap, düşen uçağa benziyordu: “Yüküm
virajda kaydı adaşım”. Halbuki camlar çok iyi bir şekilde paketlenmiş iki büyük
parça halinde vinçlerle konulmuştu. Hangi virajda, hangi hızla, ambalajla
kamyon kasasının birbirinden ne kadar nefret ettiğini ölçecek veya
hesaplayabilecek fizik bilgisine hangi kamyoncu, hangi pilot sahiptir?
Pilotluk veya
şöförlüğün optimal uygulanmasını etkileyen, kahramanlarımızın uzmanlık alanının dışına
çıkan sayısız faktörler vardır. Lastiklerin kalitesi ve tırnak büyüklükleri,
iklim şartları (özellikle kar ve buzlu yollar). Yazın da aşırı sıcaklar
(lastiklerin cesametini azaltarak abse yapıp patlamaya sebep olur). Yol şartları.
Yükün ağırlığı ve özelliği. Şöförün açlığı, susuzluğu, morali, uyku durumu,
yalnızlığı, borcu ve daha bir çok sebepler…
İnsanın olduğu her
yerde hata beklenmelidir. Hatasız sadece Allah-ü Teala’dır.
Bütün insanlar çıraklık
ve acemilik dönemlerinde sayısız hatalar yaparlar. Esasen bu hatalar ustalığın
merdiven basamaklarıdır. Ustalaştıklarında ise, kendine aşırı özgüven
yükleyerek, yapamazsam ustalığıma yakışmaz düşüncesiyle hata yapabilirler. Kamil
oldum, duayen oldum egosu da hatalar yaptırır. İnsan makine değildir. Anlık değişen
çeşitli duyguları vardır. Bazı işlerin doğası gerçekten kazaya daha yatkındır.
(Maden ocakları, yüksek gerilim hatları işçileri, kesici-delici-fırlayıcı makine
ve cihazlarda çalışanlar.)
Üstelik, önlem alma
konusundaki aşırı ikazlar, çalışanların zihnine gereksiz bir aşırı korku
yükleyerek hatayı arttırabilir. Sorunu olan çalışanların dikkatleri azalır.
Çocuğunu evde 40 derece ateşle bırakan bir baba veya annenin aklı işinde değil,
evde hasta bıraktığı çocuğundadır.
Yaşlı anne veya
babasını evde yalnız başına bırakarak işe giden bir çalışanın aklı fikri evdeki
Alzehimer’li babasındadır.
En güçlü önlemleri de
alsanız, ki zaten alıyorsunuz. İş kazaları vardır efendim. Halının altına
süpürmek en tehlikeli yaklaşımdır. En süper önlemleri de alalım ama, iş
kazalarının sıfır olmayacağını bilerek hazırlıklı olalım.
Selam, sevgi ve
dualarımla. Allah’a (cc) emanet olunuz.
5 Ocak 2019 Saat: 18.00. Antalya
Doç.Dr. Süleyman
COŞKUNER
Kaliteli Yaşam Uzmanı
Yazarın
Önceki Yazısı