Vagonda ki teyze.Tren seyahati ile başlayan yolculuk. ilkti garipsedim bir an doğal olarak akışa bıraktım herşeyi, merak duygusu kötü alışkanlıktı yinede yolculuğa çıkıyordum kendini iç dünyasına hapsetmiş orta boylu kahve rengi saçlı baş örtüsü siyah kıyafeti siyah küçük boyda çantasını sıkıca tutmuş kışa hazır olmayan ayakkabılarıyla suskun şekilde oturmuş, yaşlı kadının halini gördükçe,1980 yılının Aralık ayının ilk haftası beliri verdi hafızada o günü hatırlamadan edemedim. Soğuk Sivas meydanında insan olmayışı, tren rayının düdük sesi duyulmadan kara dumanlara teslim olması saat 10:00 demeden hareket etmeye başlayan koca cüsseli taşınmaz maket ile kıvrılan yollar bizlerin di. Evet teyze birlikteyiz. 
Kışı gelinlik giyerek geçiren Sivas'tan ayrılmak zor olacaktı seyri için yükseklere çıkmak bir kaç dakikaya bedeldi. Kader diye yapılan alıntılar rastlantı ile  birleşebilir miydi? Camdan süzülen nemin donma ihtimali yok gibiydi buharı o dakikalar'a sürgün edip bir bardak çay ile merhaba diyebilmek güzel olacaktı utangaç olmayan halime yeni nükteler yüklenmişti, nasıl olacaktı bilmiyorum geveze rolüm devreye girmek ister gibiydi. Bilet kontrolü için gelen kondüktör nezaketle biletler lütfen diyerek bir müddet baygın gibi uyuyan teyzeye yöneldi, sorular doğal olarak bana yöneliyor du yakınınız mı? diye imalı bakışlar sergiledi hayır tanımıyorum demeye kalmadan duymadığını sandığım kadın seslerden olacak ki kendine gelmeye başladı, ilginç olan taraf yapısıydı köylü mü? desem Batılı kadınlardan mı? desem pek çözemedim yüzü rengi çekilmişti sanki bilet kontrolü sonrası ortamın sessizliğini ince boğazımdan gıdım, gıdım giden demsiz çayın sesi dağıtmıştı dikkat keser gibi olmasa da uyumak isteyen aynı zamanda beni uyandır dercesine elini uzatan bedeni görüyor gibiydim normal oturuşu saniyelik bakışlarım'a engel değildi oda istifsizce bakıp tanımaya çalışıyordu vagon beş yada altı kişilikti, diğer vagonlarda cızırtı sesiyle karışık sesler geliyordu derken vagon kapısı açıldı içeriye iki çocuklu aile daha girdi sağ elinde tesbih'i Anadolu esansıyla cemaat ortamlarını anımsatan bıyıklı amcamız, eşinin adı Nefiseydi o an çocuklarla ilgilenirken eşine dönerek de hadi Halil al bavulları yerleştir çok yoruldum deyince biçare Halili tanımış oldum Nefise - Halil isim telafuzu yapar gibi kısa süre konuştular evlilik bu yönde ilerliyordu belliydi çocuklar güzel olduğu kadar dünya tatlısıydı o konuya döneceğim daha sonra vagondaki teyze den isim bekliyordum benim kanaat tutanağım böyleydi, o an kimse için önemli değildi biliyorum gidilen bir kaç kilometre yol teyzeyi kendine getirmişti valizi'nin sesi diğer valizlerle komşuluk bağı kurmuştu. Vagondaki kadın Berru adıyla eş değer güzellikteydi onu tanımadan önceki son içten sözlerimdi. nasılsın teyzem iyimisin? demeye kalmadan hayırlı yolculuklar dedi ve yolculuğa dahil oldu ismini soracaktım sormasına ama zihnim bu haline daha kıymet verir gibiydi.Vagon trenin sondan dördüncü vagonuydu sol köşe onun yeriydi teyzem sana da hayırlı yolculuklar diğer misafirler de aynı dilekleri sundu nereden gelir nereye gidersin? istemsiz merakımı af eyle nedense yakınlık hissediyorum müsaaden olursa tanımak isterim seni.. Halil bey eşi ve çocukları bizleri kesiyordu yolculuğun ne tarafa olduğunu sordular ben seyahatin varış noktasını Ankara garı yerine İstanbul demiştim vagonda ki teyze çocuklarım dedi eksik bırakmıştı cümleyi peki siz? Halil bey kısmet olursa İstanbul'da inecez dedi eşi mutluydu her mutluluk üstü örtülü mutsuzluk demek miş, mesaj öyleydi  adam uyuyan oğluna bakıyordu Nefise hanım kıvırcık saçlı kızıyla ilgileniyordu patiği kırmızı kıyafeti mavi renkliydi aile kime sığınalım havasındaydı, vardı hallerinde haller sordum böyle apar topar yola düştüğünüze göre önemli bir durum olmalı? Nefise hanım beyfendi isminiz nedir? nereden anladınız durumumuzu çok mu? kötü görünüyoruz? hayır, hayır kötü değil ancak sanki korku endişe taşıyorsunuz? bu arada ismim Yakup ablacığım kadın ağlamak istemese de bir kaç damla gözyaşının dökülmesine hakim olamadı... dokunsan selden ırmaklar oluşacaktı Adam dilini yutmuştu sanki oğlumuz Adem çok hasta onun için gidiyoruz İstanbul'a neyi vardı? her hastalık şifanın kapısında beklemekle yükümlüdür söylemediler belli ki durum kötüydü Vogonda ki teyze girdi söze çok geçmiş olsun kızım Allah'tan umut kesilmez kısa ve özdü söyledikleri geçmişten geleceğe Türk toplumunun en güzel dileklerindendi neden? dua kabul olmasın ki kabul Mevladan gönderen Anadan olduktan sonra.Yolculuk soğuk havanın eşliğinde devam ediyordu karlı alanlar yerini toprak görüntülü alanlara bırakmıştı, teyze konuşmaya başlamıştı detaycıydı sus demesini istemediğimiz şekilde anlattıkça anlattı sormaya çekindiğim tüm konulara cevaplar geliyordu hepimiz son konuşmaların üzüntüsünü yaşıyorduk galiba ortama en iyi gelen konuşma türündendi eşini kaybedişi Yakub'un duygusallık yönünü dahada ön plana atmıştı, öyle ki en yakın akrabamdan birisi konuşuyor ve biz birlikte memleketi yaşıyoruz ne garip durumdu bu. Eşinin traktör kazasıyla can verişi (Hacer) diyerek helallik dilemesi torunun İlkokul çağında hastalıktan vefat etmesi oğlu ve gelinini uzun yıllardır görmeyişi her yıl aynı aylarda İstanbul'a gidip onları arayıp geri dönmesi, ismine Mazhar olmak istediğim teyzem kabaran vücut yorgunluğunu ne yazık ki kendi seçmemişti. Yolculuk belirli istasyonlarda mola veriyordu bunlardan birisi (Sarıoğlan) durağıydı hareket haline onbeş dakika vardı Nefise hanım çocuklarını ihtiyaçları için dışarı çıkardı, Halil bey kendi deryasında sigarasını tüttürmekle meşguldü istasyondaki insanları suçlu gibi görüyor onlardan uzaklaşmak istiyordu, vagonu evi gibi gören ve inmeyi düşünmeyen Vagondaki teyze karar değiştirmiş bir kaç adım attıktan sonra hadi evladım sende benimle gel diye istekte bulunmuştu, sizi rahatsız etmeyeyim desem de olur mu? evladım ne rahatsızlığı demesiyle çıktık dışarı cebinden sigara paketi çıkaracağını sandığım anda dil altı hapını gizler gibi yutması biranlıktı değişim yaşıyor gibiydi...çalan düdük yolculuğun devamına işaret ediyordu. Halil bey ile aramızda bir kaç metre vardı istasyon meydanının orta bölümü sağ yamacına yaklaşırken şey bizim hanımı ve çocukları gördünüz mü? dedi Halil bey yo hayır lavabo ihtiyacı için gitmişlerdi dedim adam her an her şey olacak korkusuyla ailesini aramaya gitti. Hacer teyze Allah vere de kötü bir şey olmaya diye şive usulü konuşmaya geçti, Allah korusun teyze niye öyle düşündün ne bileyim evladım kadın çok çekmiş belli dedi Hacer teyze yangının boyutuna bakmadan ateşe su taşır gibi gözleri sonuna kadar açıktı, kimi durdursa dedikodu yapacak yaşlı kadınların meclisinden gelmiş gibi üstünü başını düzeltiyor du belli ki Halil beyi kötüleyecek bundan keyif alacaktı tanımak önemli değildi kader böyle bir şey miydi yalnız kalışı çocuğu torunları evsiz evlerde zaman tüketmesi arayıp soranının olmaması kendi gurabeleri ile umutlar beslemesi tabiki hakkıydı ya sonrası? Halil bey eşi ve çocuklarını bulup alelacele tren kapısına yöneldiler  bizlerde bekleyiş halindeydik aile kırılgan yapıda küçük sorunlar büyütülüyor dönüp dolaşıp Halil beyi buluyordu, sigara içtikçe ömür aldığını sanan adamımız bir kelime ile yerle bir oluyordu teyze ile ben o an anlam veremedik yazıklar olsun demeyi sürdüren Nefise hanım adama içtiği sigarayı zehir etmişti, dalın yarısını bulan sigara çöp kutusu yerine rayların üzerine atılmıştı elleri titreyen Halil bey daha ne yapayım derken gibi mahçupt'u müdahil olmak istemedim, Hatice teyze kadınlık güdülerine yenilip yaşlı bitkin haline aldırış etmeden vagonun içine ağlar örmüş yuva yıkan cinsten muhabbeti seçmişti, Nefise hanım ya kıskançtı yada yaşadıklarını kaldıramıyordu kim bilir önceki hayat neler getirip neler götürmüştü, açlığın getirisi olarak bir kaç dilim ekmek zeytin peyniri karışımı sofra kurmuştum yalnız yemek yeme huyum pek yoktur davet ettiğim insanlar acaba gerçekten toklar mı? yoksa sofranın bereketini görmekten uzaklar mıydı? ne hikmetse çocuklar uykudan uyanıp yanıma geldiler kız çocuğu Esra çekingen haliyle yanıma sokuldu bir parça ekmek buzları yerinden etmişti, erkek çocuğu olan Adem sağ yanıma geçip peynir ekmeğin tadına daha rahat baktı, Esra ile buzları eritsekte Annesine bakıp bir bakıma onay almak istiyordu baba gülerek daha önce Yakup misali insanları görmemiş gibi hanımına bak, bak hanım çocuklara bak neydi peynir ekmeğin sırrı? bu çocuklar amca dayı belki de kaybolmaya yüz tutmuş hâlâ şefkatini arıyorlardı.Vagondaki teyze kadının iç yüzünü bilmek istiyordu vah-vah diyen elleri dizlerle bütünleştiriyor aynı zamanda yüzü neşe alıyordu, hayretim kızgınlıkla birleşiyor bu nasıl kadın dedikçe beyin nöbetleri geçiriyordum. Halil bey ceketinin cebinden çıkardığı kağıtın üzerinden hesaplamalar yapıyordu belki de parası yoktu hastane masrafları kalacak yer geri dönüş daha bir çok sual ne söyleyesem boşa gidecekti, Allah yardımcısı olsun demekten başka ne yapılabilirdi ki, Nefise hanım Kayseri'ye gelindiğinde geçen süreci hesaba katmadan ne var ne yok herşeyi Hatice teyzeye aktarmıştı iki kadın sessizliği seçemenin mümkün olmayacağını biliyorlardı, Halil beye baktıkça anlatılanlara istemsizce misafir oluyordu, kısmen doğru kısmen yalan eklenti payınıda düşünecek olursak Erciyes'in soğuğundan nasıl korunacaktı. Kayseriye gelmiştik vagondan inen olmadı üstelik Hatice teyze fitili yakmış karı koca kavgalarına yenisini eklemişti, meslek tartışması dedikodular saf duygular ile yaşama tutunma mücadelesi içi yanan anne herşeyini kaybetmiş baba hayat herşeye rağmen güzeldi, olgun yapısından çıkardığım sonuç bu şekildeydi çocuklar gülmeye başlamışken yeri ve zamanı mıydı? lütfen durun demenin hiç bir faydası yoktu, Halil bey tartışma sonrası sustukça kafasını önüne eğiyiyor sabır hikmetine yenilerini ekliyordu belki de karısını çok seviyordu Adem Esra film seyreder gibi kımıldamadan ebeveynlerinin el kol hareketlerini ezberliyorlardı, ayırma gayretim olsada bunlar yaşanacaktı vogonda ki teyze çıtı çıkmadan hacı ana tesbihin'i iç cebinden çıkardı.. görünüşte dua okuyordu ama ben  bundan pek emin değildim göz eksen kayması yaşıyor, dil kalpten uzak seyre düşüyorsa kulağın istenilen misafirliğini varın siz düşünün. Katılır mı sınız? bilmem onbinlerce insan yanyana gelir koridoru bardağı toprağı havayı paylaşır selam vermek şöyle dursun rahatsızlık korkusu dinamit gibi işletilmiştir bedenlere cefakâr sohbetten kaçmayan yurdum insanı elekten eleğe savrulup neden bu hallere düşmüştür neden köşe başları bastonsuz bırakılmıştır. 
Neyse hikayemize dönecek olursak Ankara garına çok az kalmıştı inmem gerekiyordu olaylar benim dışımda gelişiyor el pençe halihazırda bekliyordum, vagon dinamit yüklüydü sanki trenin eski oluşu yolculuğu16 saatin üstünde tutmuştu, vakit akşam saatleri 9-10 belki daha ileri yolculuk daha vardı gece oluşu ailenin yorgunluğuna karamsarlık yüklüyordu, yaşananlardan habersiz çocuklar geziye çıktıklarını anne babalarının tren yüzünden kavga ettiklerini sanıyorlardı oysa durum gerçekten vahimdi çocuklar açısından yeni yerler görmek armağan niteliğindeydi, fakat anne baba çoktan hayata küsmüştü Hacer hanım pusuda bekleyen yılan gibiydi, ne istiyordu? bu insanlardan derde deva olmak değil midir? muradı olan, bana bakması şöyle dursun evladım demesi bile midemi bulandırıyordu yolculuk bitsin istiyordum İstanbul garına kadar çocuklar yanımdan ayrılmadılar, anne baba bu durum karşısında Yakup bey sizi rahatsız ediyorlarsa alalım çocukları dediler, uyuyorlardı melek nişanı almış çocuklar mutlu edilmeliydi; uyanmasınlar diye hayır dercesine kafamı salladım sonunda İstanbul'a ulaşmıştık, Sirkeci garı vedalaşma bültenini hazırlıyordu doğrusu... çocuklar tüm olumsuzlukları silip süpürmüştü. Bavulu alıp gidiyordum ki gidecekleri yeri bilmediklerini etrafı öylece izledikleri o an farkettim, Halil bey! Yakup bey bir saniye lütfen ellerinde adres vardı ve bundan hiç bahsetmemişlerdi, belkide çekindiler bilemem Adres Şişli Etfal hastanesini işaret ediyordu, birlikte gittik ayrılmak istesem de kopamıyordum kalma amaçlı geldiğim İstanbul'da bende yabancıydım. Vagondaki teyzeyi yani Hacer hanımı son gördüğümde uyuyordu dualar bedduay'a dönüşmediği sürece sorun yoktu tedavi için başlanılan zaman bir kaç günü geçmişti, Ademi bir defa gördüm pası belirgin sedye üzerine yatırılmış mavi beyaz kıyafetli doktor hemşireler çeşitli işlemler yapıyordu masum yüzü ekmeğine ortak oluşu acaba rastlantı mıydı? hastanede yatıp kalktık ilgili doktor bizleri çağırmıştı zira hazırlıklı gibi görünen aile ne ile karşılaşılacağını bilmeden aceleyle odaya girdi, Halil bey dokunsan düşecek gibiydi doktor açık konuşmak gerekirse hazırlıklı olun diyordu, hastalık en sinsi türden kanserdi ve ilerlemiş tedavisi için geç kalınmıştı o günün akşamı Adem beyaz atın sırtına bindirilip ailesinden koparıldı Nefise Hanım'ın feryat figan'ı yürekleri dağlıyor Halil beyi tesseli edemiyordum bende çok kötü etkilendim Yakup peygamberin sabrıyla müşerref olsunlar istedim onlar ki tedavi için ne var ne yok geride bırakmışlardı, benden başka  İstanbul'da kimseleri yoktu, benim kimim vardı ki? geride bırakılanlar bu  ani ölüme ne anlam yükleyeceklerdi affalamıştım vagondaki teyzenin duası işe yaramamış hatta vefatı hızlandırmış gibiydi fesat yürekli insanlar iyi insanların çorbasına dokunmaktan hep mi? mutlu olurlar bir gün daha kaldıktan sonra ilk tren ile yeniden Sivas'a dönecekti bir sonraki günün gecesi yola çıktık Nefise hanım kızını unutmuştu dünyalar güzeli Esra bana sarılmış bırakmıyordu, belki de benden güç alıyordu, kucağıma aldım saçını oksadım ağıt gözyaşı içinde kulağına ninniler söyledim Allah'tan uykusu hafif değildi uyutup üzerini örttüm bir iki defa uyansa da gündüz dışında uyanmadı, Sivas'a vardığımız da Halil bey vede Nefise hanımla ilgilenemiyordum tren inişi akrabalarından bir kaçı bizleri bekliyordu, beni tanımayan insanlar yabancı olduğumu aynı zamanda yardım sever olduğumu anlamış gibi bakıp hoşgeldin deyip yanımdan uzaklaştılar, Sivas merkezine cenaze bizden önce ulaşmıştı sela sesi inletiyordu es salat'u kelimesini duydukça Adem'in ekmek tutuşu ve bana veda edişini izliyormuşum meğer. Kalabalık toplanmış namazı kılınmıştı o daha çok küçüktü üstelik bir kaç saatliğine tanımıştım onları yas yeri akrabaları çay sigara kolonya taşıyorlardı, Nefise hanımı bir daha görmedim Halil beyin yanından hiç ayrılamadım kardeşiymişim gibi tuttuğu ellere sımsıkı sarılmıştı... bırakmıyordu o halde onları yalnız bırakamazdım içler acısı durumları çok gördüm fakat bu en kötüsüydü desem yalnış olmazdı sanırım, iki gün geçti gelen giden başsağlığı mesajı bırakıp gidiyordu bir müddet daha bekledim sonrası Halil beye veda etmem gerekiyordu, Nefise hanımı görmek istediğimi anlamış olmalı yada gideceğimi sôyleyen mi oldu? bilmiyorum yanıma gelip boynuna sarılıp hüngür ağlayıp ayrılmak istemedi evladı Adem'in kokusu kucağıma sinmiş olmalı diye düşündüm ne yapacağımı bilmeden bende gözyaşı döktüm durdum, telefon numaramı bırakıp kolay olmayan ayrılık anına Allah yardımcınız olsun diyerek veda da bulundum ilk fırsatta şehirden uzaklaşmayı istiyordum zira ben Urfalıydım daha doğru Tabir ile Şanlıurfalı daha eski deyim ile El- Ruhalı, Şehir bana huzur veriyor... gittiğim seyahatten kimseye söz etmedim, soğuk iklimden sıcak iklime geçiş yapmıştım aklıma takılan Vagonda ki teyzeydi ne olmuştu ona neredeydi? muhtemelen çocuğu ve gelinini aramaktan yorulup vazgeçmeyi seçecekti nereye gidebilirdi ki?  belki de tekrar Sivas'a dönecekti? niçin? bu sorular beyni mi kemirdikçe kemiriyor? belki de gereğinden fazla etkilendim.Yaklaşık bir yıl geçmişti Halil bey ile Nefise hanımla ara, ara görüşüyordum  yolum yine İstanbul demişti, ilk olarak Halil beyleri ziyarete gitmiştim mezar ziyareti sonrası aynı gün İstanbul biletini alıp farklı tren olduğunu anladıktan sonra ön vagonlardan birisine yerleştim, oturur halde  tesadüfen dışarıyı göz gezdiriyordum  rahatlatmaya çalışan bedenim oldukça yorgundu aman Allah'ım o Vagondaki kadın yani Hacer hanım bir saniye demeden görünüp kayboldu, koşar adım dışarı çıktım nereye baktıysam bulamadım neydi şimdi bu? korkmadım desem yalan olur, kahretsin gitti ve ben onunla konuşamadım diyerek trene binip Vagon kapısını açar, açmaz karşımda belirdi dizlerim büküldü dilim kilitlendi içeri adım atamadım oracıkta kaldım aynı köşesinde oturup bana şu kelimeleri kullandı, ölüm her insanın yazgısıdır bende bu yazgıya eşlik eden ölüm meleği. Göz kapanıp açıldığında çoktan gitmişti vade bittiyse sana eşlik ettiğini anlaman imkansızdır o tren o vagonda saatleri yıllar gibi geçirdik, her an her dakika  bizimle olan Allah'ın nur cemalleri yani melekleri benimle yeni yolculuğa çıkıyordu nasıl hayır diyebilirdim ilk durak İstanbul sonrası Paris dönüş yine yurdum olacaktır.

 Adem'in Havasına selam olsun.
( Vagonda Ki Teyze başlıklı yazı Mavihüzün tarafından 7.01.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.