Sözcüksüz kaldığım bir şiirin
yabancısıyım…
Yarım asra yakın elemde
Arka duvarın da yalnızlığım, sevgili:
Göğün örtüsünü çektim üzerimden
Ve sözcüklerin çıplaklığından
utandım.
Umarsızım bir Şubat vakti:
Uluyan seslerinde naif güncemin
Bir de tekerleme mahiyetinde
Sevdiğim tüm tüm yürek iklimlerinin…
Sonrasını kapadım gözlerimde
yankılanan asalet
Hani, uzaktan sevdiğim kadar
Biz’e düşkün mealinde yorgun ömrün
Kayıtsız kalamadığım kadar da
mutluyum, sevgili.
Senli ya da sensiz olur mu hiç fark
etmediği
Bir satır başında, yetim
kalmışlığımın da titrinde
Her öğün şiir içiyorum
Karnım tok; gözlerim açık
Bir de sensizliğin yok mu ah, o
laneti?
Bak, göğün tekerine:
Bak da asıl şiirin dipçiğine
Kurşun yemediğim bir bukle hüzün mü
ararsın…
Gel de sor içimdeki şiire.
Sabahı da boyadım sevginle;
Göğün titrek eleminde baş verdi umut:
Aşkın aşınmayan yüzünde
Yüzde yüz sevdiğim kadar gerçeğim
ben:
Gerçeklerin bitmediği örtük kelamın
her hecesine
Bandığım aşk kadar kutsal ve saf’ım:
Kimince örtüşen sıkıntım ve sıkıntılı
mizacım, sevgili:
Bak, diyorum ve diyemediğim için asla
suçlama beni:
Biz’liğin boyunduruğunda şiirlere
görücü geldiğim
Usul bir masalın haznesinde
Kayıp bir hazineyi bulmuşçasına
Çalakalem sevdiğim sahi, çok mu
belli?
Ürkünç veballerin;
Kötü mihrakların uzağında bir
sandukayım:
Sanmadıklarıma dahi kefilim:
Ehli keyif olmadığım ne malum?
Ne malum, sensizliğin tekelinde
şiirler yazmadığım?
Hadi, öp son hecesinden göğün
kerevite çıkan
Asaletine yakın durduğum her izlekte:
Uçuşan kelebekleri topla benim için:
Ve ansızın sal içimdeki dehlize ki;
Sarmalında aşkın ve hidayetin
Ekelim aşk tohumlarını
Soğuk topraklarda çıkmadık candan aşk
mı umut mu
Kesilir,
Dememe de bakma sen:
Bakma da gözlerime, neden mi?
Utandığım kadar da fevri yüreğimde
Serildiğim o rahle değil mi?
Aşkın inkılabı şiirlerimde?
Bağnaz ya da tutuklu hecelerden sayma
beni
Ya da gülümsediğim her heceyi
Ben yazdım bil:
Evet, bil ve bile bile söyleyemediğim
Her hutbeyi saklarken Rabbim nezdinde
dilimde…