Sözcükler eylem yapıyor,
Satırların koğuşunda edilgen bir
tutanak
İçi tutarsız; dışı yetişkin düşlerim.
Sarmalında ölümün, hidayet
düşlediğim.
Sanrılar teyakkuzda
Aşkın da alın teri içimdeki yangın:
Büyüttüğüm kadar güzeldir düşlerim
Büyümeyi unuttuğum
Annemin kollarında
Sönen bir yangın olmaya adayım.
Düş palası çukurunda bıçkın imgeler:
Sarı beniz teninde yorgunluğun
Teyakkuzda cahil heceler;
Andıkça adını ısrarla
Yana düşen başımı
Sanma ki yaslayacağım ruhuna.
Ceplerimde irili ufaklı hüzün
taneleri
Aşkın bam teline basan sen değil miydin?
Sonramla avuttuğum
Demli yorgunluğun gölgesine sinen
Bir efkârım işin aslı:
Satırların azabı ve titrek ışık:
Yalıtılmışlığım yeknesak bir üzünç
Belki de gülünç her kelimem
İçimde erittiğim gül pembem.
Zamanı maruzat gösterip kıyama
durduğum;
Han duvarlarına başımı başımı
vurduğum:
Kendimce öykündüğüm bir sihir;
Adam akıllı dingin olmalı günüm
Ne kalpazan bir gündeme denk düştüğüm
Ne yalan devrana dudak büktüğüm.
Elemin ehli keyif titri
Sonrası kâbusla gerçek arası bir
yitim’im işte:
Kaosun mimarı sanrı yüklü eylemler.
Düş çukuruna düştüğüme binaen
Hayattan tüm beklentim sönerken
Varsa yoksa bir heceden ibaret:
Aşka dair bir söylence
Belki de gül’mek bir dayatma
Gül yüzünde ömrün kanayan yaralarıma
Su döküp içimdeki çiçeği büyüttüğüm.
Büyüttüğüm kadar da büyümediğim
Çapkın mizacına gelip gidenlerin
Anlamlar yüklediğim:
Belki bir koşut
Belki de girdabın kendisi
Sezilerimle erirken içimin balmumu
Yaydığım ışık kadar da minnettarım
eni boyu:
Tırtıklamasın da kimse içimdeki
ezgiyi
Bir ben duyarım bir de Yaratan
Varsa bir duyan
Haykırsın yüzüme içinden geçeni.