Makale / Tarihsel Makaleler

Eklenme Tarihi : 17.03.2019
Okunma Sayısı : 1705
Yorum Sayısı : 9
Günün Yazısı

Bu Yazı 18.03.2019 tarihinde
GÜNÜN YAZISI
olarak seçilmiştir.
ANZAKLARIN  ÇANAKKALE’DE NE İŞİ VARDI-BROKEN HİLL’DEN, CHRİSTCHURC’A


Bütün  tarihleri  boyunca  sadece  Türklerle  Çanakkale’de  savaşmış  olan Avustralyalıların  ve Yenizelendalıların Çanakkale’de ne işleri vardı?  Hayatlarında  daha  önce  hiç  bir  Türk  görmemiş  olan  bu  insanlar  niçin binlerce  kilometre  yol  kat  edip 1915 yılında  Gelibolu  yarımadasında Türklerin  karşısına düşman olarak çıkmışlardı? İşte  bu  sorunun  cevabını  anlamadan bugün Christchurc kasabasındaki camilere  yapılan  saldırıları, kırk  dokuz Müslümanın  katledilmesinin  sebeplerini  anlamamız  mümkün  değildir.

1851-1914 yılları  arasında İngiltere’nin  kraliçesi  olan Victoria, döneminin  sonlarına  doğru  o  güne  kadar  resmen sömürdükleri  Avustralya  ve  Yenizelanda’yı  yine  sömürmeye  devam  etmek  ama kazı  bağırtmadan  yolmak  amacıyla ‘’ Bundan  böyle  sizlere  dominyon  statüsü  verdim.’’ Dedi. Yani  artık iç  işlerinde  serbest,  dış  işlerinde İngiltere’ye  bağlı  devletler  oluyordu Avustralya da Yenizelanda da...

1914  yılında malum  I.  Dünya  savaşı  patlak  verdi. Bu  savaş başlayınca  İngiltere,  dominyonları  olan Avustralya ve Yenizelanda’ya  ‘’ Haydi  bakalım  savaşa!’’  Demeye  başladı. Ancak  İngiltere  için  çok  önemli  engeller  vardı: Birincisi,  gerek  Avustralyanın,  gerekse  Yenizelanda’nın  bir  ordusu  filan  yoktu. Memleketin  asayişini  sağlamak  üzere  görev  yapan bir  miktar polis-jandarma  gücünden  başka silahlı  güç yoktu. İkinci  engel: Dominyon  yasalarına  göre  bile Avustralya ve  Yenizelanda’da zorunlu  askerlik  diye  bir  şey  yoktu. İnsanlar  askere  ancak  gönüllü  olarak  alınabilirlerdi.

Peki  Avustralya ve Yenizelanda’nın  gençleri  gönüllüler miydi  bilmedikleri  diyarlarda,  bilmedikleri  insanlarla  savaşmaya?  Hem de silah  nedir,  nasıl  kullanılır  bilmeden?  Değillerdi  elbette.  Daha  doğrusu  büyük  bir  çoğunluğu  değildi. Hükumet  ve  çok  az  bir  azınlık ise Pasifik’te  oldukça  tehlikeli  sesler  çıkaran  Almanların eğer  İngilizleri  yenerlerse  kendilerine de  saldıracaklarından,  İngilizlerin  yerini  Almanların  alacağından  endişe  ediyorlar,  gelenin  gidenden  beter  olacağı korkusuyla artık  iyi  kötü  alıştıkları  İngilizlere yardım  etmenin daha  akıllıca olacağı  kanaatini taşıyorlardı.Ama  dediğim  gibi  bu  kanaati  taşıyanlar  oldukça  azdı.

Neticede  İngilizler,  Avustralya ve Yenizelanda insanlarını  kendilerinin  yanında  savaşa  katılmaya  ikna  edebilmek için bir şeyler yapmak zorundaydılar.Aksi takdirde ormanlardan topladıkları üç beş yamyam  kabilesi  mensubuyla bu iş  yürümeyecekti.Özellikle Avustralya  ve  Yenizelanda  Sosyalistleri günümüz  tabiriyle ‘’ No  War,  Make  Love ‘’ ( Savaşma  seviş )  diyorlar, İngiltere’nin  canını sıkıyorlardı.

İngiltere  böyle  kara  kara  düşünürken Osmanlı padişahı Mehmet Reşat, Alman İmparatoru  Wilhelm  ve Avusturya-Macaristan  İmparatorunun  gazına  gelip  kutsal  cihat ilan  edince İngiltere aradığı  fırsatı  buldu.

Evet,  şu  andan  sonra  yazacaklarımı daha  da  dikkatle  okumanızı tavsiye  ederim  zira Broken Hill olayının  aslında  ne  olduğunu  anlatmaya  çalışacağım.

İşte bu  kutsal  cihat çağrısından sonra pek  çoğumuzun, hatta bir  tarihçi  olduğum  halde  benim  bile uzun bir süre sazan  gibi  oltaya  takılıp  yuttuğumuz  bir  şey  oldu.(Çünkü  aklımız böyle  şeytanlıklara ermiyordu.)

Oldukça  uzun  süre ‘’ Çanakkale  Savaşları  Sırasında  Avustralyalılara  Karşı  Cihat İlan  Etmiş İki  Kahraman Afganlı ’’ Olarak  anlatılan  biri dondurmacı,  öteki  kasap  iki  kişi güya  padişahın ilan  ettiği  kutsal  cihat’a  uyarak Avustralya'nın iç  kesimlerinde yer alan Broken Hill adlı  bir  maden kasabasında,  içinde 1200  kişinin  bulunduğu  bir  yolcu  trenine White  Rocks ( Beyaz Kayalar ) denilen bir  mevkide saldırdılar ve dört  kişi  öldürüldü,  yedi kişi de yaralandı.

Söylemeye  hacet  yok aynen Usame bin  Laden gibi, bu  saldırıyı gerçekleştiren ve  adlarının Gül  Muhammet  ve  Molla Abdullah  olduğu  iddia  edilen  bu  iki  kahraman(!) olay  yerinde öldürüldüler.

Bizler senelerce  bu  Gül  Muhammet  ve  Molla  Abdullah’ı  hiç  sorgulamadan ‘’  Helal  olsun  aslanlara.  Maşallah maşallah  sadece  iki  kişi koskoca  Avustralya’ya  savaş  açmış.  İşte  din-i  İslam  sevgisi, işte  şehadet  aşkı  bu’’  Diye  yorumladık, öldürülmüş  olan  dört sivil ve günahsız Avustralya  vatandaşını sallamadık da iki  Müslüman  mücahidin(!)  kahramanlıklarına  odaklandık  hep.

Mesela Avustralya’da  o  dönemlerde polis ve  jandarma  bile  silah bulmakta  zorlanırken( Tüm  polis birliğinde  sadece  yedi tabanca  varmış )iki  fakir Afganlının, askeri olan o pahalı silahları  nereden ve nasıl temin  ettiklerini  hiç sormadık.

Molla  Abdullah ve Gül Mehmet’in saldırının  amaçlarını  anlattıkları mektupların niçin  üzerlerinde  değil de  üç gün sonra  bir taşın altında  bulunduğunu sormadık.

Ellerinde  sınırlı  sayıda mermi  bulunup bunu  zaten  saldırıda  kullanmış  oldukları için mermileri  kalmayan  bu  iki  kişi neden canlı değil de ölü  olarak  ele geçirildi? Bunu da  sormadık  sorgulamadık.

İki  Afganlının  elinde Türk  Bayrağının  ne işi  olduğunu  sormak  zaten  hiç  aklımızın  ucundan  geçmedi  çünkü  gururumuz okşanmıştı. Ne de  olsa  bizim  bayrağımız  altında şehadet  şerbetini içmişlerdi (!)

Peki  Bu  olayın ‘’ Anzakların  Çanakkale’de  ne  işleri  vardı?’’ Sorusuyla  ilgisi  ne?

Oldukça fazla ilgisi var.

1 Ocak 1915 Günü  gerçekleşen bu olay  her şeyden önce  o zamanki Avustralya,  sonra  da İngiltere ve Avrupa basınında ‘’ Türkler masum insanları  katlettiler.’’ Olarak anlatıldı. İslam  dini  mensuplarının  işte böylesine  acımasız ve barbar  oldukları kanıtlanmış  oldu İngilizlere  göre. Türklere ve  Müslümanlara  karşı  savaşılmazsa buna  benzer  olayların  her  an her  Hrıstiyanın  başına  gelebileceği  anlatıldı.

Sonuçta  savaşa  gitmekte  hiç  de  istekli  olmayan  Avustralya  ve  Yenizelandalı gençler ‘’Beni  de  askere  alın.  Ben  de  Türklere karşı  savaşmak  istiyorum’’ Diye asker  alım  merkezlerinin önünde  kuyruklar  oluşturmaya  başladılar. Öyle  ki  bizim padişahımız halifemizin  kutsal  cihadınının Müslümanlar  üzerindeki etkisinden çok  çok  daha  etkili  oldu  Broken Hill  saldırısı. 1Ocak 1915 tarihinden  sonra  artık  her  Avustralyalı  ve  Yenizelandalı genç kutsal  bir  amaç  için (!)  canını  seve  seve  vermeye  hazırdı. Gidilecek  yolun  uzunluğu,  çarpışılacak  düşmanın dünyanın  en  savaşçı  milleti  olması ve  dahi  kendilerinin savaş ve  silah  hakkında  hiç  bir  bilgilerinin  olmamasının önemi  yoktu  onların  gözünde. Tıpkı o  katliamı  yapanların Türk  değil  Afgan  olmasının  bir  önemi  olmadığı  gibi.Onların beyinleri  artık ‘’Türk  ve  Müslümanları  ortadan  kaldır’’ Komutu  veriyordu  sürekli.

Sanırım  meseleyi  anladınız  değil  mi? Yani  Anzakların  ne işi  vardı  Çanakkale’de  sorusunun  cevabı  sanırım  verilmiş  oldu. Onlar  masum  insanları hunharca  katleden(!) Türkleri  yer  yüzünden  silmek  için gelmişlerdi  Çanakkale’ye.

Peki bugün Avustralya’nın  Chritchurc ( Yani  İsa’nın Kilisesi ) kasabasında  yaşanan  katliam 1915 in  intikamı veya  rövanşı  mı? Vayahut da 1915 deki ‘’Türk  ve  Müslümanları  ortadan  kaldır !’’ komutu halen  devam  mı  ediyordu? Christchurc katili böyle  bir emre  mi  uydu?

Katilin  tüfeğindeki  tarihlere  baktığımızda 1915 in  filan  değil.  Çok  çok  daha  eskilerin, Taa  I.  Kosova’nın  rövanşı,  İstanbul’un Fethinin rövanşı, iki defa  kuşatmamıza ve  kapısından  yenik, boynu  bükük  olarak  dönmemize  rağmen II. Viyana kuşatmasının rövanşı. Ya da bir  kez daha bir  Brooken Hill  olayı  ile  karşı  karşıyayız.  Sadece  bu  sefer  roller  değişmiş. Molla Abdullah  ve  Gül Mehmet’in  yerini Brenton Tarrant  almış.

Molla  Abdullah ve Gül Mehmet’in aslında  neye  hizmet ettiklerini yüz dört sene sonra  ancak anlayabilen  bizler bakalım Brenton Tarrant’ın  amacının aslında  ne  olduğunu  ne zaman  anlayacağız?  Umarım bir  yüz dört sene daha  beklemeyiz.

RESİMLER

1- Brooken Hill kasabasında 1915  yılındaki  saldırının  gerçekleştiği White  Rocks mıntıkası
2- Gül  Mehmet  ve Molla  Abdullah’ın ellerinde bulunan  tüfekler  ve Türk  Bayrağı
3-Gül Mehmet  ve  Molla  Abdullah’ın silahları taşıdıkları  Gül Mehmet’e  ait  dondurma  arabası
4- 1. Ocak 1915 de saldırıya  uğrayan  trene ait  olduğu  iddia  edilen  bir  vagon.
5- 1 Ocak 1915  yılındaki  Brooken  Hill  saldırısında  ölen  on  yedi yaşındaki Alma  Cowie
6- Christchurc  katili  Brenton Tarrant

( Anzakların Çanakkale’de Ne İşi Vardı-broken Hill’den, Christchurc’a başlıklı yazı Sami Biber tarafından 17.03.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.