Kirli bir nüshayı yırtar tarih
Aruz veznindeki hüznü şakır şehir
Ve kibar bir sitemle yürür bakmadan
arkasına…
Köhne yargılar yalarken yüzünü
Sitemkâr edaların kabul gördüğü
Bir bahar vakti;
Tan’a mahcup ve aşka dönük yüzünde
Sivrilen dilinde açan gül misali
Öykündüğüm bunca gizem, sen
Seher güzeli kayıtsız yazılmamış
güftem.
Varlığın hümayunu hangi acıysa
Sararan benzinde ölü kuşların
Donar kalır her bir ayak izi lehçe
lehçe
Sıradanlığın vaveylası aykırı o
düzlem
Belki neşriyatı günü birlik coşkunun
rayihası
Göze görülür ne güzel ne de elzem
Aşkın coğrafyası elbet
İrili ufaklı deyişleri
Sunarken tarhına elemin
Ayak izine binaen
Sararır düşer yapraklar hüzün
sarmalında.
Bir beyit kadar içli aşkın doğasında
Yana düşer başı güncemin
Gürül gürül sevdiğim bunca matemin de
yazgısı
Eşref saatimde biriken neyse
Zanların teninde donar kalır
bakışlarım
Zifafı gecenin en aykırı eylem
Baş koymuş bir kez yalnızlığa
Sırıtan gizliden gizliden
Eriyen meltemin vuku bulur töhmeti
İri balyalar.
Sakıncalı rotan
Ve içten gelen niyazında bunca hüzün
Fazla değil mi yaşın ve yasın da yok
iken derecesi?
Aşka döner yüzüm ve döner başım
aşktan:
Âşık sıfatımda zar tutar özlem
Yüreğin doğasında firar eden gizemin
baş tacı.
Aslında cellâdım aşkın kestiği
faturası
Öykündüğüm dilinde yorgun bir meftun;
Şaibeli gölgelerde donuklaşır
gözlerim
İçindeki iris’i yok sayar
Genç irisi dalgalar aslında
Yenik düşer aşkın salımına hürmeten.
Coşan neşesine nem düşer;
İz düşer
Cahil tayfası sözcüklerin
Bir mersiye niyetine
Bazen methiyeler dizer
Afakın izinde serilir yere cüssem
Benlik bir edimle kalkarım yeniden
Yeni bir dirlik ve sükûn dilediğim
Rabbimden
Bir şiir vakti ya da bir hikâyenin
Terennümü doğar güneşle aniden.
Sanrılar uyur gölgede
Sancılanır evren biteviye
Şahlanan yüreğin her zerresi
Sakıncalı bir aşka göz kırpar
Oysaki sevmek hem masum hem elzem.