Bir sözcük cinayetine tanıklık etmek
tıpkı mevsimin kararsızlığında sitem etmek doğaya.
Ön sözü olmayan bir roman ya da
olmayan bir romana ön söz yazmak.
Gıybetini yaptığım kelimeler avaz
avaz bağırırken TDK’na ihanet etmeden ve geçiştirmeden hayatı muntazam bir
seyir izlemek her anlamda sözcük israfına dönük yüzünde yırttığım kâğıtların,
bir derviş edasıyla zikrettiğime uygun bir fikir analizi yapmak adına.
Kızıl öfkenin şuh sesi ve zaman
aralığına düşen başım.
Ar’ım.
Aryalarım.
Ant içtiğim.
Ah ettiğim.
A’dan çıkıp da yola henüz abı hayat
demeyi beceremediğim.
Başına buyruk bir cümle olma telaşım.
Babil’in Asma Bahçeleri, babamın
dünde kalan sevgisi.
C’ye varamadığım henüz yine de
canımdan çok sevdiğim aşk’ın her haline kibrin bile yakıştığı.
Düş meclisi, azizim: düşe kalka
yürümeyi yeni yeni becerdiğim…
Atladığım harfler mesela.
Atıl yüreğimin afakî coşkusu.
Zanlara vardım zangır zangır titreyen
masumiyetin feri sönmemişken.
Zam’a mahkûm bir esaret belki de esrikli
aklımın bir vecizeye kurban gittiği; kurban edildiğim; kulu kölesi iken
sevginin zimmetli yüreğim.
Ve başa döndüğüm: illa ki A.
A’dan z’ye çivileme atladığım.
Kayıtlarda solan bir çiçek resmine
denk düşmek mesela ve solgun göğün hoyrat kuşları:
Gök, Tanrı ve kuş.
Kuş bakışı niyazlarımda kuramlara
denk düşen vecizeler.
Suyun katı hali; donmuşluğum,
doldurulmuşluğum.
Dona kalan mevsimde baharların bahar
yağmuruna yenik düştüğü ve yeniden düştüğüm Babil’in Asma Bahçeleri.
Bir inhisar.
Biri inisiyatif.
Güleç yüzümde gülücük mağduru bir
kıyım aslında pasaja yığdığım duygular ve kırk ayaklar geçit yaparken bir
günden tükenen ümitler.
Zevk düşkünü kim ise ve kim ise
yüreğin mürşidi çelişen insanlar ve çelimsiz veryansın yüklü silik faturanın
kokan nefesi.
Bir annenin acısı ve bir de acının
annesi olduğum.
Rakımı olmayan bir şehir gibi ve
adını bilmediğim duyguları satırlara böldüğüm aslında böldüğüm satırların
uzamında ben bir çarpım tablosu olmaya şerh düştüğüm: mütemadiyen çoğaldığım ve
azalan hüznüme yeniden ivme kazandıran bir isyan duvarın öbür tarafına asılı
insanlardan yansıyan zulüm.
Kibirli bir âşık gibi.
Kibrin aslında bir koruma
mahiyetindeki o dokusu ile ifşa edilesi bir duygudan kabaran minvalin de
öykündüğü arazi.
Gölde saklı huzur; huzurda saklı ölüm;
ölümde saklı sırlar ve sırlarda saklı insan.
İ’de takılı kaldığım tıpkı ettiğim
ibadetin koruyucu yüzünde korunduğuma biat aşkla yaşadığım; aşkla yazdığım
belki de kendimi kandırdığım.
Zıvanadan çıkan insanlığa bir
gönderme de değil sadece Rabbimle baş başa.
Zemzem suyuna hasretim ve kalp
kırmamak adına zarif bir reverans ile geri durduğum ve hep gerileyen duygular…
Yiten masumiyetin.
Aşkın
kepenklerine asılı özlemin.
Aşkla çıkıp yola ve düşüp aşka…
Hala A’da takılı işte aklım ve aşkta
kalmışlığım aşka dair bir önseziden kurtulamayıp Allah rızası için sevdiğim ve
hala arayışında olduğum son bir harf, ne hikmetse zarftan çıkardığım tüm
harflerin boşboğaz isyanı ile kozamda sırnaşık bir hüzünle…