Sınıfa girdiğimde tüm öğrencileri sıcaktan adeta pelte halinde buldum. Fethiye gibi bir yerde, üstelik de Haziran ayında nasıl bir sıcaklık  olduğunu eğer oralarda yaşamamışsanız tahmin bile edemezsiniz. Öğretim yılı başında taktırılmış olan  ve sık sık arıza yapan klimalar da çalışmadığı için pencereleri ne kadar açarsak açalım sınıf resmen sauna gibiydi. Böyle bir saunada üstelik de artık öğretim yılının son haftasında ders işlemek resmen işkence olacaktı.Hele de Orta üçüncü sınıfın ergenleriyle... En doğru karar  çocukları bahçeye çıkarmaktı ama hem ilkokul 4. Sınıf öğretmeni  hem de orta II. Sınıflardan biri bahçeyi kapmış, beden eğitimi dersi işliyorlardı. O halde sınıfta bir şeyler yapmalıydık.

‘’Günaydın  çocuklar !’’ Deyip yoklamayı aldıktan sonra şöyle bir nabız yoklayayım dedim.

-Eveeettt. Hangi konuda kalmıştık? Kim söyleyecek?

Bütün sınıf aynı anda  mızırdanmaya başladı ‘’ Hocaammm. Ne olur ders işlemeyelim.’’  Diye.

Velhasılıkelam dersi kaynatacaktık ama bir şeyler yapmam gerekiyordu. Öyle boş boş oturulmazdı ki.

-Tamam tamam. Mızırdanmayın. Pekala. Sınıftan dışarı çıkmadan oturduğumuz yerde bir oyun oynayacağız.

Az önce pelte halinde olan sınıf oyun deyince canlandı birden.

-Ne oynayacağız hocam?

-Şeyyy...’’Ektim biçtim  kaç kabak oldu?’’ Oyunu oynayalım mı?

-Nasıl Oynanıyor hocam?

-Sınıfta herkese bir numara veriyoruz. Sınıfımız otuz kişi olduğuna göre ilk sıradan başlayıp sağa doğru sayarak herkese bir numara vereceğiz. Daha sonra ben başlatacağım oyunu.

Önce çok da anlamadılar ama oyun başlayınca anlamaya başladılar(!)

Başlattım oyunu:

-Ektim Biçtim beş kabak oldu.

Serkan zıpkın gibi kalktı ayağa.

-Beş kabak olmaz

-Ya kaç kabak olur?

-Yedi kabak olur.

Evet, anlamışlardı. Serkan yedi der demez Ümit kalktı ayağa

-Yedi kabak olmaz

-Ya kaç kabak olur?

-On beş kabak olur.

On beş Numaralı Fatih’in  ayağa kalkması gerekiyordu ama hiç de oralı değildi. Arkadaşları dürttüler ‘’ Fatih ayağa kalksana’’ Diye.  Fatih ayağa kalkınca tekrarladı Ümit.

-Ektim biçtim beş kabak oldu Fatih.

Fatih yüzüne baktı arkadaşının şaşkın şaşkın.

-Aneeeyyyy. Size hiç kimse demedi mi  bu sene gabak para etmeycek diye. Niye gabak ektiniz ki?  Domates ekeydiniz ya.

Hay Allah’ım ya, seracılığın başkenti olan bu memlekette sanırım yanlış oyun seçmiştim. Ben girdim araya.

-Fatihçiğim. Öyle değil. Sen ‘’ On beş kabak olmaz ‘’ Diyeceksin.

-On beş gabak olmaz zaten hocam.

-Ya kaç kabak olur?

-Valla hocam  kullandığın tohum, gübre, hormona  bağlı. Yerli tohum gullanırsan az gabak olur. İsrail tohumu gullanırsan çok gabak olur. Ha bir de seranın otunu yolcen, gabağı dona gaptırmeycen,  Yüce Rabbım dolu, sel vermeyecek...Gabak zahmatlı iştir hocam. Keşke domates ekseydiniz. Hem bir şey diyim mi? Gabak ekilir ama biçilmez. Elle tek tek toplanır. Toplarkene cızdırmamaya dikkat etmek ilazım. Yoksa halciler almeyo.

-Yahu evladım öyle de değil. Sen birden  30 a kadar bir rakam söyleyip ‘’ Bu kadar kabak olur.’’ Diyeceksin.

-Hocam ! Serada yetişen gabak tane ile sayılmaz ki. Biz onu kilo hasabı satarız.

Sınıf gülmekten yerlere yatıyor.

-Bak Fatihçiğim oyunu yeniden başlatıyorum. Ektim biçtim on beş kabak oldu?

Fatih’in inadı tutmuştu.

-Heç gabak olmaz hocam. Biz domates diktik seraya.

Tepemin tası attı gayrı.

-Otur. Yandın.

Fatih ‘’ Yalan mı? Dometes ekilen serada gabak mı olurmuş?’’ Diye homurdanarak oturdu yerine.

Kendi kendime ‘’ Bu eşşek sıpaları  birbirlerinin dilinden daha iyi anlıyorlar. En iyisi oyunu onlardan biri başlatsın.’’ Diye düşünerekten Hilal’e işaret ettim.

-Sen başlat bakalım oyunu  Hilalciğim.

Hilal kalktı ayağa ama aynı anda baktım bütün sınıf  kıkırdayıp duruyor. Bir hainlik planladıkları besbelli.

Hilal  başladı:

-Ektim biçtim on Sami Hoca oldu. Haa haa haaaa?

Vay namussuz vay.  Beni resmen kabak yerine koymuştu.

-Kııızzz. Ben kabak mıyım?

-Biberoğulları değil misiniz hocam? Biz de bu sene seraya biber ektik.

Soyadımla ilgili esprilere oldum olası gıcık olsam da öğrencilerime bu konuda kızamıyordum. O kadar sevimlilerdi ki...

Hilal’e cevap vermeden on numaralı Halil ayağa kalktı ve oyunu tekrar rayına oturttu.

-On gabak olmaz.

-Ya kaç gabak olur?

-Yirmi gabak olur

Yirmi numaradaki Emine kalktı hemen

-Yirmi gabak olmaz.

-Ya gaç kabak olur?

-18 gabak olur

18 Numarada İsmail var. Herkes dört gözle İsmail’e bakıyor. Masa altında güya çaktırmadan kraker yemekle meşgul olan İsmail kesinlikle olayın, yani sınıfta ne yapıldığının farkında değil. Kraker yemeye öylesine dalmış ki resmen fenafil kraker makamına ulaşmış diyebilirsiniz yani.

Arkadaşlarının dürtmeleri sonucu son krakeri de yutan İsmail ayağa kalktı.

Emine tekrarladı:

-Ektim biçtim 18 gabak oldu Ismayıl.

İsmail’in umurunda bile değildi. Gayet saf ve masum cevap verdi:

-Bene ne?

-Len agedeş. Öyle demeycen.

-Ya ne deycen?

-On sekiz gabak olmaz deycen.

-On sekiz gabak olmaz.

-Ya gaç gabak olur?

-Ne bilem gızım gaç gabak olur?  Hem siz bu sene  balcan ( patlıcan ) ekmediniz mi? Ne diye gabağı  soruyon ki?

-Len öyle değil. Farzet ki gabak ektik.

-Heee. Anladım. Sizde on dönüm sera olduğuna göre, her seradan da on tondan aşağı almayacağınıza göre tahminim yüz ton gabak olur. Yüz ton gabak da nereden bakarsan bak en az dört-beş yüz bin gabak eder.

Ben olaya müdahale etmiyorum zira sınıf gülmekten yerlere yatıyor bu muhabbet sebebiyle.

Emine sinirlendi.

-Of yaaa. Beş yüz bin olmaz. İn, baya bir in.

İsmail az düşündü

-İki yüz bin gabak olur.

-Daha da in.

-Yüz bin gabak olur.

-Daha da in

-Elli bin gabak olur.

-Of ismail yaaa. En fazla otuz deycen.

İsmail’in gözleri açıldı iri iri.

-Oha beee.  Gosgoca on dönüm seradan otuz gabak mı?  Hayatta olmaz. En az on bin gabak olur.

-Len dellendirme beni. On bin gabak heç olmaz.

-Neden olmazmış? 

-Olmeyo işte.

-Bir gabak desem oluyo ama?

-Oluyo

-Allah Allah..Otuz gabak oluyo, hatta bir gabak bile oluyo ama on bin gabak olmeyo. Hayret bi şi.

Artık devreye girmenin zamanıydı.

-İsmailciğim ! Oyun oynuyoruz burada anladın mı? İşin içinde oyun varsa on bin kabak olmaz ama otuz kabak hatta bir kabak bile olur. Anladın mı şimdi?

İsmail anlamamıştı.’’ Yandın İsmail.’’ Dediğimde ‘’ Ama mantıksız değil mi arkadaşlar ?’’ Diyerek onlara  baktı lakin arkadaşları karınlarını tuta güldüklerinden İsmail’e  ‘’ Haklısın’’ ya da ‘’ Haksızsın’’ Diyecek durumda değillerdi. Zaten bu oyun da kabak tadı verdiği için başka oyuna geçtik.

RESİMLER

1- 2004-2006 Yılları arasındaki son görev yerim: Fethiye- Çiftlik Ali Rıza Köse İlköğretim Okulu ( O zamanki hali. Şimdi orada çok büyük bir okul var. )

2- Kabak serası

3- Kabak ve çiçeği.



( On Bin Kabak Olmaz. Ya Kaç Kabak Olur? başlıklı yazı Sami Biber tarafından 10.04.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.