Örtülü sağanağın kubbesinde hatırı
sayılır isyanı göz bebeklerimin belki idraki zor belki de safsata künefe
pazarında şerbetli tatlıların iz sürdüğü üçayaklı iskemle.
Mavinin reveransında soruların
muhatabı kaynakçadan dökülen bulutlar kadar uçuşken ve tanımsız gölgeler.
Dillenen maruzat şerh düşmüyor asla
bir öncenin tohuma kaçan gerçeklerine bir nebze de olsa saklı tutulanı yeğleyen
mimarisinde doğanın geniş yüreklerin geviş getiren heceleri bir parmak dala bal
çalsa demeye ne hacet…
Aşkın rutininde, devasa bir Tanrıça
Uçuşan eteklerinde sarışın gölgelerin
Maruzatı olsa olsa geçkin imlerin
Telaşında d/okunaklı bir hurafe
Mimleyen aşkı ve insanlığı.
Damlayan sarı reçine
Öksüz bulutların geniş mezhebine
yorgun bir yoldaş.
Sanrı tuzaklarında yarım adalar;
Ana karadan uzak hayaller
Kardıkça dünü özlemle
Yobaz mağduriyetin tutuk aksanında
Yarım dalya demeye ramak kala
Aşkın rüzgârı bir batında doğururken takımyıldızların
da
Kehribar gölgelere ricası
Belki refüze edilmeye saniyeler kala
Hayatın acıyı ibrazı.
Şimdi mağdur düşler çetelesine
Konduralım ay’ı, yıldızı
Susalım da Hızır gibi yetişen
rahmetin hayrına
Çıktığımız yolda serptiğimiz ardımıza
Muhafazalı yaşı ve çakıl taşı
Adımlarken peşi sıra hangi nimet
En kutsalsa görüp göreceğimiz
mutluluk
Belli ki taşkın mizacın yongası.
Sıradan her daim nükseden
Sıra dışı öğeler kadar dağınık mı
sahi hayat,
Gölge b/atağında şairler ölürken
İfrazında şiir cenneti
Aşkla yüreğin dansı
O mezar sessizliği sükûn
Edimlerde saklı endamı şerrin ve hayrın
Bil mukabele, demeyi özleyip
Özlem yokuşunda çakılmış zemine
Bir ruhani nöbet adeta
Yazmaya durduğum saklı üç beş
gözyaşı.
Ne yalan olup biten
Ne de hatırı sayılır bir taziye
Ölü ruhun son arzusu:
Kutladığımız kadar yenilgiyi
Sehven anıp her şüpheli özneyi
Belki batılında belki bir batında
Arz ettiğin külfeti
Solurken yasında sol’un rükûsu.