Hansel Ve Gratel’in Gerçek Boyutunu Birde Benden Okuyun Dinleyin
 
aç gözlü insanlar ile ilgili görsel sonucu
 
“Büyük bir ormanın kenarında, karısı ve iki çocuğuyla fakir bir oduncu oturuyordu; çocuklardan erkek olanının adı Hansel, küçüğününki de Gretel'di. Oduncu kıt kanaat geçiniyordu ve işsizdi; bir keresinde ülkede büyük bir kıtlık olduğu için adamcağız ekmek parası kazanamaz olmuştu.

Bir akşam yatağa yattığında, sıkıntıdan sağa sola dönüp durdu. Sonra karısına, "Ne olacak bizim halimiz? Zavallı çocuklarımızı besleyemiyoruz; kendimizi bile doyuramıyoruz" dedi. "Dinle beni bey..." diye cevap verdi karısı. "Yarın erkenden çocukları ormanın hiç balta girmemiş kısmına götürürüz. Orada onlara ateş yakar ve birer parça ekmek bırakırız; sonra da işimize bakarak onları yalnız bırakırız. Onlar evin yolunu bir daha bulamaz; böylece onlardan kurtulmuş oluruz!"


"Olmaz, Hanım..." dedi adam. "Ben bunu yapamam; nasıl onları ormanda yapayalnız bırakırım. Çok geçmez, vahşi hayvanlara yem olurlar."
 
Gerisini anlatmama gerek yok, ben devam edeyim.
 
İşte çocukluğumuzda dinlediğimizi bu masal vardı, çocuklar ormana giderken kendilerini terk eden acımasız anne babasının ormanda kuytu bir yerde bırakarak terk edeceklerini bildiklerinde, yollarını kaybetmemek için yollara ekmek kırıntıları dökerek geri dönüş yolunu bulmayı umuyorlardı, haliyle çocuk aklı kuşların yiyeceklerini nereden bilsinler. Şimdi bu masalı birde benden okuyun.
Bir varmış insan bir yokmuş, evvel zaman içinde insanların bazıları insanlıklarını unuttukları için aç gözlü zalim insanlar oluyorlarmış. Dere tepe düz atlayarak giderken bakıyorlarmış bir arpa boyu yol alamamışlar. Böylesine karınları değil gözleri aç zalim sömürmeyi seçen bu açlar, fakir masum insanların sofralarındaki bir parça ekmeğe göz dikerek, aşırı güçle yalan hileyle alıyorlarmış. Üstat Nazım Hizmet’in bir şiirinden alıntı yaparak devam edeceğim, üstada onları çok güzel anlatmış.
 
23 Sentlik asker
 Mister Dalles,
 Sizden saklamak olmaz,
 Hayat pahalı
 Biraz bizim memlekette.
 Mesela iki yüz gram et alabilirsiniz,
 Koyun eti,
 Ankara'da 23 sente,
Yahut iki kilo kuru soğan,
Yahut bir kilodan biraz fazla mercimek,
 Elli santim kefen bezi yahut
 Yahut da bir aylığına
 Yirmi yaşlarında bir tane insan, erkek,
 Ağzı burnu, eli ayağı yerinde,
 Üniforması, otomatiği üzerinde,
 Yani öldürmeye, öldürülmeğe hazır,...
 
İşte böylesine zalim insanlar toplamışlar fakirin sofrasında, çalmışlar alın terinden, doldurmuşlar çuvallara tıka basa. Gözleri aç ya doymazlar ya, ne yapalım saklayalım bunları uzak bir yerlere. Sırtlarına almışlar tıka basa doldurdukları torba çuvalla, yiyecekleri değerli eşyaları paraları vs düşmüşler yola. Torbalar bu tıka basa doluluğun ağırlığına dayanamayarak, alttan sökülmeye veyahutsa sessizce yırtılmaya başlamış. Dökülmeye başlamış yiyecekler değerli eşyalar ufak ufak yollara. Haliyle onlarda var bir telaş, bir an önce saklamanın gayesiyle… Yola dökülen yiyecekleri değerli eşyaları bir fakir köylü görmüş, köye haber salmış, çuvallarla yola dökülenleri toplamaya gelen köylüler, usulca toplamışlar torbalara aldığı kadarını almışlar, bu aç gözlü insanlar bir mağaraya girmek üzere iken, gerisin geriye köylüler köylerine dönmüşler. Dökmüşler çuvalları dikkatlice bir sofranın üzerine, herkese eşit bir şekilde paylaşmışlar ve kalanları da kilerlere değil de, bahçeye bir kuyu kazarak fazlasını saklamış üzerini de örtmüşler.
 
Bizim aç gözlüler yorgun argın mağaranın içine çökmüş, az nefes aldıktan sonra torbaları sırtlarından alarak önlerine koyarken bir hafiflik hissetmişler, korktukları aklına gelmeden ödleri moklarına karışmış. Önlerine koydukları torbaların hepsi boş! Mağaranın önüne koşarcasına çıkmışlar birkaç adım ötede, birkaç parça ekmek bir gümüş şamdan bir avuçta parayı görünce derinden bir oh çekmişler. Anlamışlar ki torbadaki veyahut çuvaldaki değerli eşyalar, gelirken yolla döküle döküle gelmiş. İçlerinde en akıllısı olan, salak geri zekâlı aptal olan bence.
 
-Arkadaşlar sakin olun, paniğe gerek yok, şimdi dökülenleri takip ederek dökülenleri toplar, öbek öbek gömer, daha sonrasında icabına bakarız.
 
Hepsi derinden bir oh çekmiş.
 
Düşmüşler yola, birkaç adımdan sonra ortalıkta dökülenlerden eser yok. Başlamışlar homurdanarak hep bir ağızdan.
 
-Hani nerede? Nereye gitti? Uçmadılar ya? Kim aldı, kim sakladıysa içimizden söylesin?
 
Herkes dönmüş birbirine bakmış.
 
Diğeri bir diğerine
 
-Sen mi sakladın?
 
Başlamışlar kavga etmeye, biraz kendilerini hırpaladıktan sonra, köye dönmek için akşam karanlığından bir güzelce köyün yolunu da kaybetmişler. Öylesine bir yere çıkmış ki yolları girdiklerine bin pişman olacakları bir yol… Neresi mi olacak tabii ki Osmanlı imparatorluğunu hüküm sürdüğü, Şanlı Padişah Abdulhamitin yeni haberi olduğu, bu zalimlerin yakalanarak dersinin verilmesini emir verirken, yakalanacakları topraklara girmişler… Ne bilsinler cesur insanın halinden ödlek korkak tavşanlar salaklar… Ecdat su gibi berrak aziz… Yorulur mu ecdat insanların yükünü taşımaktan, izin verir mi hakları gasp edilsin… O zalimler gasp ederken gelecek hak çökecek üzerlerine iman edenlerin gelişiyle, gölgenin karanlığına saklansalar da saklanamazlar hak olan adalet er geç gelir bulur zulüm edeni… Öykü budur masal budur gerçek budur, dallanır budaklanır dalları doğrulukla hakla dürüstlükle, hak eden cezasını bulur, her evi huzur mutluluk sarar, cihanı sarar kucaklar, cihan insanlık görür adalet görür,artık Hansel ve Garteller bu acıyı yaşamaz ve yollarını kaybetmez  vesselam.
 
Mehmet Aluç
( Hansel Ve Gratelin Gerçek Boyutunu Birde Benden Okuyun Dinleyin. başlıklı yazı kul mehmet tarafından 2.05.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.