M. NİHAT MALKOÇ


            Vakitlerden Mayıs başları; yani baharın son demleri, yazın arifesi olmasına rağmen yüreklerde yaşanan sanki zemheriydi. Bahar sadece tabiata gelmişti, yüreklere değil. Bir millet amansız bir esaretle boğuşuyordu. Uçurumun kenarında asılı duran, ha düştü ha düşecek konumunda mahzun bir ülke vardı. Atatürk o günleri bakın nasıl anlatıyor:

 

            "1919 yılı Mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir: Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu grup, I. Dünya Savaşı’nda yenilmiş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes antlaşması imzalanmış. Büyük Savaş’ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. Milleti ve memleketi I. Dünya Savaşı’na sürükleyenler, kendi hayatlarını kurtarma kaygısına düşerek memleketten kaçmışlar. Ordunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış ve alınmakta…

 

            İtilâf Devletleri, ateşkes anlaşmasının hükümlerine uymayı gerekli bulmuyorlar. Birer bahane ile İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul’da. Adana ili Fransızlar; Urfa, Maraş, Ayıntap (Gaziantep) İngilizler tarafından işgal edilmiş. Antalya ve Konya’da İtalyan askerî birlikleri, Merzifon ve Samsun’da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta yabancı subay ve memurlar ile özel ajanlar faaliyette. Nihayet, konuşmamıza başlangıç olarak aldığımız tarihten dört gün önce, 15 Mayıs 1919’da, İtilâf Devletleri’nin uygun bulması ile Yunan ordusu da İzmir’e çıkartılıyor.

 

            Bundan başka, memleketin her tarafında Hıristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa kendi özel emel ve maksatlarını gerçekleştirmeye, devleti bir an önce çökertmeye çalışıyorlar. Sonradan elde edilen güvenilir bilgi ve belgelerle iyice anlaşılmıştır ki, İstanbul Rum Patrikhanesi’nde kurulan Mavri Mira Heyeti illerde çeteler kurmak ve idare etmek, gösteri toplantıları ve propagandalar yaptırmakla meşgul. Yunan Kızılhaç’ı ve Resmî Göçmenler Komisyonu, Mavri Mira Heyeti’nin çalışmalarını kolaylaştırmakla görevli. Mavri Mira Heyeti tarafından yönetilen Rum okullarının izci teşkilâtları, yirmi yaşından yukarı gençleri de içine almak üzere her yerde kuruluşunu tamamlıyor.

 

            Ermeni Patriği Zaven Efendi de, Mavri Mira Heyeti ile birlikte çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tıpkı Rum hazırlığı gibi ilerliyor. Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz sahillerinde örgütlenmiş olan ve İstanbul’daki merkeze bağlı bulunan Pontus Cemiyeti hiçbir engelle karşılaşmadan kolaylıkla ve başarıyla çalışıyor."(Nutuk-Atatürk)

 

            Atatürk'ün yukarıda çizdiği tablo iç karartıcıydı. Bu millet aç yaşamaya alışmıştı; ama hürriyetsiz yaşamaya alışamamıştı. Zira hürriyeti ekmek ve sudan elzem görüyorlardı. Mevcut durum bundan ibaretken milletçe oturup düşmanın gelişini bekleyemezlerdi. Bir şeyler yapılmalıydı ama ne? Bu hususta farklı düşünceler olsa da, bu düşünceleri makul ve mantıklı bir biçimde ortak bir noktada toplayacak ve şekillendirecek güçlü bir lidere ihtiyaç vardı. O lider de kadim tarihin milletimize bahşettiği Mustafa Kemal'den başkası değildi.

 

            Gelecekte "Atatürk" olacak olan Dokuzuncu Ordu Müfettişi Mustafa Kemal, Samsun yolculuğuna Bandırma Vapuru'yla çıkmıştı. Tarihçi Murat Bardakçı'ya göre Mustafa Kemal, Samsun'a 48 kişiyle beraber çıkmıştı. Yani kurtuluş mücadelesinde yalnız değildi. Bu 48 kişiden 23’ünü Mustafa Kemal Paşa ile karargah mensupları, 25’ini de er ve erbaşlar teşkil ediyordu. Atatürk'ün Samsun'a çıkmadan evvel Yıldız Sarayı'nda zamanın padişahı Sultan Vahdettin'le görüştüğü, bu gidişten onun da haberi olduğu yetkin tarihçiler tarafından söylenir. Öyle veya böyle, neticede Atatürk 19 Mayıs 1919'da büyük bir vatan sevgiyle Samsun'a çıkarak kurtuluş meşalesini yakmış, bir milleti uçurumdan döndürmüştür.  Bu durum, aslında en zor şartlarda bile kendine güvenmenin ve inancın emsalsiz zaferidir.

 

            19 Mayıs'ta başlayan Kurtuluş mücadelesinin 100. sene-i devriyesinde başta Gazi Mustafa Kemal Paşa olmak üzere, onunla birlikte Samsun'a çıkan ve ona destek olan bütün kahraman askerlerimize ve komutanlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Ruhları şâd olsun.

( 100. Senesinde Bir Milletin Uyanışı Yahut Samsun'dan Doğan Güneş başlıklı yazı M.Nihat Malkoç tarafından 19.05.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.