Ürküntümün tesellisi idi şakıyan ş/afak ve azimetin de rutini öğütlediğim ölümü kalıbından taşan acıyla dizginlediğim.

 

Görüp göreceğim tüm yetim kelimeleri hazneme aldım; yüreğime kazıdım ve anne yüreğimde ben bir boyutsuzluk resmi çiziyorum içime damlayan bitimsiz hüzün sağanağında gözden ırak olsa da sevdam aşkın kıymetini bilip hüzünle ilişiyorum sol yakasına.

 

Sanrılar durağında bir şarkıyım aslında potansiyel hüznüme kurban verdiğim yaslı şiirlerim.

 

Gönül pınarında akasyalar.

 

Aşkın salkımında notasız ve sessiz şarkılar.

 

Gürültüyü duydum da geldim, azizim ve sevdayı mimleyen gölgelere de verip veriştirdim bir ömür.

 

Akıbetim ne ola ki demeden yazıyorum ve yasıyorum belki de laf olsun diye yaşıyorum.

 

Aşmakla yükümlü olduğum zehirli çiçekler oysaki ben de bir çiçeğim, adımdan haz etmeyen korkuluk erbabı bir ketum yüreği de bana altın tepside sunan ne çok veryansın.

 

Gizemin mağdur yanıyım ve mazlumun da ta kendisi.

 

Öykündüğüm sadece huzur ve bata çıka yürüdüğüm bu taşlı ve çamurlu yolda alnımın akıyla sevip yazdığım.

 

Kelimelere sevdalıyım, azizim ve her birine öyküler dikip biçiyorum ve bir nefeste içime ç/ekiyorum.

 

Sarmalında ömrün bir lanet bazen dillenen ve yakamdan düşmeyen.

 

Özrüme sadığım, azizim ve bil ki; asla böyle olmasını istemezdim. İki yakam bir araya gelmezken söyle şehrin iki yakasındaki bu biriken özlem nasıl da sonlanır ve iki yaka bir araya gelir?

 

Taşlı yollarında yürürken bir peyzaj belki de içimdeki mimarinin tek sorumlusu ve İlahi Aşkın rücu ettiği her tinde ben resmediyorum sevgiyi.

 

Tanıdığım tanımadığım kim varsa en çok da kendime yabancılığımda yazıyorum ben.

 

Fıtratım, azizim bir de dinmeyen fırtına.

 

Göğün saçaklarında sağanak.

 

Göğün kiremitlerinde ne çok kırık.

 

Zanların dokusunda ben şehri istila eden nemi yok sayamıyorum ve gözlerimin de yaşı ve yası dinmezken…

 

Bilemem ki akıbetimi.

 

Bilemem ki yarının yeni bir acı daha yükleyip yüklemeyeceğini.

 

Belki de benden çoktan firar eden mutluluğun nüktedan çağrısını duyup da atamıyorum ilk adımı.

 

Adımım bir de ad’ım.

 

Aşkla iştigal bir günce benimkisi en çok da Rabbine sevdalı.

 

Hüzün damlaları firar ederken göz pınarlarımdan ben dualarımda saklıyorum yaralarımı.

 

Aşkın kerrat cetvelinde zavallı bir asal sayıyım sadece kendime bölünebildiğim bir de masum yaftalanmışlığımda pejmürde bir çiçek olma şerefine nail olup adımı tekrarlıyorum kimliksiz addedilen yaralı benliğime bir darbe ve yeniden bir darbe almaya doyamadığım.

 

Gözü doymuyor hazanın sözüm ona Mayıs güncemi yazacaktım ve yüreği dolu bulutlar bıraktı bırakacak rahmeti.

 

Bir hastane koğuşunda.

 

Bir hastane duvarında kazılı bir isim gibi.

 

Aslında mezarlıktan geçip de dualarımı da asla esirgemez iken.

 

Coşkum sönüyor ansızın.

 

Aşkın da ışığı sönüyor.

 

Yüreğimde martaval mevsim; fıtratımda kazık kakmış hüzün.

 

Bir terennüm armağan ederken evren ıslıklanıyorum işte ve sakil bir gölge olmamı tembihleyenlere veryansın ediyorum.

 

Dingin olmasını dileyip de hayatın.

 

Pervazında içimi didikleyecek bir kuş daha beklerken gecenin eşiğinde belki de aşkın kırık sancağında belki de bir türlü yeltenemediğim ne ise…

 

Çözümsüz olduğumu biliyorum bu yüzden sadece O’ndan istiyorum ve kavuşmayı beklediğim günün özlemi ile yanıp tutuşuyorum.

 

Şiar edindiğim bir belirsizlik, azizim ve dilimin de asla dönmediği lakin yüzüm illa ki İlahi Aşka dönük.

 

Yüreğimin ruhsatını istedi melekler.

 

Ve hüzünle göğü gösterdim.

 

Neden, diye sordular.

 

Bilinmezin meali olduğumu söyledim ve izin çıktı kaldığım yerden devam etmeye.

 

Sığındığım bir şeyler daha var elbet en çok da harflerin istikrarlı varlığı ve ayrı düşemediğim yazma aşkım belki de hayata duyduğum aşk kadar sallayan beni boşlukta tıpkı bir salıncak gibi tünediğim aşkın da rehaveti.

 

Tanımı ya da tınısı ne ise ömrün.

 

İnsanlardan yana da yüzüm gülmezken bu yüzden de suçu hep kendimde bulduğum lakin istikrarla kendimi sevmeye çabalıyorum.

 

Yüreğimin çapağını az evvel sildim lakin gözlerimdeki yaş hala asılı kirpiklerime.

 

Asılı kaldığım son bir şey daha… hidayetin sancağına vardım varacağım ve biliyorum ki güneş ilk kez benim için doğacak belki de son kez aynı anda.

 

Dualarımdasın.

 

 


( Kelimelere Sevdalıyım başlıklı yazı GÜLÜMM tarafından 23.05.2019 tarihinde sitemize eklenmiştir. Sitemizde yayınlanan eserlerin hukuki sorumluluğu , kullanılan materyaller ve yazının içeriği yazarlarına aittir.İzin alınmadan kaynak gösterilse bile sayfamızdaki eserler başka yerde yayınlanamaz. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. )
Okuduğunuz Yazının Site Kurallarını İhlal Ettiğini Düşünüyorsanız, Site Yönetimine Bildirmek İçin Tıklayınız.